Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '18

 
Kategori
Deneme
 

"Vayyy ki Aşkımıza Vay"

"Vayyy ki Aşkımıza  Vay"
 

 EN BAŞTAN SÖYLEYEYİM DE AFFEDERSİNİZ!

Uzun bir mektup yazacağım. Adresi belli, belirsiz. İç sesim hiç susmuyor. Dışım sizi, içim ben'i yakıyor. Nereden başlasam, bilemiyorum.

Elimde ucu açık bir kurşun kalem. Dört yanı köşe bucak yanık bir mendilse bu şehir. Hangi kapı açık, kaç kapısı var biliniyor, bilinmiyorsa. Çeşmelerinden suyu kana kana içilmiyorsa, dolu vurmuş taze yapraklar yerlerde, daha süpürülmemişse yollar. Evlerin sıvaları eteğine dökülmüşse. Yatak, yorgan, yastık güneşlendirilmemişse. Çocukların sesi sokakları çınlatmıyorsa, topları camları kırmıyorsa. Eski zamanları sürekli yad ediyorsak. Günler ölüm sessizliğinde, büyümüyor v büyütmüyorsa. Eyvah!

Bölündüysek. Hep zarardaysak. Kim, ne, ne kadar kazanıyor bu hayatta? Mutlu olma sırası kimde? Sıralı mı???Adalet nerede? Hak, hukuk nerede??? Dayatılanlara bağırarak, hep birlikte"hayır" denmiyorsa. Ayrılıkların acısıyla kavrum kavrum kavruluyorsak. Kuşlar palazlanmadan yuvadan uçuyorsa. Kurda yem olacaksa. Bunu da biliyorsak. Birbirimizden haberimiz yoksa. "İnsanız" diye sayıklamak ne fayda eder???

"Ölüyorum" dediğimiz her gecenin sabahı hiçbir-şey olmamış gibi; çayı, kahveyi yudumluyorsak. Yalnızlığın "masal, bahar terapisiyle" başbaşa. Gözünü sevdiğim "olumlama" Çalışıyor uz. İnce. İnce....Öyle, bir öyle. İzmir'de Kordon'da." Hasretinden Yandı Gönlüm "çalarken o genç klarnetçi çocuk, intihar düşüncesi hep zuladaa. Aklımı tırmalıyorsa. Hayyy!

Gidersem, bu gidişin dönüşü yoktur; çok ağlamayın. Yaşarken değer bilmeyenler, aranmayanlar, incitilenler, "çok zordayım" dediğim halde ses vermeyen; ardımdan göz yaşı dökmeyin. sayfalar dolusu yazmayın. Hep "Gülü dalında sevin," dedim.

Her şeye rağmen en son ana kadar direneceğim. İnsanım. Bunalıyorum...54 yaşındayım. Beterin beteri varmış. Gözlerim doluyor. Boşalıyor. Yine doluyor...Heyhattt!

Kadehte Kızılırmak şarap! 
Tek yoldaşım heyyyy!..
Yoldaşşşş!
Şiirim ....

Her akşam içtiğim bir kadeh tatlı Süryani şarabıyla (bitmemek gibi bir özelliği olsa diye gözüne baktığın o şişe ) meşk ettiğim anlar, saatlerce uzayan sıcaklığıyla, bedenini saran alevi besleyen rüzgar, pupa seyri ...hayalleri indirmişken o dalgalı mavi suya. Ser hoşşş olmuşum vayy!

Geçmişle, şimdi, gelecekle yetisi yetisi sözün, imgelem dünyasında çıplak ayakların... Kanar, kanatırsın. Dünya kumaş yetmez üstünü örtmeye, kapatmaya. Kapatmaya yeltenme. Çıplak kal, daha güzel.

Yağmurlarla her dansı bilemezsin. Bilemezsin. Ayak uyduramazsın kalabalığa. Öğrenebilirsin belki. İçinden geldiğince dönersin boşlukta. Kendince. Kendince ritm tutmak güzel olan. Doğrusu daa bu değil midir? Bir damlasın, bir başka damlaya değmezsin. Çoğalmayı düşünürsün. Nasıl birikir su çukurlarda? Uçurumun kıyısından dönersin her defasında. Engin dilin dilin ...Yola devam ...

Aramızda "Sevgi propagandası yapan nefret dolu insanlar." var. Onları daa tanıyorum. V hiç sevmiyorum. Samimiyetsizler.

Asla unutma "Her yerde azizler görme"

"Çoğunlukla, sabırla tahammülü karıştırıyoruz; 'sabrı yaşıyorum' derken'tahammülü yaşıyoruz"

Daldan dala atlamak, arada bir saçmalamak lüksü de olmalı insanın.
En baştan" affedersiniz" demiştim.
Daha uzun bir mektup yazmaya başlayacağım daa.
Şimdi, değil. 
Kısmet artık.

Gizli komikmişim.
Saçlarımı bir kızıl, bir mavi yaptırıyorum. 
Ne bulursam okuyorum. Yüreğe dokunan ne varsa okşuyorum. Okşuyorum...
Kalben, kalbe dokunmak bir başka güzel şey.

Çok özür dilerim. Her yere, her şeye yetişemiyorum.

Saatlerce yürüyorum. Ayaklarım çok acıyor, küçük parmağım yanıyor. Çorabımı çıkarıp, ovalıyorum hayal kırıklığımı..
Bilmediğim sokaklarda dolaşıyorum. Her şey yabancı. Griye boyanmış duvarlar.. Koşar adımlarla uzaklaşıyorum.
Hüzünbaz olmaya daa hakkım var.

"Önemli olanın bir sınavı geçmek veya bir sorunu aşmak 
olduğunu düşünürüz ama gerçek şu ki işler aslında çözüme ulaşmaz. Her şey bir araya gelir ve sonra tekrar dağılır. İşte bu kadar basit! İyileşme, kedere ve rahatlamaya , ıstıraba ve sevince yer bırakmakla gelir."

Bildiğim yerlerde herkes gibi kendimi güvende hissediyorum.
"Öz Karadeniz Lokantası"na gidip oturuyorum. 
Kendi kendime "mıhlama" ısmarlıyorum.
Trabzon peyniri, uzadıkça uzuyor.Bir yerden kopsun daa sıcak yemek istiyorum. 
Garson daa artık iyice tanıdı beni. Kısacık konuşuyoruz.
Dilini bilmediğim insanlara gülümsüyorum.

"Benden alamayacağın tek şey bana yaptıklarına vermeyi seçtiğim karşılık şeklidir. Bir insanın özgürlüklerinin sonuncusu herhangi bir durumda seçtiği tavırdır."

Şarkı söylüyorum...

"Beyoğlu’nda bir tramvay
Raydan çıkmış vay
Yıkıldı gitti içimizdeki saray
Vay ki aşkımıza vay"

Sonra daa Victor Hugo sözü aklıma geliyor;

"Konduğu dalın inceliğinden
Düşecekmiş gibi olan
Ama yine de
kanatları olduğunu bilerek
şarkı söyleyen kuş gibi ol."
der.

Kuş oldum. Uçayım ...Uçtum...

"Hayatın anlamı hediyeni bulmaktır, hayatın amacı onu vermektir."

Size sadece beklentisiz sevgimi verebilirim. Başka daa bir şeyim yoktur.
Ya sizin neyiniz, neleriniz var?

Bu mektup bitmez.

Nil Alaz

 
Toplam blog
: 471
: 295
Kayıt tarihi
: 23.10.10
 
 

Aklınla, kalbinle insanlık davası peşinde koşturan bir insan. Okur-yazar... ..