- Kategori
- Özel Günler
18 Mart 2015 Çanakkale Zaferi
Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale'de (İnternet'ten)
18 Mart 2015 Çanakkale Zaferi, Mehmetçiğin Destanıdır. Bu Destanın Baş Kahramanı, Mustafa Kemal Atatürk’tür.
I.Dünya Savaşı, Avrupa’daki cepheleşmenin soncudur. Bir tarafta Almanya, Avusturya- Macaristan ve İtalya’nın oluşturduğu İttifak cephesi; öbür yanda Fransa, Rusya ve İngiltere’nin oluşturduğu İtilaf (Anlaşma) cephesi. Bu ülkeler, yıllardır savaşa hazırlanıyorlardı. Savaş, Saraybosna’ yı ziyaret etmekte olan Avusturya veliahdı ve eşinin Sırp ulusçuları tarafından öldürülmesiyle 28 Temmuz1914’te başladı.
Osmanlı hükümeti, savaşa Balkan Savaşı’ndaki kayıplarını gidermek umuduyla girdi. Savaş başladığında Almanya’nın Amiral Souchon komutasındaki Goeben ve Breslau adlı son model savaş gemileri Akdeniz’de bulunuyorlardı.10 Ağustos 1914’te Enver Paşa’nın emriyle gemiler içeri alındı. Anlaşma Devletlerine, gemilerin satın aldığını açıklandı. Bu gemiler, Enver, Talat ve Cemal Paşalar’ın emriyle 29, 30 Ekim’de Sıvastapol ve Odesa’yı topa tuttu, böylece 11 Kasım 1914’te Osmanlı Devleti savaşa girdi.(Cemil Koçak, Siyasal Tarih,1923-1950)
Savaşa girmemeli miydik?
Bu savaşa katılmamak “olmazdı” diyenler de “olurdu” diyenler de var. İsmet Paşa, I.Dünya Savaşı’na girmemeliydik, diyor. Mustafa Kemal Paşa gibi aklı başında, uzak görüşlü daha birçok kimse de aynı görüşteydi. Mustafa Kemal,1926’da “Hâkimiyet’i Milliye” ve “Milliyet“ gazetesinde yayımlattığı anılarında ‘Ben Umumî Harbin, müttefiklerimiz için netice verdiğine inanmıyordum’” diyor. ( Şevket Süreyya Aydemir,1963, cilt:1,s.219) “Osmanlı Devleti, I.Dünya Savaşı’ ne girmeseydi de yıkılacaktı. Nitekim sonradan ortaya çıkan gizli anlaşmalar bunu doğrulamaktadır. (Sabahattin Selek,2011,cilt:1,s.7) ”Savaş bittiğinde Cemal Paşa, Yakup Kadri’nin neden savaşa girdik sorusuna ‘aylık vermek için’ diye yanıt vermiştir. (F.Rıfkı Atay, Zeytindağı)
Çanakkale Savaşları komutanı Alman Sanders, çıkarmaların Saros Körfezi kıyılarına yapılacağını hesaplamaktadır ve 5. Ordu’nun ana kuvvetlerini bu bölgede toplamıştır. Saros Körfezi, Gelibolu Yarımadası’nın en dar bölgesidir. Buradan yapılacak bir çıkarmanın, yarımadayı savunan Osmanlı birliklerinin geri çekilme ve kara ikmal hattını kesmesi olasıdır. Ayrıca Mareşal Sanders’in savunma planı, elindeki kuvvetlerin önemli bir bölümünü geride, yedekte tutarak çıkarma kuvvetlerine ilerlemeleri sırasında taarruz etmeyi öngören, savunma ağırlıklı plandır. Osmanlı komutanlarıysa, çıkarmadan sonra, çıkarma kuvvetlerinin sahillerde elde edecekleri köprübaşlarıyla yoğun olarak destek alacaklarını, bölgeyi düşman saldırısına karşı korunacak duruma getirecekleri, dolayısıyla savunma yerlerinden sökülüp atılmalarının çok güç olacağını düşünmektedirler. Onlara göre etkin bir savunma, hemen önlenmelidir. (Alan Moorehead (1998). Gallipoli. Wordsworth Editions, Vikipedi)
Emperyalizmin bir tabur askeri karşısında yirmi iki Mehmetçik direnmiş, siperlerini düşmana bırakmamıştır. Bu ve benzeri olaylar, Çanakkale Savaşları’nın bir destan olduğunun bir kanıtıdır.
3 Kasım 1914 ‘te İngilizler, Seddülbahir ve Kumkale tabyalarını topa tuttular. Mustafa Kemal, büyük bir ileri görüşlülükle düşmanın amacının ne olduğunu, hedefinin nere olabileceğini kestirmiş; komutasındaki kuvvetleri ona göre konuşlandırmıştır. Arıburnu kıyılarındaki Anzaklar(Avustralya ve Yeni Zelanda Ordu Birliği),Mustafa Kemal komutasındaki Türk kuvvetlerinin savunması karşısında yerlerine çakıldılar. . Karaya çıkan İtilaf güçleri tutunamayarak geri çekildiler; ama 9 Şubat 1915 ‘te Boğaz’ın dış tabyalarını yıktılar. (Ana Britannica, cilt:9,s.5)
Arıburnu’ndaki Anzaklar 25 Nisan 1915’te yaptığı çıkarmanın temel amacı ise önce, Kabatepe ile Küçük Arıburnu arasındaki kumsallık bölgeye çıkmaktı. İlk aşamada Conkbayırı- Kocaçimentepe çizgisi denetim altına alınıp, oradan Maltepe bölgesi ele geçirilecek, böylece, Kuzeydeki Türk kuvvetlerinin Güneyde, Seddülbahir bölgesindeki Türk birliklerine yardımı engellenmiş olacaktı.
25 Nisan 1915 sabahı savaş gemilerinin, Türk mevzilerini sürekli vuran koruyucu ateşi altında, Anzak Kolordusu’nun 1. Tugayı’ndan 1500 kişilik ilk hücum dalgası, çıkarma botlarının bir şekilde kuzeye kayması sonucu, saat 05.00’te, Kabatepe bölgesi yerine Arıburnu kesimine çıkmak zorunda kalır. Bu noktada kıyı gözetlemesi yapan bir Türk takımının direnişine karşın, karaya çıkan Anzak birlikleri belirli bir noktaya kadar ilerledi Anzak Kolordusu’nun sahile çıkan Tümeni, Arıburnu’nun sarp yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı buldu. Diğer taraftan, Bigalı’da bulunan Türk ordusu yedeği 19. Tümen, 24-25 Nisan gecesi Conkbayırı yönünde tatbikat yapmaktaydı. Gün ağarırken, Anzaklar’ın Arıburnu’na gelmesi üzerine, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, bir çıkarma yapıldığını anlayıp durumu ordu komutanına bildirir, ancak bir yanıt alamaz. Durum çok kritiktir. Conkbayırı’nda iki taraf arasındaki mesafe 25-30 metredir...
General Şükrü Naili anlatıyor:
Çanakkale’de “Kanlıdere” sırtlarındaydık. Düşman, sabahın dokuzunda ileri hatlarımızı bombardımana başlamıştı. Çok zayiat verdiğimiz görülünce yalnız dört manga kalan kuvvetlerimizin o siperlerde kalmasını, asıl kuvvetin geri çekilmesi emredilmişti. Altı saat süren aralıksız bir bombardımandan sonra, saat üçte düşman ateşi kesince ortalığı saran duman tabakası yavaş yavaş dağılıyordu ki süngü takmış bir İngiliz taburunun duvar halinde hücum ettiğini gördük.Siperler arasındaki mesafe altmış metre kadardı. Biz sanıyorduk ki saatlerce bombardıman ateşi altında kalan ilerideki dört mangamız erimiş, bitmiştir.Gözlerimiz birden açıldı. O siperlerden, yirmi iki süngü parlamıştı… O yirmi iki Türk, o gün tam bir tabur düşmanla süngüleşti. (Yakın Tarihimiz, C I,s.77)
Arıburnu, Anafartalar cepheleri ateş içindedir. Gerginlik son haddine gelmiştir. Derhal karar vermek gerekir. Düşman denizden durmadan çıkarma yapar. Mustafa Kemal kaygılıdır.Tehlike büyüktür.Ordu komutanı, Mustafa Kemal’i çağırır,görüşünü sorar. Mustafa Kemal , Liman Von Sanders’e görüşünü çekinmeden bildirir:
__Bütün mevcut kuvvetlerin benim kumandama verilmesinden başka çare yok!
__ Çok gelmez mi?
__Az gelir!” (Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, cilt:1,s.244)
Bir cephe komutanlığının Mustafa Kemal’e az geldiğini sonunda Liman Von Sanders de kabul etmek zorunda kalır ve Anafartalar grubu kumandanlığını da Mustafa Kemal’e verir. Mustafa Kemal, çok önemli taktik ve stratejik planlar yapar. Doğa koşullarına uygun olarak askerlerini konuşlandırır. Mustafa Kemal, kuvvetlerin konuşlanması konusunda cephe komutanı Liman Von Sanders’in planlarını, savunma için uygun bulmamış; savaşın en zor anında üst düzeyde sorumluluk almaktan çekinmemiş, kendi planını uygulayarak düşmanın ilerleyişini durdurmuştur. Zaman zaman tartıştığı, tasarladığı ve uygulamaya çalıştığı savaş planlarını beğenmediği Çanakkale Savaşları’nın Komutanı Liman Von Sanders, Mustafa Kemal için şöyle diyor :
Anafarta çevresinde toplanan bütün birliklerin komutasını 19.Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal Bey’e verdim.İlk askeri başarısını Trablusgarp’ta gösteren Mustafa Kemal, sorumluluk ve görevden zevk duyan bir komutan özelliği taşıyordu. Daha 25 Nisan Sabahı 19.Tümenle ve hiçbir yerden emir almaksızın kendiliğinden çatışmaya katılarak düşmanı kıyıya kadar püskürtmüş, bundan sonra üç ay süreyle kırılmaz bir güçle sürekli düşman saldırılarına karşı koymuştu. Ona tam anlamıyla güveniyordum.” (Liman Von Sanders,Türkiye’de Beş Yıl I,s.112)
Mustafa Kemal, 27. Alayın ağır kayıplar verdiği haberini alınca, düşmanın Conkbayırı-Kocaçimentepe çizgisi ve uzantısını ele geçirmesi durumunda, onarılamayacak durumlarla karşılaşacağını kavrar. Ordudan emir gelmemiş olmasına karşın girişimi ele alıp tüm sorumluluğu yüklenerek, 57.Alayı bir batarya ile Kocaçimentepe yönünde harekete geçirir. 1915’in Ağustos ayına kadar dört ay boyunca, Conkbayırı, Kocaçimentepe, Kabatepe bölgelerinde, tarafların karşılıklı saldırı ve özellikle gece yapılan süngü hücumlarıyla, yakın boğuşmalar şeklinde ve çok kanlı çarpışmalarla geçecektir. Bu çarpışmalar sırasında Türkler de, Anzaklar da ağır kayıplar vermişlerdir. Ağustos ile birlikteyse savaş şiddetli çarpışmalara dönüşür. Tıpkı Seddülbahir’de olduğu gibi, Anzak ordusu da taarruz hedeflerine varamamış, çıktıkları yerlerde 3-4 km.lik bir mesafe ilerleyip, boşaltmaya kadar da o noktada kalmışlardır
Mustafa Kemal, durumu izlemek üzere Conkbayırı’na çıktığında, Arıburnu kesiminden bazı askerlerin çekilmekte olduklarını ve düşman birliklerinin de bunları izlediklerini görür. O anı, Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Ünaydın ile yaptığı görüşme sırasında şöyle anlatmaktadır:
“...Bu esnada Conkbayırı’nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırı ’na doğru kaçmakta olduğunu gördüm... Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:
__Niçin kaçıyorsunuz? dedim
.__Efendim, düşman dediler!
__Nerede?
__İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi durumu düşünün. Ben kuvvetleri (geride) bırakmışım, askerler on dakika dinlensin diye...Düşman da bu tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Kaçan askerlere:
__Düşmandan kaçılmaz, dedim.
__Cephanemiz kalmadı, dediler.
___Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim.
Ve bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin ‘ marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır...” (Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, cilt 1,s.238)
Gerçekten de, çekilen Türk askerleri mevzi alınca, karşı taraf da mevzi alıp duraklar. Böylece, 57. Alay Öncü Bölüğü'nün Conkbayırı ’na yerleşmesi için gereken süre kazanılmış olur. İşte bu an, Çanakkale Savaşları’nın kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir. Böylesine önemli anda kilit rolü oynayan kişiyse, tartışmasız Mustafa Kemal’dir. Bu durum Çanakkale Savaşları tarihi alanında çalışan Türk ve yabancı bütün uzmanlar tarafından doğrulanıp vurgulanmaktadır.
Akdeniz Seferi Kuvvetler Başkomutanı Hamilton, kendinden o kadar emindi ki, “Türkler geri çekilmek için vakit bulamayacaklardır… Çanakkale geçilmezmiş! Göreceğiz bakalım, göreceğiz!” diyordu. Sabaha karşı saat 5.15 civarında İngilizler ilk aşamada Gelibolu’ya yaklaşık 30 bin kişilik bir kuvvet çıkardı. “…Çok başarılı bir çıkartma yaptık ” diye övünen Hamilton, askerlerinin iyi yetiştirilmiş olduklarından emindi. Bu yolla Türkleri yola getireceklerini sanıyordu. “Zırhlıları Boğaz’ı geçip Haliç’e ulaşsın” diye dua edip uykuya daldı. Ancak Çanakkale’de uyumayan bir komutan vardı: Mustafa Kemal… Nereden bilebilirdi ki orada bir Mustafa Kemal olacağını… Yarbay Mustafa Kemal’in o esnada orada bulunması, müttefikler için savaşın en acı şanssızlıklarından biri oldu.
Çanakkale Deniz Savaşı
Kara savaşlarının muzaffer komutanı Mustafa Kemal, deniz savaşları sırasında da önemli bir görevle oradadır. Kıyıların savunmasından sorumludur. Seddülbahir’e çıkarma yapan İngilizler’i denize dökme emrini veren de odur. Deniz savunmasından sorumlu olan komutan Miralay (Albay) Cevat Çobanlı, İtilaf Devletleri’nin Boğaz’a girişini engellemek için 2 Ocak 1915’te,Çanakkale Boğazı’nı mayınlatır. Nusret Mayın Gemisi, bu limana 8 Mart 1915 sabahı 05.00 dolaylarında toplam 26 mayını gizlice dökmüştür (Dz. Alb. Salim Besbelli - Çanakkale’de Türk Bahriyesi).
18 Mart 1915 ‘te Müttefik donanması,16 savaş gemisiyle Çanakkale Boğazı’na girdi. Ancak kıyı bataryalarının ateşi, denizaltı torpidoları ve mayınlar nedeniyle İngiliz –Fransız donanması dört savaş gemisini yitirdi, ötekiler de ağır hasar gördü. (Johannes Glasneck,1998,s.69)
Düşman, Çanakkale’yi geçemeyeceğini Albay Cevat Paşa (Çobanlı),18 Mart’ı şöyle anlatır: “Mustafa Kemal’le birlikteydik. O kara yönüne, ben de deniz yönüne bağlıydım. Seddülbahir ’e gittik. Oradaki kıtaları teftiş edecektik. Uzakta düşman donanmasının ciddi bir savaş kararıyla ilerlemekte olduğunu görünce geriye dönüp Alçıtepe yolunu tuttuk. O sırada ilk düşman mermisi başımızın üstünden geçerek Alçıtepe’ye düştü.” (Yakın Tarihimiz, C I,s.77)
O dakikaları bir de Mustafa Kemal’den dinleyelim: “Sahil savunması Cevat Paşa’nın emrinde bulunuyordu. Yalnız 18 Mart gününün sabahı Cevat Paşa Eceabat’ta bulunan karargâhıma gelmişti. Kendisine Seddülbahir bölgesindeki tertibatı göstermek üzere Alçıtepe’ye gittik. Oraya vardığımız zaman düşman donanmasının açtığı ateşin altında kaldık. Söz konusu bölgenin savunmasıyla görevli 26’ncı Alay Komutanı’na gereken emri sözlü olarak verdim. Ve Cevat Paşa ile birlikte Eceabat’a döndük.”
Arapgirli Cevat Çobanlı’ nın Çanakkale Deniz Savaşları’ndaki görevi önemlidir. Bu görevde üstün başarı göstermiştir. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkış belgesini de Genelkurmay Başkanı olarak imzalar ve Mustafa Kemal’e başarılar diler. (Kurtuluş Savaşı’nın temelinde Arapgirli bir paşanın olmasından her Arapgirli gibi ben de kıvanç duyar, övünürüm.) Ne var ki Çanakkale Savaşları’nın önde gelen kahramanı Mustafa Kemal’dir. Düşmanlarının da belirttiği gibi üstün yeteneği, bilgisi, öngörüşüyle düşmanın İstanbul’a girişini engellemiş; Savaş’ın sonucunu değiştirmiştir.
Bakın bu konuda Sultan Abdülhamit ne diyor:
“…Mustafa Kemal Paşa, uzaktan yüzünü iyice seçemedim ama sıradan askerlere benzemiyordu; tehlikeli bir sessizliği vardı. Enver Paşa’nın kendisinden niçin çekindiğini o zaman anladım. Bunu Talat Paşa tutuyormuş. Bunlar küçük şeyler! Çanakkale’de, İngiltere, Fransa gibi iki büyük devletin ordusunu, donanmasını durdurdu, yüz geri etti ya, bana gerekli olan odur. Başarmaları için dua ettim.”
Daha sonra, Kolordu Komutanı Esat Paşa'nın izniyle, 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay'a şu emri verir:
“ Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”
Kimileri, Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşları’nda önemli bir katkısı olmadığı görüşünü yerleştirmeye çalışırlar. Bu savaşta amacına ulaşamayan Churchill (Çorçil) bile Mustafa Kemal’i “Savaşın yönünü değiştiren bir kader adamı” diye takdir edip yüceltirken, hakkını teslim ederken, onlar “Çanakkale zaferinde Mustafa Kemal’in fazla bir rolü yoktu, o sadece bir yarbaydı” basitliğine ve yalanına sarılırlar. ( Prof. Dr. Metin Kale,Cumhuriyet Gazetesi)
Oysa Miralay(Albay) Mustafa Kemal Ağustos 1915’te Anafartalar muharebelerinde parlak ve yürekli komutanlıkla, ,İstanbul’u kurtaran adam olarak tanındı.” (Sina Akşin, Yakınçağ Türkiye Tarihi I,s.60)
Çanakkale Savaşı,18 Mart’ta Boğaz’ın donmayla zorlanacağı birinci aşamanın Osmanlı için zaferle sonuçlanmasının ardından, İtilaf Bloğu’nun kara saldırısıyla başlayacak olan ikinci aşamaya geçilecektir.25 Nisan çıkarmalarıyla başlayan kara savaşları, artık kazanmanın olanaksızlığının kavrandığı 7 Aralık 1915’te Çanakkale’nin boşaltılması kararıyla sona erecektir.
Savaşın Sonuçları:
Türk Orduları, I.Dünya Savaşı’nda; doğu, güney, batı cephelerinde savaşmış; doğu, güney cephelerinde yenilmiştir. Batı cephesinde en önemli muharebeler Çanakkale’de olmuştur. I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebelerinde Mustafa Kemal’in,19.Tümeni işgal kuvvetlerinin Çanakkale’yi geçmelerine izin vermez. Destanlar yaratır Çanakkale’de. Bu destanın başkahramanı Mustafa Kemal’dir. Mustafa Kemal‘e karşı olanlar, O’nun bu savaştaki başarısını küçümseyenler, başarıyı Çanakkale Savaşları komutanı Alman Sanders’e mal etmeye kalkışarak tarihsel gerçekleri de yadsımaktadırlar.
İtilaf kuvvetlerinin geri çekilmesi, 9 Ocak 1916’da tamamlanır. (Ana Britannica, cilt:9,s.5) Çanakkale Savaşları’na 400 000 İngiliz, 79 000’i Fransız birlikleri olmak üzere toplam 479 000 asker katıldı. Savaşta İngilizler’in kaybı 205 000’i, Fransızların kaybı 47 000’i; Türker’in kaybıysa 252 300’ü buldu. (Meydan Larousse, cilt:3,s.137)
"Her ne kadar 250 bin, müttefiklerin ise 252 bin şehit verdiği yazılsa, söylense de, Genelkurmay Başkanlığı'nın resmi belgelerine göre bu sayılar gerçeği yansıtmıyor" Genelkurmay Başkanlığı’nın yayınlarında Türk tarafının kaybı hakkında 57.263 şehit sayısına yaralı, kayıp ve esirler de dâhil edildiğinde 211.000 rakamı verilmektedir.
1. Dünya Savaşın tanıklarından Liman von Sanders 218.000 zayiatın 66.000’i şehit derken, konuyla ilgili belgesel bir romanın da yazarı olan Mehmet Niyazi kendi incelemeleri sonucunda ulaştığı rakamın 253.000 olduğunu yazar. Gerçekte ise bu rakamlar tartışılırken konu insan hayatından soyutlanmış, salt bir istatistik niteliğine indirgenmiştir. Oysa kaybımızın ne kadar büyük olduğunu vurgulamak için rakamların artması gerekmez. (T.C. Genelkurmay Başkanlığı, Çanakkale Muharebeleri Harp Tarihi Broşürü, Genelkurmay, Ankara 1997, 42. 2 von Sanders 1999, 134. )
1915’te Çanakkale Savaşları insan psikolojisine etkisi bakımından incelediğinizde, savaşın korkunçluğu hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın çok daha kolay anlaşılabilir. Kuşkusuz, Çanakkale Savaşı’nın en önemli sonucu, Mustafa Kemal’in askerî dehasını gözler önüne sermesidir.
Çanakkale kara savaşlarında, düşman Mustafa Kemal tarafından durdurulmasaydı, Çarlık Rusyası müttefiklerin yardımlarına kavuşacağı için yıkılmayacak, Ekim 1917 Bolşevik İhtilalı de olmayabilirdi.
Çanakkale Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu, Çarlık Rusyası, Avusturya /Macaristan İmparatorluğu’nun tarih sahnesinden silinmesine neden olmuştur. Gelibolu’da düşmanı yenilgiye uğratan Anafartalar’da zafer meşalesini yakan Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nın da yolunu aydınlatmıştır. Anafartalar ve Conkbayırı zaferleri olmasa, belki de Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’na, Cumhuriyet’e ve devrimlere giden yolda büyük Türk ulusunu birleştirme olanağı bulamayacaktı
Bu nedenlerle Çanakkale bir destandır. Bu destanın başkahramanı da Mustafa Kemal’dir. Tüm cephelerde Osmanlı’yı yenen İtilaf Devletleri, Gelibolu’da, Mustafa Kemal’in askerlerinin direnişiyle karşılaşarak, geri çekilmek zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal, Gelibolu’da Türk ulusunun kaderini değiştirmiş, bu ulusun yenilmezliğini,üstün komutanlık sanatıyla kanıtlamıştır. Onun için Mustafa Kemal'siz “Çanakkale Zaferi” düşünülemez.
Son söz: : 18 Mart 2015’de Çanakkale Savaşı’nda sömürge (ANZAK) askerleriyle Gelibolu’dan, Çanakkale Boğazı’ndan geçip İstanbul’a girmeyi başaramayan emperyalistler, 103 yıl sonra da teröristleri silahlandırıp ülkemizi parçalamayı, bölmeyi düşlemekteler; ama Türk ordusu karşısında yenilecekler, amaçlarına ulaşamayacaklar.
Kaynakça:
1.Çanakkale Savaşları, Vikipedi (13.03.2015)
2. Ana Britannica, cilt:9,s.5.
4. Sina Akşin, Yakınçağ Türkiye Tarihi I,s.60.
5. Meydan Larousse, cilt:3,s.137.
6. Prof. Dr. Metin Kale, Cumhuriyet Gazetesi,31.Ekim 2011.
7.Turgut Özakman, Diriliş. Ankara: Bilgi Yayınevi,2008.
8.İbrahim Artıuç, Çanakkale Savaşı, s.15.
9.Necdet Alpay, Türk Şiirinde Atatürk, İstanbul: Hürriyet Yayınları,1980.
10.hzl. Muzaffer Reşit, Atatürk Şiirleri Antolojisi, İstanbul: Varlık Yayınları,1960.
11.(Johann es Glasneck, Kemal Atatürk ve Çağdaş Türkiye, İstanbul: Cumhuriyet Gazetesi Yayınları1998) (14.03.2015)
12. Yakın Tarihimiz, C I,İstanbul: Vatan Gazetecilik.
13.Bir Hürriyet Öyküsü, İstanbul: Hürriyet Yayınları,2015.