- Kategori
- Eğitim
1 yaşındayım Kpss’ye hazırlanıyorum

Başlık tamamen ciddi olmasa da kısmen gerçeklik payı var. Geçenlerde adet olduğu üzere 1 yaşındaki yeğenimin gelecekte hangi mesleği seçmesi gerektiği konusunda aile büyükleri tarafından hazırlanan bir toplantıya katıldım. Benden KPSS’ye hazırlayalım fikri çıktı. En çok kabul gören fikir de benim fikrimdi söylemesi ayıp. Haksız mıyım ama?
Okula başla, sınav yapsınlar. 5 sene sonra Dpy sınavına gir , sonra her sene Seviye Belirleme Sınavı’na gir. 8 sene okuduktan sonra adamakıllı bir lisede öğrenim görebilmek için OKS’ye hazırlan. Onu kazandıktan sonra sınav sınav uğraş bir de en son ÖSS’yi kazan üniversiteli ol. O da yetmedi. Ya da 11 sene hiç uğraşma direk otur KPSS’ye çalış. Amacın da meslek sahibi olmak değil mi yıllardır? Tamam işte al sana meslek…
Ne yazık ki 1 milyon lisans mezunu Temmuz ayında, 2 milyona yakın da lise ve önlisans mezunu da eylül ayında milli eğitimimizin zorunlu görevi olan KPSS’ye girerek şanslarını denediler. 11 ila 16 yıl arasında yoğun bir eğitim almış bu eğitim neferlerimizin kimileri sınavı başarıyla sonuçlandırabilirken, kimileri amaçlarına ulaşamadılar.
Evet, çağımızın sorunu olan (özellikle de ülkemiz ve benzer proleter ülkelerde) işsizlikten, devletimizin istihdam ihtiyacını belirlemek üzere açtığı bu sınav Türkiye Cumhuriyeti tarihinde milli eğitim sistemi düzenlemelerinde ne kadar büyük aksaklıklar olduğunun bir kanıtıdır. 25 yaşına gelene kadar elle tutulur herhangi mesleki tecrübe kazanmamış kişilere, belli standartlar içinde hazırlanmış genel kültür genel yetenek vs sorularıyla meslek edindirme çabasıdır.
Tarih, Coğrafya Matematik ve Türkçe’den derece çıkarabilecek derecede çok soruyu doğru cevaplayan kişilere kamu hizmetlerinin yolu açılmaktadır. Bu kişiler matematiği eksiksiz çözerek gümrük memuru, hemşire ya da hizmetli gibi mesleklere atanma şansına sahip olmaktalardır.
Eğitim Bilimlerinden de uzman olacak (birçok uzmanın bildiğinden bile daha çok gereksiz bilgiyi ezberleterek) kadar ezber yeteneği olan eğitim fakültesi mezunları öğretmen olarak atanarak ödüllendirilmektedir.
Meslekleri küçümsediğim için söylemiyorum ama Türkiye Cumhuriyeti gibi asırlardan beri var olan bir devlet geleneğine sahip, her ne kadar eleştirilse bile güçlü bir sistematiğe sahip devlet düzeninin milli eğitime bu kadar çağdışı yaklaşabilmesini anlayabilmiş değilim. Zamanında Köy Enstitüleri gibi dönemine göre yüksek eğitim standardına sahip ve disiplinli eğitim kurumlarını açabilen, ortaokul ve lise eğitim sistemi ve okulların disipliniyle göz kamaştıran Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı eğitim yuvalarımızın bu kadar niteliksiz hale gelmesi eminim birçoğumuzun içinde dert olarak durmaktadır.
Ey Devlet Baba, Üniversitelere Bu Kadar Çok Öğrenci Alma
Niteliksiz diyorum çünkü 8 yıllık zorunlu eğitim ve devamında gelen ortaöğretim ile beraberinde yapılan ölçme sınavları gelecek nesillerimize kalıp kitap bilgileri öğretmekten başka bir şey vermiyor. Onlara yıllarca parmak hesabı yaparak -ezbere- matematik öğretiyoruz, okuma alışkanlığı kazandıramadan yıllarca Türkçe dersi veriyoruz, tabiat ile bir defa tanıştıramadan fen bilgisi öğretiyoruz. Deneysiz, tecrübesiz. Bu da gelecek nesillerimizin sadece hayatlarında sınavlara çalışarak yaşamalarına sebep oluyor.Tabii bu sınavları umursayanlar için. Belki son yıllarda olumlu çalışmalar var ama, ne yazık ki yetersiz.
Peki ne yapmalı? Derhal eğitim sistemimizin içeriği hakkında inceleme yapılmalı ve her dalda yetişmiş eleman ihtiyacı olan Türkiye ve Dünya’ya yönelik bir Milli Eğitim Sistemi çalışması içine girilmelidir. İlköğretim ve ortaöğretim ihtiyaçlara göre dallandırılmış bir mesleki eğitim çizgisine geçirilmeli, başıboş seçimlerle önü kapatılan alanları seçen gençlerimize yol gösterilmelidir.
Çağdaşlaştırılmış eğitim sistemi çalışmaları yapılırken jeopolitik benzerlikler gösteren İsrail gibi ülkelerin eğitim sistemi modellerinden yararlanılabilir. Tabii öncelikle ihtiyaç arz etmeyen üniversitelerin ilgili bölümleri bir süreliğine askıda kalmalı, nispeten daha nitelikli ve yön verici düzenlemelerle değişen eğitim sitemine geçildikten sonra çalışmalarına devam etmelidirler. Hatta bu geçiş süresinde ihtiyaç duyulacak ara eğitim elemanları danışman veya eğitim uzmanı olarak hizmet verdirilerek iki taraf da mağdur bırakılmamış olunur.
Vatan, Millet, Sakarya
Anlattığım üzere çare çok, elini taşın altına sokan yok, hep kısa süreli ve sandığa odaklı reformlarla alaşağı edilen eğitim sistemi ceketimizde yamanacak yer kalmadı, artık yeni bir ceket almalı. Dikkatlice, ölçerek, tartarak. Bu geniş çalışmanın altından kalkabileceğine inanan herkes bu görev ile yükümlüdür. Geniş ve çağdaş bir eğitim sistemi vaat edemeyenlere yurdumuzun geleceğini tayin etme hakkını bırakmayalım.
Saygılarımla