- Kategori
- Seçim
12 Haziran 2011 seçimlerine doğru(1)

TBMM Genel Kurul Toplantısı
12 Haziran 2011 Seçimlerine Doğru (1)
Seçimlerin yaklaştığı şu günlerde milletvekili adayı olmak için gösterilen ilgi sanırız gözlerden kaçmamıştır. Bugüne kadar değişik alanlarda ve iş kollarında faaliyet gösteren bazı kişiler seçimlere üç ay kala kolları sıvayıp, adaylık için son hamleyi yaptılar. İçlerinde sade vatandaş da var, kamuoyunun yakından tanıdığı bürokratlar da var. Sade vatandaşlar seçilmek için en azından şansını denemiş olacak, tanınmış bürokratların kaderini ise çoğunlukla adaylığını koyacağı parti başkanları belirleyecek.
Milletvekili adayı olmak için istifa eden üst düzey bürokratlar (Bunlardan bazıları ve öne çıkan isimler: Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muammer Güler, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal, RTÜK Başkan vekili Prof. Dr. İlhan Yerlikaya, Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, ATO Başkanı Sinan Aygün, İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili, Türkiye'nin Melburn Başkonsolosluğunda görevli Konsolos Vahit Özdemir, Yalova Valisi Yusuf Erbay, Merkez Valisi Muammer Muşmal, Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci, İstanbul Vali Yardımcısı Ali Kazgan, Antalya Vali yardımcıları Mestan Deniz ve Hakkı Loğoğlu, Van Vali Yardımcısı Atay Uslu.
Bitmedi daha. Liste uzayıp gidiyor: TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, Sincan Hakimi Osman Kaçmaz, Hanefi Avcı, Savcı İlhan Cihaner, eski HSYK Başkan vekili Kadir Özbek, YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan, Tarım Bakanlığı'ndan da 20'ye yakın bürokrat, Eyüp Adliyesi'nde görevli Cumhuriyet Savcısı Ali Özgündüz, Maden Tetkik Arama Diyarbakır Bölge Müdürü Ekrem Tosun, Avrupa Birliği Genel Sekreteri Büyükelçi Volkan Bozkır, Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız) ve diğer adaylar.
Bu ve burada sayılmayan diğer adaylar seçildikleri takdirde “Milletvekili” sıfatıyla günü geldiğinde meclis kürsüsünden bize tıpkı önceki vekillerimizde olduğu gibi şöyle seslenecekler:
Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma, büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim"
Onlar bu yemini edecek, bizler de bu yeminin takipçisi olacağız. Çünkü Devletimizin ve Milletimizin geleceği buna bağlı. Ancak geçmişe baktığımızda, “seçilmişler” in ettikleri yemine ne kadar sadık kaldıklarının tartışmaya değer olduğu görülür. Şöyle ki:
-Bir ülkede devletin varlığının dışında bir varlıktan bahsediliyorsa, -Ülkemin Başbakanı çıkıp ta “beni de dinliyorlar” diyerek yasadışı dinlemeleri olağan görebiliyorsa ve bu konuda devletin yargı organları harekete geçmiyorsa ya da geçemiyorsa,
-Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü “Demokratik Açılım” adı altında koşar adımla bölünmeye doğru gidiyorsa,
-73 milyon ülke nüfusunun % 60’tan fazlasının egemenliği hiçe sayılıyorsa,
-Ülkemde bırakın hukukun üstünlüğünü, hukuk en çok tartışılan ve eleştirilen konu olmuşsa,
-Başta laiklik olmak üzere, Atatürk İlke ve İnkılapları’na çağ dışı ve devrini doldurmuş gözüyle bakılıyorsa ve dünya literatüründe ve sözlüklerinde bilinen bir tanımı olmasına rağmen, kalkıp ta “seçilmiş bir zat-ı muhterem; “Laiklik kavramı bugün yeniden yorumlanmalıdır” diyebiliyorsa, bir başka “seçilmiş” kişi; “Devletçilik ne ki, siz hala böyle şeylere inanıyor musunuz” diyorsa,
-Toplumun huzur ve refahının yerini, sadece belli bir kesimin huzur ve refahı almışsa,
-Milli dayanışma ve adalet anlayışının yerini ayrışma ve adaletsizlik almışsa,
-Haklarını ve temel hürriyetlerini elde etmekte zorlanan ya da elde edemeyen vatandaşlarımız soluğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde(AİHM), bunun sonucu da AİHM’ne yapılan başvurularda rekor Türk Vatandaşlarının oluyorsa ve bu hep böyle devam edip gidecekse, ya yemin metnini değiştirelim, ya da “seçilmişler” halkın karşısına çıkıp ta yemin etmesinler, ya da yeminlerinin gereğini yerine getirsinler.