Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '07

 
Kategori
Blog
 

100'de 100 yüzleşme

100'de 100 yüzleşme
 

*****


Değerli Arkadaşlar!
Bugün aranıza katılışımın 100.günü ve 100. yazımı yazmaya çalışıyorum. İlk günlerimde 15.-20. bloglarımı yazarken, 100. ya da 200.bloglarını sevinerek yazanlara özendiğim oldu. 80'li sayılardan sonra 100 sayısı daha bir anlam kazanmaya başladı. İlkbaşlarda kesinlikle Fenerbahçe ile ilgili bir yazı yazarım diyordum.100. yıl anısına -:))Yaklaştıkça ve buraya alıştıkça bana özel bir yazı olsun, dedim kendimi anlatan. Ve bugün o gün geldi, çattı.Ama canım birşey yazmak istemiyor.Tıkandım kaldım. Nedeni malum gündem ve blog yazarlarının birer birer terk-i diyar etmesi.

Barış'a çok üzülüyorum. Bir insanın genç, yakışıklı, popüler, iyi yürekli ya da sevilen olması Azrail'in ona torpil yapacağı anlamına gelmiyor. İlk şoktan sonra yaşasa da eskisi gibi olmayacağı gerçeğini kabullenerek, belki çok zor olacak sevenleri için ama ölmesi daha hayırlı olacak, dedim ve bu görüşümü kendime bile açıklayamadım. Gerçekten seveni çoktu. Yaşasaydı, kesinlikle eskisi gibi olamayacaktı, şarkı söyleyemeyecekti, belki kimseyi tanıyamayacaktı, sevenleri azalacaktı ve bunlar zaten Barış gibi insansever birisinin ölümü olacaktı. Arkadaşlarının ölümü, kendisinin neden olup olmadığı meçhul, yine onu dayanılmaz ve unutulmaz bir acıya sürükleyecekti.6 gün dayandı ki yine de büyük bir yaşam mücadelesi ve sonunda sonsuz yolculuğa uçtu. Allah rahmet eylesin! Mekanı cennet olsun!

29 Hazirandan beri daha nice sessiz ölümler oldu. Afyon'daki trafik kazasında (mıcır yüzünden), doğuda mayınlarda, sınırda v.s. v.s. ya da hastanelerde...Dünyanın başka yerinde Barış kadar yakışıklı olmayan, bize göre çirkin, onlara göre en güzel nice canlı uçtu o yolculuğa. Ölüm kime gelirse gelsin ölüm...kötü, kaçınılmaz ve acı.

Bana da bu özel yazıda "ölüm yazmak" düştü, hiç hesapta yokken.Oysa ne güzel düşüncelerim ve duygularım vardı. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Eeee yarının ne getirceğini bilemeyiz!

Tek ve çift basamaklı sayılardan üç basamaklıya atlamış olacağım, şimdi sayılarla uğraşmayın, takıntı yapmayın!Sayıların ne anlamı var diyenler, önemli olan içerik ve kalite diyenler önemsemeyecektir ve hatta küçümseyecektir.
Biz 300.yü yazdık, 400.yü yazdık(ve bazıları sildik) hiç önemi yok, hepsi da havaya yazılmış şeyler...tıklandın mı, onu söyle!

Ben öyle düşünmüyorum. Her işi ciddiye aldığım gibi Milliyet Blog'u da ciddiye alıyorum. Önemli bir gazetenin bir bölümünde yazıyor olabilmek ve duygularımı düşüncelerimi birileri ile paylaşabilmek benim için önemli. Ve hep öyle olacak yazabildiğim sürece. İnsan bir işi bırakacağım, diye başlamaz ama en ufak bir engelle karşılaşınca da "hadi bana eyvallah! dememeli. Okunuyor olmak ya da olmamak çok önemli değil. Benim saptamalarıma göre yazılarım ilk yazdığım gün belki ilgi görmüyor, ama birkaç gün sonra bakıyorum okunma sayısı artmış. Bu beni sevindiriyor.Sabırlı olmak gerek.Merdivenleri atlayarak çıkanlar zirveye ulaştıklarında yorgunluktan düşüp kalırlar, ya da atlamaya çalışırken bir yerlere takılır düşerler ve başlangıç noktasına dönerler.

Burada YARIŞMA olmalı mı, olmamalı mı? Bence gizli bir yarış zaten var. Aynı kategori de yazanlar arasında olmalı da. Yarışma konusundaki polemiklere hiç katılmadım, bu fikirsizliğimden değildi. Bekleyeyim bakalım ne olacak, dedim.İnsanları gözlemlemek açısından ve puan vermek.(Örtmeniz ya, herşeye puan veririz...) Yalnız baştan beri ekabirler arasında yapılan karşılıklı "kayıkçı dövüşlerini, geyik yarışlarını, şifreli atışmaları ve adres göstermeleri" etik bulmuyorum. Kimin ne derdi var ise o kişiye açıkça fikrini söylemeli. Burada bireysel olarak varız ve olmalıyız. Hısımlarımız her an hasım olabilirler. Nitekim oluyor da. Tükürük yalamak çok kötü bir durum olsa gerek!

Mevlana ile öğrencisi yürürken iki köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görür.Öğrencisi ;
-Hocam bakın, ne güzel sarmaş dolaş uyuyorlar.
Mevlana o engin deneyimleri ile;
-Bakma öyle uyuduklarına, aralarına bir kemik at bakalım, ondan sonra seyret, demiş... Kıssadan hisse.
Ne sarmaş dolaş uyuyalım ne de birbirimizi yiyelim!

Yüze yüze (aslında yaza yaza ama, ses uyumundan öyle olsun) 100 'e geldim.100.de yüzyüze geldim ve yüzleştim.
Bugüne dek kızdıklarım, kırdıklarım, kırıldıklarım var biliyorum. Üzgünüm...

Sevgili Arzu Karadağ'ın(kulakları çınlasın!) ağaç falına göre;
Usta Şair Nazım'ın dizelerindeki gibi ben bir "ceviz"ağacıyım Milliyet Blog'da. Ceviz ağacı da hem yararlı insanlar için hem de zararlı biliyorsunuz, fazla yaklaşmaya gelmez.İyot salgıladığı için dibinde yatanları hasta ettiği söylenir ve cevizden düşenlerin de genelde iflah olmadığı. Sözlerimi tamamlarken beni böyle kabul edin, beğenin ya da beğenmeyin, okuyun ya da okumayın, fikirlerime katılın ya da katılmayın... bilgisayarım bozulmadığı sürece buradayım.

Sevgilerimle!
Fatma

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..