“Üleen bu beni seviyor mu sevmiyor mu?”

***Bu yazı kafası aşk meşk konusunda karışık olan kardeşlerim için özel yazılmıştır...

EFENDİM,

* O muhterem kişi, siz onu 7/24 aklınızdan ve kalbinizden geçiriyorken, keyfi istediğinde sizle meşgul oluyorsa; kapıya koyun ve tabelayı asın: "Buraya bir giriş hakkınız vardı, taze bitti!"

* O muhterem kişi, siz onu 7/24 aklınızdan ve kalbinizden geçiriyorken, size sadece hafta içi mesai ayırıyorsa kendinizi itinayla dürtün, çimdikleyin yok yetmedi mi bir güzel tokatlayın... Uyanın çünkü, sahibi olan ve sizi hak etmeyen biri için ömrünüzden boş yere kredi harcıyorsunuz! Beni üçüncü kişiler rahatsız etmez diyorsanız o başka!

* O muhterem kişi, siz onu 7/24 aklınızdan ve kalbinizden geçiriyorken, o sizi sadece hafta sonları arıyorsa... Durun yahu hemen heyecanlanmayın! Vallahi "sosyalllll arkidişlik" diye bir şey yepyeni bir şey icat etmişler:) Sosyalleşe sosyalleşe bir yere varamayacağınız süslü bir labirentte mesai harcarsınız uyarmadı demeyin!

  * O muhterem kişi, siz onu 7/24 aklınızdan ve kalbinizden geçiriyorken; o sizin için, sizin ona ayırdığınız mesainin yarısını harcıyorsa bu vakayı kadın ve erkek doğasına göre ayrı ayrı yorumlamak gerek!

** Sevdiğiniz tarafta bir erkek varsa doğası gereği çok normal karşılayın ve problemi adam da değil kendinizde arayın! Bir adamın 7/24 sevmenin onu tez elden kaybetmekle eş değer olduğunu ananızdan, komşu karılarından da mı görüp ders almadınız yahu! E şimdi ne yapıyorsunuz? Hemen benim “Çok sev elin olsun, az sev senin olsun” özlü sözünü kıçınıza dövme yaptırıyorsunuz! Hatırlamak istediğinizde döner, döner bakarsınız...

** Sevgiye boğduğunuz bir kadınsa... Boynunuzdaki iple birlikte en çabuk zamanda topuklayın... Ne yazık ki siz baştan kaybedenlerdensiniz. Ancak bir artınız olduğunu da belirtmek gerek. Bir kadına 7/24 kul olabilmeyi başarabilme sabrıyla cennete girişiniz pek mümkün...

* O muhterem kişi, siz onu 7/24 aklınızdan ve kalbinizden geçiriyorken; o sizi bir yandan iltifatlara boğuyor, ilgiliymiş gibi davranıp bir yandan da sanki o iltifatları, ilgiyi kendileri göstermemiş gibi davranıyorsa... Her canı istediğinde size “sevgilimsin”, istemediğinde de “nereden çıkartıyorsun biz arkadaşız” sinyali veriyorsa topuklarınızı kıçınıza vura vura kaçın... Yoksa paranoyak olmaktan öteye gidemezsiniz...

“Uleeen bu insan denen mahluk hiç karşılıklı sevemez mi?” diyorsanız da eğer e ona da cevabımız var! Sever ama hep biri daha çok ya da daha az severek ilişkinin içine eder. Mümkünse hazmede hazmede sevin... Köleleştirmeden, hakimiyet kurmadan zamanı pervasızca tüketmeden! Huuu kime diyorum!!!

Nihai Sonuç:

1- Kabul etmesi zor ama bir şey ya vardır, ya yoktur. Yani dansözlerle zaman kaybetmeyin!

2- Adam gibi saygı ve sevgiyle atılmış bir ilişki istiyorsanız bir birinizin doğanıza uygun ortamlar yaratmaya çalışın... Kimse kimsenin malı değildir ilkesi ile kilitlerinizi anahtarlarıyla birlikte suya atın!

3- Dürüst olun! Dürüst bir yalnızlığın, sizi doğru bir ilişki olarak eninde sonunda kucaklayacağına emin olun. Emin olun dürüstlük size; çevrenizde kur yapmadan öteye gidemeyen beceriksiz ve korkak adamlardan şımarık ve kendini beğenmiş hatunlardan arınmış bir hayat sunacaktır. Çoğu zaman karşılığı yalnızlık olsa da inanın buna değer!

4- Sizi arafta bırakan herkesten köşe bucak kaçın! Çünkü hayat kısa! Sizi gerçekten sevecek insanın bahanelere ihtiyacı yoktur... Siz kendinizi sevmeye devam edin. Taa ki kendini seven biriyle karşılaşıncaya dek.

Unutmayın, kendini sevmeyen birinden sizi sevmesini beklemek, en başta yüreğinize haksızlıktır...

Siz hala o kendini dünyanın merkezi sanan hödüğü ya da kendini bilmez, bencil hatun kişiyi sevmeye devam etmeye kararlıysanız benden size bu söz hatıra kalsın!

“En büyük cezaevi taş duvarların, demir parmaklıkların değil, insan kafasının içidir. (Lovelace)”