Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '20

 
Kategori
Sinema
 

1917

Yönetmen : Sam Mendes, Senaryo : Krysty Wilson-Cairns, Sam Mendes,

Görüntü Yönetmeni : Roger Deakins, Müzik : Thomas Newman

Oyuncular : George MacKay, Dean-Charles Chapman, Mark Strong, Andrew Scott, Colin Firth, Benedict Cumberbatch, Richard Madden, Claire Duburcq

İngiltere-ABD / Tarihi-Savaş-Dram / 119 Dk.

                         1917 Bir savaş filmi aslında. Savaş filmi  fakat  savaş güzellemesi yapan bir film olarak değil,  savaşın nasıl bir vahşet olduğunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren bir film olarak karşımıza çıkıyor.  

                       2. Dünya savaşı dünyamızın yakın zamanda yaşadığı en büyük felaketlerden biriydi. Milyonlarca insan hayatını kaybetti, milyonlarcası evinden yurdundan edildi, yüzbinlerce çocuk evsiz barksız, korumasız kaldı. Etkisi uzun yıllar süren bu felaketin içerisinden senaristler kendilerine bir çok  yaşanmış, yahut yaşanması muhtemel hikayeler çıkarmışlardır. 

                       Film ile ilgili yorumlarıma gelecek olursak; film plan sekans tekniği ile çekilmiş, plan sekans tekniği ile sahneler  geçiş olmaksızın  bir kamera ile kesintisiz bir biçimde çekilmekte.  Bu durumda gerçeklik ve yalınlık izlenimini arttırıyor. Genel itibariyle kullanılan renkler, sahneler arası geçişler seyirciyi yormuyor.Filmin akışı zamanlaması son derece muntazam, yönetmen konu bütünlüğünü bozmadan mesajını ulaştırıyor kanaatindeyim. 

                      Bence filmin övgüyü en çok hak eden unsuru film müzikleriydi. Müzikler ve ritm efsane seyirciyi kuşatıyor.Film sonunda jenerik müziği bile öyle dikkat çekici ki yazıların hepsi bitmeden kalkamıyorsunuz. Işık, kurgu renklerin kullanımı, sahnelerdeki karşıtlıklar son derece başarılı kullanılmış. Mekanlar, mekanlar arası geçişler, savaş canlandırmaları, savaşın insanlık dışı olduğu mesajını üzerine basa basa seyirciye aktarıyor.

                  İçerik analizinde ise dediğim gibi yönetmen insan olma, insancıllık şefkat gösterme konularını son derece yalın işlemiş. Örneğin bir askerin düşman askerine yardım etmeye çalışırken düşman asker tarafından yaralanması, gerçekte de insanlar iyilik yaptığında bunun karşılığı her zaman pozitif olmayabiliyor. Bu daha detaylı bir konu ama çok detaya girmeden bu konudaki fikrimiş beyan etmek istiyorum. Bir karşılık bekleyerek davranmak, Bu düşünce iyi insana yapılmış büyük bir iftira, insan olmak budur aslında, karşılık beklemeden hatta karşılığında büyük kayıpları olsa bile doğru bildiğin biçimde davranmaktır. Karşılık beklemek Pavlovun deneylerinin konusu. bu da benim düşüncem.

                .Bunun dışında askerlik mesleği, asker psikolojisi, görev bilinci, temel insani duyguları rahatsız etmeyecek düzeyde işlendiğini görüyoruz. Neticede  bir varolma savaşı veriliyor. askerlerin birbirlerine hayallerinden, umöutlarından bahsettiği sahnede, insanı motive eden en yüce değer umuda gönderme var. 

                 Aslında hepimizin durumu cephedeki askerlere bir nevi benziyor. Yaşadığımız hayatlarda umutlarımıza tutunarak, tüm olumsuzlukların, hayal kırıklarının, tükenmişliklerin etkisini hafifletebiliyoruz. 

               Hepimizin hayatta bazen akıntıya zıt  koşmamız gereken zamanlar olabilir Filmin baş kahramanı George MacKay bazı yerlerde durağanlaşsa da genelde bu zor rolün hakkını vermiş.                           

              Bebek sahnesi var benim görüşüme göre orada bebek insanlığı simgeliyor. Çünkü kimin çocuğu olduğu belli değil. Ve bebeğin yaşaması için seferber olunuyor, Çok fazla detaya girmeyelim ki izlememiş olanlar da izlerken kendi tespitlerini yapsınlar.

             Yönetmeni başarılı buldum.Film içerisinde kurguyu çok beğendim ama en çok film müziklerine hayran kaldım, merak edip baktığımda film müziklerinin yaratıcısı 10 kez oskar adayı olmuş The shawshank redemption, American beauty, revolutionary road, avatar ve skyfall  gibi sayısız efsane  filmin müzik yapımcısı Thomans Newman. Arkadaşlar kaliteyi gizleyemezsiniz, saklayamazsınız, bir eser, bu film olur yahut resim ya da bir kitap ya da bir beste, iletişimin zirvede olduğu çağımızda, kalite asla saklı kalamıyor.

            Neticede 1917 sinema filmi, iyi yönetilmiş, seyirciye mesajını net ulaştırmış bir modern sanat yapıtı olarak karşımızda yerini almakta. Hala izlemeyenler varsa  izlemenizi öneririm.

             Bu vesileyle tavsiye edebileceğim diğer aynı dönem filmlerine kısaca değineyim. İkinci dünya savaşı dünyanın gördüğü en büyük savaş. Ve o savaşı anlatan filmler politik kaygıylarla değidel insani kaygılarla yapıldığında  toplumdan bunun karşılığını gördüğü kanaatindeyim..

            La vita è bella(1997) " Hayat Güzeldir "  ile bir babanın Yahudi toplama kamplarında oğluna bunun bir oyun olduğunu inandırıp, yaşanılan durumdan oğlu Giosue’nin psikolojisini koruma mücadelesini izlerken zaman zaman biz bile oyun olduğuna inanıp keyiflendik, ve tabii ki savaşın çarpıcı gerçekliğiyle esir bir çocuğun yerine kendimizi koyarak olayın vehametine bir nebze şahit olduk.

            The Pianist(2002) "Piyanist", te Polonyalı başarılı bir piyanistin üst düzey bir sanatçının hayatta kalma mücadelesini dramatik bir biçimde izledik.

            Schindler's List(1993) " Schindler'in Listesi " Oskar Schindler'i ve binlerce Polonyalı yahudiyi kurtarmasını konu eden film ile  insan olmak insan olabilmek ve bu uğurda yapılan fedakarlıklara şahit olduk.

            Saving Private Ryan(1998) " Er Ryan'ı Kurtarmak " filmiyle de yine 1917 filmindeki gibi bireysel bir görev ve bu görevin yerine getirilmesi esnasında karşılaşılan zorluklar anlatılmıştı. Er Ryan’ı Kurtarmak filmi aslında bu tip tüm sinema tekniklerinin, savaşın vahşi yönünü açığa çıkarma amacıyla kullanıldığı ilk filmlerdendir. İnsan bütünlüğünün bozulduğu, kurşunların vücuda saplandığı, organların deformasyona uğradığı aksiyon sahneleri insanların uzun süre zihninden silinmemiştir.

         Der Untergang(2004) "Çöküş" filmi Nazi Almanyası'nın führeri Adolf Hitler, savaşın  son günlerinde Berlin'deki sığınağında generalleri ile beraber bulunmaktadır.

        Rus Kızıl Ordu Berlin’i kuşatmıştır. Almanların çöküşü hızla yaklaşmaktadır ancak Hitler yenilgiyi kabul etmemektedir. 2. Dünya Savaşına Alman tarafından bakmamızı sağlayan bu filmde, Hitler’in bazı yoldaşlarının ihaneti ama buna rağmen birçok subayının ölümü onunla beraber beklemesi, sonunda Hitler’in intiharı ve Almanya’nın teslim olması çok başarılı bir biçimde ele alınmaktadır.

         The Imitation Game/Yapay Oyun  – “Enigma” Genç profesör Alan Turing’ in kendini bilime adamış bir dâhinin Alman şifreleme sistemini çözmesine yönelik mücadelesinin anlatıldığı son derece başarılı bulduğum bir diğer 2. Dünya savaşı filmidir.

          Under Sandet- Mayın Ülkesi “Land Of Mine”  Yaşanmış bir olaydır. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 1945 yılında Alman savaş esirleri Danimarka'ya mayın temizlemek için gönderilir. Görev tamamlandığında Alman savaş esirlerinin ülkelerine geri dönebilecekleri vaat edilir. Kıyı boyunca çıplak ellerle kum kazan Alman esirlerin sayısı 2 bin'den fazladır ve bunların yaklaşık yarısının, mayın patlamaları yüzünden hayatını veya uzuvlarını kaybettiğine inanılır.

        Savaşlar ve onun yıpratıcı etkisi bir sonuç olarak karşımızda duruyor. Bize sinema olarak savaşın yalın yönünü gösteren böyle bir filmi tavsiye ediyor ve yazımızı Ulu Önder’imizin bize öğrettiği bir şiar ile bitiriyoruz.

 

“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Esen kalın.

 

 
Toplam blog
: 24
: 222
Kayıt tarihi
: 06.09.13
 
 

Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Elektrik Eğitimi Bölümü Mezunu, Sakarya Ünv'de Eğitim A..