Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

"Teta Hatçe" Ya da anlayana Sivrisinek Saz... (4)

"Teta Hatçe" Ya da anlayana Sivrisinek Saz... (4)
 

Bir ay sonra okul açıldı. Yeni bir çevre, yeni okul, yeni öğretmen arkadaşlar, yeni öğrenciler derken günler geçip gidiyordu işte. Ben ev arkadaşım “Teta Hatçe”ye tek kelime öğretemiyordum ama o bana, zaman içinde onlarca cümle öğretmişti.

Yemek hazırlamış beni bekliyordu. Bakıyordum bir sofra, beni görünce de:

-Yala yeş, diyordu. (Gel ye.)

Dışarı çıktığımda görüyor, bastonuyla dikiliyor, ilk adımla sesleniyordu:

- Hasannnnnnnnnn kade ( nereye) beya!

İşin garibi, özellikle orta 3 öğrencileri de kendi aralarında Pomakça konuşuyor. Oralı bile olmuyorum. Ne kadar cümle ve kelime öğrenirsem köylü ile o kadar iyi anlaşırım, diye düşünüyorum. Hatta (şimdi yüzbaşı galiba) Dilek adlı öğrencimden “Çok kötüyüm.” cümlesinin Pomakça’sını bile öğrenmiştim

Kim:

-Kasi muallim, dese; yapıştırıyordum cevabı:
-Aze mogu neçini.
-Hoti? (niçin? )
-Naznamki (bilmem)

Sonra da gülüyordum. Fizikî olarak çıkardığım bu cümleleri ruhen duymuyordum. Dilin geçirme farklılığı bu olsa gerek.

Okuldaki vaktimin ( ders dışında) büyük bir kısmını, işime yarayacak kitaplar olmasa da,
Kütüphane'de geçiriyorum. Cama yaslanıp ana yola çıkan yola dalıp dalıp gidiyorum. Ben dalıp dalıp gittikçe zaman da aka aka gidiyor.


Tarih 29 Kasım 1987. 12 Eylül Darbesi’nden sonraki 2. genel seçim yapılıyor. İlkokuldaki sandıkların birinde sandık başkanıyım. Köyün yetişmişlerinin tek partisi var: CHP. Ben başka bir partiye oy verince “iyot” gibi açığa çıkacağım. Oruç tutup Teravih'e ve Cuma'ya gittiğimden “sağ” görüşlü olduğumu biliyorlar ama “ülkücü” olduğumu kestiremiyorlar…

Seçmenler gelip gelip gidiyorlar. Çok dikkat ettim: Köylü oy vermeyi çok ciddiye alıyor. Bir bakıma bilmem kaç yılda bir kendilerine değer verildiğini hissediyor…

Seçim odasını adımlarken bir de baktım bizim “Teta Hatçe” elindeki bastonuyla kapıda göründü. Durdu. Bana baktı. Elini fistanının göğüs kısmına soktu, oradan bir kâğıt parçası çıkardı:

- Hasannnnnnnnnn yala yala! (Hasan gel, gel) diye seslendi. Gittim yanına. Koluna girdim. Elindeki seçmen kâğıdı idi. Görevli parti temsilcilerinden biri:
-Onun gözü pek görmez. Başkan olarak, sen yardım et hocam, dedi.

“Teta Hatçe”nin koluna girdim sandık bölmesine götürdüm. Oy pusulasını açtım. İmâ etsem parti temsilcileri itiraz edebilirlerdi. Pusuladaki parti amblemlerini göstererek:

-Hangisi senin için daha güzelse ona mührü vur, dedim.

Sadece güzel kelimesini anladı. Güzel den kastım görünüştü ama “Senin için hangisi daha iyiyse” anlamında da anlaşılabilirdi dışarıdakiler tarafından.

Oy pusulasına baktı, baktı, baktı. Sonra yüzüme baktı, etrafında dokuz tane yıldızın bulunduğu amblemin üstüne parmağını koydu. “Bayrak” dedi Türkçe. Sonra da benim de yardımımla tuttu mührü MÇP’nin (Milliyetçi Çalışma Partisi, MHP’nin devamı olan bir parti) mühür boşluğuna bastı. Oy pusulasını katlayıp zarfa katlayıp koydum. Çıktık sandık bölmesinden. Koluma girdi zarfını sandığa attı.

Akşam sandıkları açıp oyları tasnif ettiğimizde ortaya çıkan sonucu hatırladıkça hâlâ gülümserim. MÇP’ye çıkan oy sayısı: 2. İkisi de benim başkan olduğum sandıktan. Biri benim oyumdu, diğeri de “Teta Hatçe”nin.

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..