Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '11

 
Kategori
Sinema
 

‘Son Durak’tan kaçış yok!

‘Son Durak’tan kaçış yok!
 

Bilet kesilmişse ‘Son Durak’ için, iptale gücü yetmez hiçbir yolcunun. Sonu yazılmışsa bir kez hayat oyununun… Aldatılmaktan hoşlanmayan ölüm, düşer yazgıyı bozanların peşine… Tattırmaz mutluluğunu, önsezilerle sağlanan kurtuluşun. 

Uçak kazası, trafikte zincirleme facia, lunaparkta korku treni, araba yarışında piste düşen tornavidayla yaşananlar derken şimdi de tamirat gören asma köprünün çökmesi, SON DURAK serisine konu olmakta. ‘Adımınıza dikkat edin’ yazılı basamakla başlayan uyarılarla çıktıkları iş gezisinin felakete dönüşeceğini öngören Sam, belirtileri ciddiye alan sekiz şanslı arkadaşını kurtarır. Ancak vazifesine düşkün ölüm meleği, yine defterinde yazılı sıranın bozulmasından memnun kalmaz ve işe koyulur. 

‘Yazgıdan kaçılamayacağı’ olgusundan yola çıkan SON DURAK 5, malzemesi aynı yemeğin farklı sunumu! Ölümü kandırmanın imkansızlığını bir kez daha gösteren yapım, öncekilerde alıştığımız açılış sekanslarını daha da geliştirerek karşımıza çıkmakta. Birbirini tetikleyen olaylarla gerçekleşen faciaları seyirciye sunan korku klasiğinde yaşananlar, abartılı tesadüfler zinciri gibi algılansa da yaratıcılık daima üst düzeyde. Bu kez ölümü, kuvvetli bir rüzgârla getiren senaryo, köprüyü tutan çelik halatları ip gibi kopartıp karton kule misali yıkılmasını sağlıyor. Bu başlangıcın arkasından gelsin ölümün şovu… Serinin daimi kötü karakteri ‘ölüm’, kendinden kaçmaya çalışanlardan intikam alırcasına, normal ötesi kazalarla yüzünü gösteriyor. Tabii bu arada şanslılar da hem yaşadıklarına bin pişman oluruyor hem de bozulan psikolojileriyle birbirlerine düşüyor. 

Serilerin kaderi, ilkindeki heyecanı yakalayamamak! SON DURAK 5 için de bu kural geçerli. Sonu başından belli olan filmi izlenir kılansa, yaratıcılığın nereye vardığını görme merakı. Ölüm dizilerini en ince ayrıntısına kadar düşünen yapım, özenli bir planlamanın ürünü. Görselliği duygusal hikâyelerle tamamlayan filmin bütününde derinliği yeterince hissettiremeyen 3D ise müzikle daha çarpıcı hale getirilen jenerikte oldukça etkili. ‘Ölümden kurtuluş var mıdır’ sorusuyla fark yaratmaya çalışan SON DURAK 5, ana fikirde aynı olan konuda, ölüm varyasyonları izlemek isteyenlerin keyif alacağı bir yapım. 

Alışılmışı yerle bir eden ‘Kötü Öğretmen’… 

Görevi eğitmek olan biri kendi eğitime muhtaçsa, görev aldığı okuldakilere neler yaşatır? Sorunun cevabı, her biri diğerinden garip ama bir o kadar da samimi öğretmenlerle dolu okulda zoraki öğretmenliğini sürdüren KÖTÜ ÖĞRETMEN’de. 

Tek amacı kendisine bakacak zengin bir adam kafeslemek olan Elizabeth, bu hevesine tam ulaşmak üzereyken uyanık kaynana tarafından engellenir. Evlenmek için bıraktığı işine geri dönen KÖTÜ ÖĞRETMEN’in en büyük takıntısı, erkek avlamak için silikon göğüslerdir. Operasyona para toplamaya çalışan Elizabeth, 37 dolarlık alışveriş çekinin üstünü tamamlamak için her yola başvurur. Sınıfta içki içen, ders öğretmek yerine öğrencilere film izletip uyuyan, uyuşturucu düşkünü KÖTÜ ÖĞRETMEN, komedinin beden diline dönüşümü! Her rolü başarıyla canlandıran Cameron Diaz, filmi tek başına götürmekte. Saat krallığının varisi Justin Timberlake ise pasif erkek rolüne tam uymuş. Karakterlerin canlandırmalarıyla ortaya çıkan komedide, sincap taklidi yapan Amy ve tüm ekip abartılarına karşın hayli başarılı bir iş çıkartmış! Kendiyle barışık olmayı ve paradan önce gelen değerleri mesaj yapan film, dürüstlüğün her zaman işe yaramadığını da göstermekte. Farklı bir eğitim sisteminin sevimli sunumu, basit ama eğlenceli bir seçenek. 

Metropol yaşamında sıkışanların son halkası ‘Saç’ 

Sadelik ve nesnelliği öne çıkaran minimal sinemanın bizdeki ustası Tayfun Pirselimoğlu, parası olmadığından kamyonunu tamir ettiremeyerek İstanbul’da çaresiz kalan bir kişiliği anlattığı ‘Rıza’nın ardından Altınşehir’de otobanla iç karartıcı gökyüzü arasında sıkışan hayatları ele aldığı ‘Pus’la karşımıza çıkmıştı. SAÇ ise metropol yaşamlarını gri bir tonda işleyen bu üçlemenin son halkası! 

Döküntü arabası, perukçu dükkânı ve ölümcül hastalığıyla Brezilya’ya gitme takıntısını birleştiren Hamdi kişiliğini aynı atmosferde çözümlemeye çalışan yönetmen, SAÇ’ta öncekilerin aksine grilikten bir nebze uzaklaşarak Meryem’in saçlarıyla duygusal bir yön yakalamakta. Saçlarını satan kadınların ve bunlardan yapılan perukları pazarlayanların ruh dünyasını takıntılı döngülerle irdeleyen öykü, suskunluk ve bezginliği alabildiğine hissettirmekte. Sessizliği konuşturan yönetmen, özünde çaresiz insanların metropol yabancılaşmasını barındıran son çalışmasında izleyiciye de sabrı bir kez daha öğretmekte. Sinemada sanata öncelik verenleri cezp edecek SAÇ, renkli alışkanlıklarına gri bir ton katmak isteyenler için de deneyim olabilir. 

Anibal Güleroğlu 

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..