Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '12

 
Kategori
Güncel
 

“Türk’ün zehirli, Ermeni’nin asil kanı” meselesi

“Türk’ün zehirli, Ermeni’nin asil kanı” meselesi
 

Bu Ülkenin Evladı


Derenin yukarı kısmında su içmekte olan kurt, aşağıdaki kuzuya seslenir, “Huop kuzu kardeş, suyumu bulandırıyorsun…”

Kurt, kuzuyu yemeyi kafasına koymuş bir kere, su olmazsa, başka bahane bulacak…

Bu toprakları en az, uğruna canımı veririm diyenler kadar seven… Bu ülkeye en vatanseverden daha fazla sadık olan Hrant Dink’in katline ferman verilmiş bir kere. Onun “Türk’ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarda mevcuttur" cümlesi bahane.

Bu cümleyi, yazının tamamından bağımsız okuduğunuzda Türk’e hakaret çıkarırsınız. Oysa burada bir mecaz var ve birazdan izah edeceğim gibi, zehirli kandan kastedilen Türk değil, diasporanın her Ermeni çocuğa daha doğuştan aşıladığı Türk düşmanlığıdır.

Kabul ediyorum, Dink pek başarılı bir mecaz yapmış değil. Yazının tamamını okuyacak zamanı olmayan fakat bir cümleyle yargıya varabilecek kadar gözünü karartmış olanları hesaba katmamış. Keşke her düzeydeki zekâyı hesap ederek ve anafor kullanmaksızın yazsaymış.

Bazı insanların, gözlerine sokulurcasına ön plana çıkartılan bu cümleyi ilk okudukları anda Hrant’a tepki duymalarını bir nebze anlayabilirim. Hak veremeyeceğim, Hrant Dink’in sağlığında bu yazıdaki anlamı defalarca izahından ve bir Türk düşmanı olarak anılmaktan hicap duyacağını ilan etmesinden sonra hâlâ aynı cümleye çakılıp kalmaktır.

Meselenin aslı şudur: Hrant Dink, Agos gazetesinde Diaspora’yı eleştiren bir yazı dizisi yayınlamıştı. Bu dizide Ermenilerin daha bebeklikten itibaren kafasında bir soykırımcı Türk imajı çizildiği ve her Ermeni’nin bu ruh hastalığı ile büyütüldüğü, yani kanının zehirlendiği anlatılmaktadır.

Dink, Ermenilerin bu durumdan kurtulmasının iki yolu olduğunu söyler: Birinci yol, Türklerin 1915 olaylarına empatiyle yaklaşıp Ermeni ulusunun acısını paylaştığını belli edecek bir anlayış sergilemesidir. İkinci yol ise “Türk’le uğraşmamak… Ermenistan’a odaklanmak.”

İşte Dink’in o cümlesi: "Ermeni diasporası Ermeni kimliğini sürekli ayakta tutmak için Türk düşmanlığı yaratmaktadır. Ermeniler ve Türkler birbirlerine bakışlarında klinik iki vaka durumundadırlar. Ermeniler travmalarıyla, Türkler de paranoyalarıyla. Ermeni kimliğinin sağlığını Fransız’ın, Alman’ın, Amerikalının ve ille de Türk’ün soykırımı kabul edip etmemesine endeksli bir durumda bırakmak, Ermeni dünyasının artık terk etmesi gereken bir hatadır. Gayrı bu hatadan uzaklaşmanın ve ‘Türk’ü Ermeni kimliğindeki bu etkin rolünden ötelemenin zamanı gelip de geçmiştir… Kimliksel dinginliğini ‘Türk’ün olumsuz ve kayıtsız varlığına kilitleyen Ermeni dünyasının, tüm ortak performansını dünya üzerinden ‘Türk’e baskı uygulamaya ve soykırımı kabul ettirmeye ayırması, ne yazık ki kimliğin uyanışını erteleyen koca bir zaman kaybından başka bir şey değildir… Ermeni kimliğinin ‘Türk’ten kurtuluşunun yolu gayet basittir: ‘Türk’le uğraşmamak… Gayrı Ermenistan’la uğraşmak”.

Hrant, Diaspora’ya, boş yere zehirlediği kanını temizlemeyi önermektedir: Türk düşmanlığıyla zehirlediği kanı temizlemenin yolu Ermenistan ile yakın ilişki kurmaktan geçer. Yani Dink Türk düşmanlığı yapmak bir yana, tersine bizim gibi düşünür…

Umarım açıklayıcı olmuşumdur.

Hrant Dink’in katledilişinin beşinci yılı münasebetiyle ve mahkeme kararını protesto amacıyla yapılan yürüyüşten sonra sanal âlemde yazılıp çizilenleri okurken kanım dondu. Bu katli “Hepimiz Samast’ız! Hepimiz Yasin’iz!..."  diye onaylayanları dikkate almaya bile gerek yok, ama öyleleri var ki, cinayete sözde karşı ama ruh hallerinden cinayeti adeta alkışladıkları anlaşılıyor. Açıkça olmasa da Dink ölümü hak etmişti demeye getiriyorlar. Anlamını bilmedikleri ve anlamak istemedikleri o talihsiz cümleyi ikide bir iletmelerinin ardındaki anlayış bu. Dostlarım arasında katillere sempati duyanlar olduğunu bilmek ruhumu acıtıyor.

Tetikçiden daha tehlikeli olan beyindeki katildir. Onu yok etmek asil bir yüreğe sahip olmadan imkânsız.

Bazıları “Hepimiz Ermeni’yiz!” sloganına takmış. Hani hepimiz Alman’ız, Amerikalıyız desek sorun yok da, Ermeni’yiz demek kanlarına dokunuyor besbelli. Yahu beyler, bayanlar, kafanızı çalıştırın biraz, “Hepimiz Ermeni’yiz” demek, ben Ermeni oldum anlamına gelmiyor, “Ben mazlumun, haksızlığa uğrayanın, zulüm görenin yanındayım,” demek oluyor.

Yüreğiniz o kadar mı köreldi de bunu bile anlamak istemiyorsunuz? Hani haktan, adaletten, zayıftan yana olmak? Hani bizim binlerce yıllık değerlerimiz?

Bugün “Hepimiz Ermeni’yiz” diyenler, dün “İşçiyiz, güçlüyüz” diye haykırıyorlardı. Ya da Bosna’da zulme uğrayanlar için “Hepimiz Boşnak’ız!”; Bulgaristan’da zorla isimleri değiştirilenler için “Hepimiz Mehmet’iz, Ali’yiz, Mustafa’yız, Ayşe’yiz, Zeynep’iz…” diye yazıyorlardı. Onlar haklı kavgalarında Filistin’deydiler. Aynı insanlar dünyanın neresinde haksızlığa uğrayan varsa onun yanında olmaktadır, olacaktır, bilesiniz.

Hepimiz Ermeni’yiz demek, Hepimiz Köroğlu’yuz, Pir Sultanız, Mevlana’yız, Hoca Nasrettin’iz, Karayılan’ız, Sütçü İmam’ız, Hasan Tahsin’iz demektir, aklınızın bir tarafında bulunsun.

Bir başka gurup, Ermeni teröristler tarafından katledilen diplomatlarımızı göstererek “İyi de Ermenistan’da hepimiz Türk’üz diyenler var mı?” diye soruyor. Bir defa bizim diplomatlarımız Ermenistan vatandaşı değildi. Üstelik o dönemde bağımsız bir Ermenistan yok, Sovyetler Birliğine bağlı bir Ermenistan var. Hem bize ne yahu Ermenistan’dan? Onlar adil olmadı diye biz de mi adaletten vazgeçeceğiz?

Başka bir şey söyleyeyim, Ermenistan, 1915’te Anadolu’da yüzlerce Türk ve Kürt’ü vahşice katleden, hatta desteğini aldıkları Rus askerine bile bu kadarına pes dedirten bazı katilleri kahraman olarak anıyor. Biz de mi aynısını yapalım? Hani bizim değerlerimiz? Hep övünmüyor muyuz, Anadolu’yu farklı kılan insana verilen değerdir diye. O halde neden başkasına endeksleyelim kendimizi? (1915 Olaylarını ayrı bir yazıda ele alacağım.)

Bir başka gurup da Hrant için yürüyenleri, isim vererek “Şu şehit asker için neden yürümediniz?” diyerek aklı sıra kınıyor. Sormak lazım, sahi siz o şehidin cenazesine katıldınız mı? Onun için yürüyüş mü yaptınız? Onu pusuya düşürenleri lanetlediniz mi? Bunları yaparken, Hrant için yürüyenleri çağırdınız da, onlar gelmedi mi?

Dünya görüşü ne olursa olsun, bu toplumdaki vicdan sahibi herkes Hrant’ın ülkemiz için büyük kayıp olduğunun farkında aslında. Bizi bizden daha fazla seven bu toprakların evladına, cenazesinde eşinin söylediği gibi, “Çocuklarını, eşini, sevdiklerini terk eden; ama ülkesini asla terk etmeyen” bu büyük insana bundan dolayı sahip çıkıyor.

Yurttaşlarımızın yarısı değil, yüzde 20’si ülkesini Hrant kadar sevseydi, bugün çoktan çağdaş ülkeler arasında yerimizi almıştık.

Şuna eminim, akıl ve mantık bir gün galip gelecek; bugün Hrant’a sahip çıkanlara ateş püskürenler, takkelerini önlerine koyup düşünmeye fırsat bulduklarında, en azından ayıp etmişsiz yahu diyeceklerdir.

Son söz: Türk, Ermeni, Alman, İngiliz, Rus ya da Amerikalı’dan... Sağcı, solcu, liberal, dindar, ateistten önce insanız, insan…

Bir son söz daha: Nerede olursa olsun azınlıklar yetimdir. Onlara yetimliklerini hissettirmemek çoğunluğun görevidir.

Ve en sonuncu son söz: Oturduğunuz apartmanda bile azınlık konumuna gelebilirsiniz. Dinsel, mezhepsel, tensel, kentsel, tuttuğunuz takım ya da başka bir alanda. Azınlık olduğunuzda başkalarından empati istemeye yüzünüz olsun istiyorsanız, çoğunluktayken azınlığa saygılı olacaksınız, başka yolu yok….

Başka son söz yok, paniklemeyin...

 
Toplam blog
: 172
: 2181
Kayıt tarihi
: 03.10.07
 
 

1958 Trabzon doğumlu. Darüşşafaka Lisesi ve M.Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu. Yazdığı kitapla..