- Kategori
- Siyaset
"Sol, sol, sol!"... %47

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, AKP’nin sıkıntı çeken toplumun geniş kesimlerinden oy almasının rasyonel olmayan bazı sebepleri olduğunu belirterek, “Eğer siz sıkıntı çekmenize, açlık çekmenize, her gün hükümeti eleştirmenize rağmen, gidip iktidar partisine oy veriyorsanız, bu işte mantıkla açıklanmayacak bir şey var demektir'' dedi.
(http://www.milliyet.com.tr/2007/07/23/son/sonabh12.asp)
AKP’nin %47’lik ezici zaferiyle sonuçlanan seçimlerin ardından sarf edilen en hazımsız cümlelerdi bunlar. Maalesef, Türk Solu, ataletinin faturasını metafizik faktörlerde aramaya devam ediyor. Demokrasiyi bir amaç olarak görmelerine rağmen, mevcut demokratik sürecin sonuçları karşısında şapkayı önlerine koyup düşünmek yerine, millete kırgın kelimeler sarf etmeyi daha uygun buluyorlar. 1998 Seçimlerinde sandığa gömülmenin ardından küllerinden yeniden doğmasını beklediğimiz Sol, Sosyalist Enternasyonal’in Başkan Yardımcısı sıfatlı (Başkanı Tony Blair) ve 1998 seçimlerinde kullandığı Ricky Martin’den Un-dos-tres şarkısıyla “modern ve genç ruhlu” başkan profili çizen Başkanıyla bir kez daha küme düşmüştür. 30 Yıldır kendisine bir alternatif yaratılamadığı gerçeğinden hareketle, Deniz Baykal’ın miadını çoktan doldurduğunu yüzümüze çarpan seçmeni suçlamak, Deniz Baykal’ın prenslerinin halka değil de başkanlarına daha yakın olduğunu gösterir.
Seçmen davranışında mantık hatası arayanların, aynı hatayı orduyu göreve çağırdıklarında kendilerinde bulmamaları, gelişmiş bir demokraside ordunun yeri konusundaki cehaletlerinin bir yansımasıdır. Bu memleketin CHP destekli rektörleri, darbe arzusuyla Anıtkabir’e yürürlerken, olası bir darbenin memlekette oluşturacağı yıkım konusunda ortalama yurdum insanına göre daha fazla malumat sahibiydiler. En azından biz öyle varsayıyoruz. Bunu memlekete reva gören bir zihniyetin, demokrasiden dem vurması, perhiz ve lahana turşusu ilişkisinin güttükleri siyasetteki yansımasıdır.
CHP’nin bütün seçim propagandasına ve muhalefet anlayışına baktığımızda; “Cumhuriyet elden gidiyor”dan başka hiçbir şey bulamıyoruz. Ancak seçim sonuçları bize gösterdi ki, halk aynı korkuyu yaşamıyor ve daha somut, sorunlarını çözmeye yönelik adımlar bekliyor. Halka bunları bir nebze olsun verebilenler de şuan %47’yi kutluyorlar.
CHP’nin muhalif hareketinde kullandığı enstrümanların tümü maalesef AKP’nin işini gördü; “Ananı da al git” de, Cumhurbaşkanlığı seçimi de. Hatta erken seçim kararı alındıktan sonra “benim seçmenim Bodrumlardan, Marmarislerden, Sidelerden oy kullanmaya gelmeyebilir” korkusu basan da CHP idi. Oysa bundan daha çok korkulması gereken zımni bir öfke varmış kendisine karşı. Bu öfke sandıkta açığa çıktığında, denize düşmüş bizler, Deniz Baykal’a mı, Mustafa Sarıgül’e mi sarılsak dilemmasıyla baş başa kaldık.
Sonuç olarak AKP emeğinin karşılığını aldı. CHP ise şoku atlatmaya çalışıyor. CHP’den, “Sayılmaz ki, sayılmaz ki” benzeri mızıkçı tepkilerden ziyade daha stratejik, demokratik, akılcı ve halkçı adımlar bekliyoruz. Yoksa diğer seçimde %60’ları görmemiz de ihtimal dahilinde.