Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '10

 
Kategori
Sinema
 

“Yüreğine Sor”dum… Yandım… Duman oldum… Karıştım bulutlara…

“Yüreğine Sor”dum… Yandım… Duman oldum… Karıştım bulutlara…
 

Yüreğine Sor İstanbul Galası


Yayladan Mapavri’ye (Çayeli) inişle başlayan, yörenin geleneklerinin, sosyokültürel yapısının anlatıldığı, türküleriyle, doğal güzellikleriyle renklenen, yasak aşkı ölümsüzleştiren bir hikaye… Senelerdir beklediğim bir projeyi sonunda izleme imkanı buldum. Heyecan içinde bir bekleyişti… Karadenizlilerin yoğun ilgisinin olduğu bir İstanbul Galası yaşandı. Çekimlere katılanlar, uzaktan takip edenlerle eleştirileri, övgüleri kokteyl boyunca konuştular. Benim odaklandığım filmdi “Bizi bize nasıl anlatmıştı Yusuf Kurçenli?…” Yayladan dönüş hazırlıkları ve yaylalardan eksik olmayan sisle başladı film.

Genç erkek ve kızın sis içinde sise ve birbirine adeta dans ederek dokunuşları cesurdu. Anladım ki; gençler gibi, cesur bir film çekmişti Yusuf Kurçenli. Çok konuşulacaktı “Yüreğine Sor” ve türküler de dillere düşecekti… Osmanlı’nın son dönemlerinde geçen bir hikaye fakat izlerken aradan zaman silinip gidiyor, sanki her şey aynı kalmış gibi hissediyorsunuz… Değişense… Seneler önceydi, ilk veya ortaokul yılları. Çayeli Devlet Hastanesi’nde bir grup kadının konuşmasına tanık olmuştum. Kadınlar farklı bir dil konuşuyorlardı, hiçbir şey anlamamıştım. Benim bildiğim farklı dilde konuşanlar turistti. Anneme hemen “Bu turistler aynen buradaki kadınlar gibi giyinmiş” dedim. Annemin söylediği ise; “Onlar laz, Lazca konuşuyorlar” oldu. O gün yöremizde farklı dilde konuşan insanların olduğunu öğrenmiş oldum. Okuduğum tarih kitaplarından öğrendiklerim de, bölgede yaşayanların, göçenlerin farklı kültürel yapıları… Kimilerinin yok saymak istediği, kimilerinin kültürel zenginliğimiz deyip yaşatmaya çalıştığı tarihten gelen birlikteliğimiz… Farklılıkların olmadığı köylerde yaşarken “Neden Havra Deresi demişler acaba”, “Neden kimi arazilerden kilise diye bahsediyorlar” şeklinde merak ettiklerimiz… Göçle gelip yerleştiğimiz topraklarda bizden önce yaşananlar…

Bir yandan filmi izledim bir yandan da geçmişten gelen izleri sürdüm… Oyunculara gelince performansları beklediğimden iyiydi. Özellikle esas oğlanın annesi rolünde izlediğimiz Selda Özer’e özellikle dikkat etmenizi istiyorum. Karadeniz kadınını çok iyi yansıtmış. Dinlenmeden çalışan, şikayet etmeyen, boyun eğen ama gerektiği yerde kendini ortaya koyabilen karadeniz kadını. Yüzünde yüreğini yansıtan karadeniz kadını… Mayravalı Yusuf Kurçenli, Mayrava’yı, çevresindeki Murçiva’yı, Puşurli’yi da katmış hikayesine. Mayravadaki Caminin yakınındaki evi sorduğumda “Sizin evi tarif ettim” dedi gülerken… Kendisine sevgi ve saygısı olan komşuları hikayesini anlatması için O’na her zaman destek olacaktır, hikayede anlatılanlar olmasalar bile… Çayeli ilçemizi tanıttığı için Yönetmenimiz Yusuf Kurçenli’ye teşekkürlerimizi sunarız. Filme ilgili çok ayrıntıya şimdilik girmek istemiyorum. Sizler de izleyin, heyecanlanın biraz daha ardından konuşuruz. Sevda düşüp yangın yerine dönünce yürek, tanımaz engelleri, imkansızı anlamaz. Yar yolunca can verir… Aşk din tanımaz, aşk boyun eğmez…

 
Toplam blog
: 69
: 718
Kayıt tarihi
: 29.01.09
 
 

Kelimeleri ardı sıra ekleyerek ve içine yüreğimden gelen sesi katarak yazdıklarım anlatır beni size..