Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

19 Kasım '17

 
Kategori
Tarih
 

1939 Erzincan Depreminde Demiryollarımız

1939 Erzincan Depreminde Demiryollarımız
 

Deprem sonrası tren istasyonunda şehirden ayrılmaya çalışanlar.


Kara Haber

Erzincan’da bir kuş var
Kanadında gümüş yok.
Gitti yârim gelmedi
Gayrı bunda bir iş yok.
Oy, dağlar, dağlar, dağlar...
Aldı ellerine kanlı başını
Karın ortasında Erzincan ağlar...
O ağlamasın da kimler ağlasın...
Kar yağar lapa lapa
Tipidir gelir geçer...
Yan yana sırt üstü yatan ölüler
Akşam olur tandıramaz
Ateşini yandıramaz
Gün ağarır, şafak söker
Kimsecikler gitmez suya.
Ezilmiş başlarıyla ölüler
Vardılar uyanılmaz uykuya.
Ses edip geceye beyaz taşından
Kışlanın saati çaldı ikiyi.
Ne çabuk, lahzada bitti yaşamak.
Kimisi altı aylık,
Kiminin sakalı ak,
Kimi on üç, on dört yaşında;
Kimi yola gidecek,
Kimisi mektup bekler
Yan yana sırtüstü yatan ölüler...
Yayıkta yağ vardı, dövülemedi,
Ak peynir torbaya koyulamadı,
Hasret gitti ölüler
Dünyaya doyulamadı...
Uyanıp kaçamadılar,
Kuş olup uçamadılar,
Açıldı kuyular kimse inemez.
Erzincan Beygiri rahvandır amma
Ölüler ata binemez
Yan yana sırtüstü yatan ölüler...

                      Nazım Hikmet

Sivas-Erzurum demiryolunun ilk kazması 1 Eylül 1933 tarihinde Sivas’ta vurulmuştur. Sivas-Erzurum demiryolu inşaatına Nuri Demirağ ve ortaklarının oluşturduğu bir konsorsiyum tarafından 1933 yılında başlanılmış ve 1939 yılında inşaat tamamlanmıştır.

İlk tren Erzincan’a 8 Ekim 1938’de ulaşmış, hattın remi açılışı ise 11 Aralık 1938’de yapılmıştır. Erzincan İstasyonu’ndaki açılış töreni, Nafıa (Bayındırlık)  Vekili (Bakanı) Ali Çetinkaya, Milli Müdafaa(Milli Savunma) Vekili Kazım Özalp, Hariciye(Dışişleri) Vekili Şükrü Saraçoğlu, Maarif (Milli Eğitim) Vekili Saffet Arıkan, mebuslar, mühendis ve müteahhitler ile kalabalık bir halkın katılımıyla yapılmıştır. Açılışta yaptığı konuşmada Nafıa Vekili Ali Çetinkaya yapılan işten memnuniyetini belirtir:

“Cumhuriyetin başardığı, birçok feyizli eser arasında vücuda gelmiş olan Erzincan hattı milletimizin parası, kendi bilgisi ve kendi emeğiyle muvafakat olduğu parlak bir eserdir. Hattın güzergâhında Çaltı ve Fırat suları boylarında ve Atma Geçidi üzerinde gördüğümüz köprü, tünel, fen ve san’at eserleri milletimizin ve fen adamlarımızın gurur ve iftiharına şayandır.”[1]

Sivas-Erzurum hattının tamamının açılışı ise 20 Ekim 1939’da gerçekleşmiştir. Reisicumhur (Cumhurbaşkanı) İsmet İnönü de depremden sadece iki hafta önce, Sivas-Erzurum demiryolu hattında yaptığı tetkikleri sırasında gördüklerinden etkilenmiştir. İnönü, duygularını; “Erzurum demiryolu güzergâhını ikmalden sonra tetkik etmek bana hakiki bir zevk ve sevinç vermiştir. Memleketimiz umumi bünyesi itibarıyla arızalıdır. Bizim memlekette yapılan şimendifer hatları fen âleminin daima dikkatini celbedecek eserler olmuştur.(..) Erzurum güzergâhı ise çetin olmakta sınaî tesirlerinin her çeşitten pek ziyade bulunmasından, diğer bütün hatlarımızdan üstündür. Sansa Boğazı’nın, bilhassa Atma ve Pingan Boğazı’nın inşaatı, fen kudretinin ve insan azminin nadir eserleri olarak temaşa edilmeye değer”[2] diyerek ifade etmiştir.

Büyük sevinç kaynağı olan demiryolunun yakında meydana gelecek deprem faciasında başlıca ulaşım aracı olacağı kimsenin aklına gelmemiştir.

1939 depremi Türkiye tarihinin en büyük doğa felaketlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bir kış günü, herkes tatlı uykusunda iken meydana gelen deprem insanları çok kötü bir saat ve mevsimde yakalamıştır. 27 Aralık 1939 tarihinde saat 01.57’de gerçekleşen 7,9 şiddetindeki deprem; başta Erzincan olmak üzere Amasya, Yozgat, Çorum, Tokat, Sivas, Erzurum, Elazığ, Tunceli, Gümüşhane, Giresun, Ordu, Samsun ve Trabzon illerinde etkili olmuştur. Depremde 32.968 kişi hayatını kaybederken, 116.720 bina hasar görmüştür.[3] Erzincan ilinin depremde verdiği kayıp 15.600, yaralı sayısı ise 4.125 kişidir.  Deprem sonucu il genelinde 2.684 ev yıkılmış, 10.712 ev hasar görmüştür. [4]

Mevsimin kış olması, ulaşımda yaşanan sıkıntılar, bu kadar büyük bir kaybın yaşanması ve binlerce kişinin yaralı olarak enkaz altından çıkarılması beraberinde barınma, sağlık, yiyecek, işgücü vb. sorunları getirmiştir.

Depremde Erzincan postanesi yıkılmış, nöbetçi telgrafçılar hayatlarını kaybetmişlerdir. Erzincan İstasyonu’ndaki haberleşme hatları hasarlandığı için şehir dışı ile bağlantı kurulması mümkün olmamıştır. Depremin etkilediği alanın büyüklüğüne karşın, haberleşmenin ağırlıklı olarak demiryolu erişimi olan bölgeler üzerinden gerçekleştirilebildiği anlaşılmaktadır.

Erzincan İstasyonu’ndan haberleşme sağlanamaması üzerine, istasyon şefi tarafından deprem faciasını haber veren bir telgraf hazırlanmıştır. Bu telgraf, bir köylü tarafından 14 km. uzaklıktaki Dumanlı İstasyonuna gece vakti götürülmüş ve Dumanlı İstasyonu tarafından da Kemah İstasyonuna iletilmiştir:

“Erzincan’da saat ikide beş dakika devam eden şiddetli hareketi arz olmuştur. Erzincan ve civarında ev namına bir şey kalmamıştır. İnsanca zayiat hemen hemen yüzde seksendir. Demiryolunun Erzincan’ın iki cihetinde de bozulduğu haber alınmıştır.”[5]

Kemah İstasyon Memuru Cenan[6], saat 06.30’da yazdığı, ancak hatların arızalı olması nedeniyle saat 11.00’ da Ankara’ya ulaştığı anlaşılan telgrafta depremi haber vermektedir: 

“Saat ikide vuku bulan çok şiddetli yer sarsıntısından Alp-Kemah ve Dumanlı-Erzincan arasında hattın bazı noktalarında heyelan ve köprülerde çatlaklık olduğu tamirat şefliğinin telinden anlaşılmış, 1912 katar İstasyonumuzda tevkif olunmuştur. Dumanlı-Erzincan arasında telgraf muhaberesi olmadığı gibi Dumanlı İstasyonu da 104 numaralı telle Dumanlı-Erzincan arasında kilometre 800+902 de yolun 48 metre kadar heyelandan kapandığını bildirmiştir. Arızaların izalesine kadar 1912 katar istasyonumuzda bekleyecektir. Erzincan Valisi’nden alınan bir imdat telinde Erzincan şehrinin yer sarsıntısından bütün enkaz halinde olduğu ve muhabere imkânı muktezi (gerekli) malzemenin irsali (listesi) bildirilmiştir. Pek çok ölü ve yaralı olduğu işar kılınmıştır."[7]

Kemah İstasyon Memuru Cenan’ın telgrafından depremin meydana geldiği saat 01:57’den telgrafın yazıldığı saat 06.30’a kadar, tamirat şefliği tarafından Kemah-Erzincan demiryolunun tamamı olmasa da en azından Kemah-Alp ve Dumanlı-Erzincan arasındaki hattın kontrolünün yapıldığı, bu kontrolde, oluşan heyelan nedeniyle yolun bazı noktalarda kapalı ve köprülerde çatlaklıklar olduğunun tespit edildiği ve ayrıca Dumanlı İstasyonu tarafından da Dumanlı-Erzincan arasındaki heyelan nedeniyle yolun kapalı olduğunun ihbar edildiği, tüm bu nedenlerle 1912 no.lu trenin yoldaki sorunların giderilmesine kadar Kemah’ta bekletilmesinin kararlaştırıldığının yanı sıra, Erzincan Valisi’nin, depremin sonuçlarının çok ağır olduğunu belirtir imdat telgrafı gönderdiği anlaşılmaktadır.

Erzincan’dan haberleşme sağlayamayan Erzincan Valisi Osman Nuri Tekeli ve Üçüncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı General Muharrem Mazlum İşkora, Dumanlı İstasyonu’na gelerek, Erzincan depremi hakkında ilk açıklayıcı telgrafı çekebilmiştir.

“Bu gece saat iki raddesinde(kertesinde) çok şiddetli bir zelzele oldu. Bu zelzelede Hükümet konağı, ordu müfettişliği, ordu evi, postahane ve şehrin en sağlam binaları dahil olmak üzere bütün evleri ve dükkânları yıkılmıştır. Şehir baştanbaşa enkaz yığını halindedir. Kendilerini kurtarabilenler sokaklara dökülmüşlerdir. Şimdiden birçok ölü ve yaralı tespit edilmiştir. Birçok nü­fus enkaz altındadır. Pek az hasarata uğrayan ve zayiat vermeyen piyade ve topçu kışlalarından gelen askerlerle enkaz altında kalanların kurtarılmasına ve ötede beride başlayan yangının itfasına(söndürülmesine) çalışılmaktadır. Şehirde muhabere imkânı bulunmadığından bin müşkülâtla General İşkora ile birlikte Dumanlı İstasyonu’na gelinmiştir ve malûmat ancak oradan arz edilebilmiştir. Tümen Komutanı Akdoğan şehirde yardım işleri ile meşguldür. Şehir kâmilen(toptan) yıkılmış olduğundan ekmek ihtiyacı olduğu gibi enkaz altından kurtarılanların ve kurtarılacakların tedavileri için ilâç ve doktor ve halkı barındırmak için çok miktarda çadıra ihtiyaç vardır. Tahribat yalınız şehre münhasır(sınırlı) olmadığı, köylerde de geniş mikyasta (ölçekte) tahribat ve zayiat olduğu anlaşılmıştır. Bu hususta elde edilecek tafsilat arz edilecektir. Şehir muhaberesi temin edilinceye kadar Dumanlı İstasyonu vasıtasıyla muhabere edilecektir.”[8]

Katar Muayene Memuru Arif tarafından yazılıp Geçit İstasyonu’na saat 11.25’te verilen ve saat 12.30’da Tunceli İstasyonu aracılığıyla Erzurum İstasyonu’na ulaştırılabilen bir telgrafta ise “Erzincan tamamen mahvoldu. Yaralı çok, yiyecek yok, barınılacak yer yok. İmdat gönderilmesinin temini” denilerek yardım talep edilmektedir. Bu telgraf üzerine Erzurum İşletme Müdürü durumu Vilayet yetkililerine ileterek, elindeki olanaklarla bir imdat treni hazırlatıp kendisi de bu trenle birlikte o akşam Erzincan’a doğru yola çıkmıştır.[9]

Sıhhat ve İçtimaî Muavenet (Sağlık ve Sosyal Yardım) Vekili Dr. Hulusi Alataş, depremin meydana geldiği gün saat 15.00’de toplanan Meclis oturumunda deprem bölgelerinden gelen telgrafları okumak suretiyle milletvekillerine deprem faciası ve alınan ilk önlemler hakkında bilgi vermiştir.[10] Gümüşhane Milletvekili Hasan Fehmi Ataç söz alarak “Muhterem vekil, müsaade buyurursanız bir nokta arz edeceğim. Telgraf vermek için telgrafhaneye gittim, dediler ki, dâhilî hatların Refahiye’den ilerisi, sahil hatlarının da Samsun’dan ilerisi münkatidir (kesiktir), telgrafını ancak bu ihtirazî (çekince) kayıtla alırız. Demek ki, bu malûmat demiryolu telgraf hatları ile alınmıştır. Demiryolu olmayan vilâyetlerden hiç bir haber alınamadığına göre acaba Diyarbakır, Bitlis, Van üzerinden, Erzurum tarikle(yoluyla) Trabzon ve Gümüşhane ciheti ile muhabere imkânı yok mudur?”[11] diyerek depremin olduğu gün ki ülke haberleşme sisteminin durumunu açıklamıştır. 

Mecliste yapılan görüşmeler sonucu, Meclis Reisi Abdülhalik Renda başkanlığında Milli Yardım Komitesi oluşturulmuştur. Ayrıca, bütün vilayet ve kaza merkezlerinde de yardım komitesinin şubelerin kurulmasına karar verilmiştir. Komite, 28 Aralık günü yayınladığı beyannamede; “Facianın ıstıraplarını, ancak, süratli, toplu ve umumi bir yardım seferberliği ile hafifletebiliriz. Unutmayınız ki binlerce vatandaşımız kara kış ortasında açıktadır. Ekmeğe, yuvaya ve her türlü eşyaya muhtaçtırlar”[12] diyerek halkı seferberliğe davet ediyordu.

Erzincan depreminden demiryolları vasıtasıyla haberdar olan Hükümet, bölgeye yardım ulaştırmaya, komşu illerden deprem bölgesine, ilk aşamada ihtiyaç duyulan malzemelerin gönderilmesine çabalamıştır. Mevsimin kış ve havanın karlı olması nedeniyle karayolu ile ulaşım imkânsız hale gelmiş adeta demiryolu tek seçenek olarak kalmıştır.

Vekil Alataş’ın Erzincan için ilk aşamada yapılacak yardımla ilgili olarak Meclis’te milletvekillerine verdiği bilgide de yardımın demiryolu ile nakli söz konusudur:

“ Erzincan  vilâyetine: (..) Erzurum ve Sivas’tan ekmek, un tertip edilmiş, Erzurum’dan eczayı tıbbiye ve malzemei sıhhiye ile birlikte iki sıhhî heyet;  (..)  tertip edilmiştir. Bu akşam Erzurum’dan hareket edecek olan trenle Erzincan’a tertip edilmiş olanlar yola çıkacak, Sivas’tan tertip edilenler de sabaha kar­şı hareket edecek bir trenle yola çıkarılacaktır.” [13]

28 Aralık günü depremden tam 32 saat sonra demiryolu mühendislerinden Salâhaddin Sarp, drezinle[14] Kemah’tan Erzincan’a kadar gitmiştir. Köprülerdeki hasarlar çok önemli olmadığından aynı gün tamirleri bitirilmiş ve Kemah-Erzincan arası demiryolu ulaşıma açılmıştır.[15] Salâhaddin Sarp ile Erzincan’a giden İnşaatçı Ali gördüklerini anlatır:

“ Bazı yerlerde drezini kendimiz taşıyarak ayın 28’inci günü sabah şehre girdik. Bütün resmi ve hususi binalar yıkılmıştı. Çarşı ile civarındaki binalar yanıyordu. Şehirde mucize kabilinden kurtulabilenlerin birbirine yardıma dahi takati yoktu. İstasyon müdürü yaralı olduğu halde, bazı arkadaşları ile ele geçirdiği yaralıları orada bulunan marşandize[16] yerleştirmeye çalışıyorlardı.”[17]

Dâhiliye (İçişleri) Vekili Faik Öztrak ve Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekili Dr. Hulusi Alataş, 28 Aralık günü saat 09.40’ta Ankara’dan hareket eden bir trenle, felâket bölgesine doğru yola çıkarlar. Vekiller bir yandan trenle seyahat ederlerken, diğer yandan da demiryolu telgraf sistemi yardımıyla, talimatlar vermekte veya bilgi almaktadırlar. 

Vekilleri taşıyan tren Kayseri İstasyonu’na geldiğinde Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekili Dr. Hulusi Alataş’a verilmek üzere hazırlanan telgrafta, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekilliğinden Dr. Osman İsmet Temizer saat 17.00’a kadar deprem bölgelerinden elde edilen bilgiler ve yapılanlar hakkında açıklamada bulunmuştur. Telgraf, aynı zamanda haberleşmenin sağlanmasında ve yardımların ulaştırılmasında demiryolunun önemini göz önüne sermektedir:

“(…) Sivas Valisi, bir otomobil ve on kamyon alarak saat 10.10 da Sivas’tan hareket eden bir imdat treninin Divrik’ten (Divriği’nden) de 5 kamyon, 1 sandık acil sağlık malzemesi ve 2.000 ekmek alarak Erzincan’a gideceğini ve trende 280 amelenin bulunduğunu,

Dördüncü Umum Müfettişlikten alınan bir telgrafta Erzincan istasyon binası ve müştemilatında hasar olmadığı, telefon telleri ve makineleri bozulduğundan icap eden yerlerden bu levazımın istenildiği, Erzurum’dan beklenen trenin Sansa Boğazı’na gelmediği, Elazığ’dan bugün ki trenle Erzincan’a 2.000 ekmek, 1 kamyon, 1 hasta nakliye otomobili, 1 doktor ve kâfi miktarda ilaç gönderildiği,

Saat 14.40’ta Devlet Demiryolları vasıtasıyla Erzincan Valisi’nden alınan telgrafta (…) henüz hiçbir yerden imdat treni gelmediği, Kemah ile Erzincan arasındaki tren yolunun bozuk kısmının tamirine çalışıldığı Erzincan ile Tercan arasındaki köprülerden birinin bozuk olduğu,

Erzurum Valisi’nin 27 Aralık tarihli bir telgrafında sıhhiye müdürünün reisliği altında 3 doktor, 2 sıhhat memuru, 2 hastabakıcı ve 3 kâtipten mürekkep 2 ekibin saat 19.00 treni ile Erzincan’a gönderildiği ve ekiplerde çadır, battaniye, sedye gibi levazımdan başka halkın teberru(bağışladığı) ettiği bazı erzak ta bulunduğu ve 9 uncu Kolorduca ayrıca ihraz(elde) edilen 54 çadır lüzumu kadar erzak ve mualece ile 2 askeri doktor ve hastabakıcının aynı trenle Erzincan’a gönderildiği, (…)  Saat 16.30’da alınan Erzurum Valisi’nin bugün ki telgrafında Erzurum’dan tahrik edilen imdat treninin gece Erbaş İstasyonu’nda kaldığı ve bu sabah çekilmek suretiyle Tunceli İstasyonu’na kadar gönderilmiş ise de orası ile Erzincan arasındaki yol bozuk olduğundan trenin ileri gidemediği ve bunun üzerine Tunceli İstasyonu’na Erzurum’dan 15 kamyon gönderildiği, bunların trendeki heyeti ve levazımı alarak 32 kilometre mesafedeki Erzincan’a götürecekleri(…)”[18]

29 Aralık günü Sivas İstasyonu’na ulaşan Dâhiliye Vekili Faik Öztrak, Başvekâlet üzerinden Hatay, İçel, Gaziantep, Urfa, Maraş, Malatya, Diyarbakır, Elazığ, Kayseri, Sivas ve Erzurum Valiliklerine bir telgraf göndererek, adı geçen şehirlerden her gün Erzincan istikametine hareket edecek tren katarlarına asgari 2.000, azami 2.500 ekmeğin yüklenerek Erzincan’a gönderilmesi, ayrıca adı geçen şehirlerden temin edilecek diğer gıda maddelerinin de trenlere eklenmesini istemektedir. [19]

Deprem sonrası ülkenin her yerinde yardım kampanyaları başlatılmış, yaraların sarılmasına çalışılmıştır. Bu yardımlar ve dayanışma ülkemizle de sınırlı kalmamış, Dünyanın dört bir yanından yardımlar yapılmıştır.

Dâhiliye Vekili Y. Nazif Ergin imzalı, deprem bölgesindeki vilayet ve umumi müfettişliklere yazılan, bir sureti de Sivas’ta bulunan Dâhiliye Vekili Faik Öztrak’a sunulan telgrafta, Valilerden felaket mıntıkalarındaki felaketzedelerin yıkılmamış evlerde misafir olarak barındırılmaları, bu da mümkün bulunmayan yerlerde misafir olarak barındırılmayan ailelerin depreme maruz kalmayan ya da depremin etkilemediği şehir, kasaba ve köylere nakillerinin göz önünde tutulması istenilmiştir.[20]

Vekilleri taşıyan tren, Sivas’tan sonra kötü hava ve tabiat koşulları ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Karagöl İstasyonu’na 700 metre mesafe kalıncaya kadar ilerleyebilen tren daha fazla devam edememiştir. Kara saplanan tren lokomotifinin tekerleri yoldan çıkmış, demiryolu deyimiyle, deray etmiştir. Sivas’tan getirilen imdat lokomotifi ile tren dizisi 12 kilometre gerideki Eskiköy İstasyonu’na geri çekilmiştir. Şiddetli soğuk ve fırtına nedeniyle çalışmalar sık sık kesintiye uğramıştır. Lokomotifin derayı ancak 13 buçuk saat sonra kaldırılabilmiş, tren harekete hazırlık çalışmaları yaparken bu defada trenin furgonu[21] deray etmiştir. Gece zorunlu olarak Sivas’a 64 km uzaklıkta bulunan Eskiköy İstasyonu’nda geçirilmiştir.[22]

Yol açma çalışmaları insanüstü bir çabayla sürdürülmektedir. Sabahın ikisinde otuz altı saattir durmadan kar temizleyenlere Demiryolu Umum Müdürü tarafından şu emir verilmektedir: “Ne kadar müşkül şartlar altında çalıştığınızı biliyorum. Fakat en müessir yardım katarının sizi beklediğini ve beşeri kuvvetin fevkinde de olsa mutlak yolun açılması lazım olduğunu ve muvaffakiyetini beklediğimi arkadaşlarınıza söyleyiniz.” Bizzat kar içerisinde çalışan cer başmüfettişinin verdiği cevap şudur: “ Emirleriniz yerine getirilecektir, yolu açacağız.”[23]

Kötü hava koşulları ile mücadele eden sadece Vekiller değildir. Eskiköy İstasyonu’nda mahsur kalan Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekili Dr. Hulusi Alataş’a iletilen, Erzurum Valiliği’nden gelen bir telgrafta; “Tunceli İstasyonu’nda kalan trendeki imdat ekiplerini, malzemeyi ve erzakı alarak Erzincan’a götürmek üzere yola çıkarılan on sekiz kamyonun Aşkale ilerisinde kara saplandıkları ve fakat yolun açtırılarak akşama kadar Erzincan’a vasıl olabilecekleri, trenle yeniden Erzincan’a ekmek ve erzak sevk edildiğinin bildirildiği” belirtilmiştir.[24]

28 Aralık günü ilk imdat treni Erzincan’a varmıştır. Erzincan-Kemah demiryolunun açılmasıyla da ilk yaralı treni de Erzincan’dan Sivas yönüne hareket etmiştir.[25]

Erzincan-Sivas demiryolunun Eskiköy-Karagöl istasyonları arasında kapalı olması, yaralıların Sivas’a naklinde sorun yaşanmasına sebep olmaktadır. 29 Aralık günü Erzincan’dan Sivas’a tertip edilen, birinci kafile yaralı ve hastaları taşıyan tren bu nedenle Çetinkaya İstasyonu’nda kalmıştır. Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekili Dr. Hulusi Alataş, yolun ne zaman açılacağının kesin olarak bilinmemesi nedeniyle birinci kafile hasta ve yaralıları taşıyan trenin açık bulunan Çetinkaya-Malatya demiryolundan Diyarbakır’a gönderilmesini, durumu çok ağır yaralıların Malatya ve Elazığ hastanelerine bırakılmalarını, Malatya ve Yolçatı İstasyonlarında hasta ve yaralılara gereken yardımların yapılması ve sıcak bir şeyler yedirilmelerini isteyerek, yol açıldığı takdirde ikinci kafilenin Sivas’a gönderileceğini, aksi halde yine Diyarbakır’a sevk edileceklerini Başvekâlete (Başbakanlığa) ilgili Valiliklere, 1 inci ve 4 üncü Umum Müfettişlikleri ve Malatya Demiryolu İşletme Müdürlüğü’ne telgrafla bildirmektedir.[26]

Dördüncü Umum Müfettişinin içinde bulunduğu imdat treni 29 Aralık günü saat 22.00’de Erzincan’a gelebilmiştir. 30 Aralık günü ise Ankara’dan hareket eden bir özel trenle Erzincan’a 300 yataklı, çadırlı imdat hastanesi gönderilmiştir.[27]

28 Aralık günü Ankara’dan yola çıkan, ancak lokomotifin kara saplanması nedeniyle Eskiköy İstasyonu’nda beklemek zorunda kalan Vekilleri taşıyan tren yolun açılması üzerine 30 Aralık günü saat 21.15’te Eskiköy’den, saat 24.00’da Çetinkaya’dan hareket etmiştir ve ancak Ankara’dan hareketinin 73’üncü saatinde 31 Aralık günü saat 11.00’da Erzincan’a ulaşmak mümkün olmuştur.[28]

Erzincan merkezli deprem meydana geldiğinde Anadolu seyahatinde bulunan Reisicumhur İsmet İnönü, olaydan üç gün sonra Erzincan’a giderek felaketzedelere destek olmaya çalışmıştır. 31 Aralık günü saat 13.00’da Erzincan’a ulaşan İnönü’yü taşıyan tren birkaç saat önce Erzincan’a ulaşabilen Dâhiliye ile Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekilleri tarafından karşılanmıştır.

Reisicumhur İnönü, Erzincan’a varmadan önce demiryolu güzergâhında bulunan ve depremden etkilenmiş olan Kemah’ta trenden inerek halkla sohbet eder. Gazeteci Mekki Said Esen, Kemah İstasyonu’nda felaketzede bir yurttaş ile İnönü’nün sohbetini anlatır:

 “Kemah'ta Reisicumhurumuz trenden indiler. Zelzelenin tahribatı hakkında sualler soruyorlardı. Kalabalık arasından birinin Erzincan’ın feci vaziyetini bildiği, konuşmalara gösterdiği alakadan anlaşılıyordu. Milli şefimiz kendilerini çağırdılar:

- Oradan mı geliyorsun?

- Erzincan’dan geldim. Gene Erzincan’a gidiyorum. Katilden altı buçuk seneye mahkûmum. Hapishane başımıza yıkıldı. Kurtulabilen arkadaşlarla vakit kaybetmeden enkazı temizlemeğe koyulduk. Bazı taraflarda yangın başlamıştı. Biz ancak yakından sesi gelenleri kurtarabiliyorduk. Daha derinde kalanlara gücümüz yetmiyordu...

- Buraya niçin geldin?

- Çocuklarım Kemah’ta otururlar. Köyümüz de zelzeleye uğradı. Müddeiumumîden (Cumhuriyet Savcısı) izin alarak onları kurtarmaya çıktım.

- Çocuklarına bir zarar olmuş mu?

Mahkûmun yüzünde acı bir tebessüm belirdi. Başını önüne eğdi, sadece:

- Sen sağ ol Paşam! Dedi.”[29]

Gazeteci Mekki Said Esen, deprem felaketi sırasında canla başla arama kurtarma çalışmalarına katılan mahkûmlarla ilgili yardım ekiplerinin birisinin şefinin tanıklığını da yazısına taşır:

"Akşam karanlığı çöküyor. Az ileride toplanarak, sıraya girmiş adamlar gördük: Erzincan hapishanesinden sağ çıkan mahkûmlar! Hepsi açıktalar, sabahtan akşama kadar enkaz arasından insan kurtarmaya çalışıyorlardı. Bugünkü işlerini bitirerek, tam saatinde Savcının karşısında toplanmışlar. Birer birer sayıldı:

Tamam!

Bir mahkûm:

- Tamam, tabii, dedi. Böyle günde eksilen yalnız hapishaneden değil, millet hizmetinden, kardeşine yardımdan, insanlıktan kaçmış olur. Bu ise alçaklıkların en büyüğüdür ve katil de olsa, hiçbirimizin suçu böyle bir cinayetten daha ağır olamaz”[30]

Depremi takip eden günlerde, arama-kurtarma çalışmaları sırasında Erzincan ve ilçelerinde bulunan cezaevlerinde yatan ve depremden sağ kurtulabilen mahkûmlardan da yararlanılmıştır. Reisicumhur İnönü’de mahkûmlarla ilgili tanıklıklardan ve mahkûmların özverili çalışmalarından çok etkilenmiştir. Depremde yıkılan cezaevlerinde bulunan ve enkaz kaldırma çalışmalarına yardım eden mahkûmların bu çabaları nedeniyle ödüllendirilmelerine karar verilmiştir. TBMM’de kabul edilen “19 Nisan 1940 tarihli 3804 sayılı 27 Kânunuevvel(Aralık) 1939 Tarihinde ve Müteakip Günlerde Vukubulan Zelzelede Felâkete Uğrayanların Kurtarılmasında Fevkalâde Hizmetleri Görülen Bazı Mahkûmların Cezalarının Affı Hakkında Kanun” ile Erzincan, Şebinkarahisar, Alucra, Fatsa, Erbaa ve Niksar cezaevlerinde kalan 241 mahkûmun cezalarının beşte dördü ve para cezaları affedilmiştir.[31]

Reisicumhur İnönü, Erzincan’daki incelemelerinden sonra saat 16.30’da depremden zarar gören Amasya ve Tokat illerine gitmek üzere trenle Erzincan’dan ayrılır. Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekili Dr. Hulusi Alataş ve Dâhiliye Vekili Faik Öztrak ise ertesi gün erken saatlerde trenle Erzincan’dan ayrılırlar. Vekiller de Reisicumhur İnönü gibi Sivas üzerinden trenle Amasya ve Turhal’a gitmek suretiyle deprem bölgelerde incelemelerde bulunurlar.

Amasya ve Tokat illerindeki felaketzedelerin yardımına da trenler ve imdat heyetleri yetişmiştir. Kayseri-Sivas demiryolu hattındaki Kalın İstasyonu’ndan ayrılan Samsun hattından Amasya ve Turhal’a yardımlar ulaştırılmıştır.

Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekili Dr. Hulusi Alataş, ertesi gün Başvekâlete sunulmak üzere hazırladığı Erzincan Zelzelesi Hakkında Mahallinde Yapılan Tetkiklere Dair Rapor ’da çok ayrıntılı bilgiler vermektedir:

“İstasyondaki harap olmuş binalardan ikisinde muvakkatten yaralı koymaya az çok müsait bulunan bir iki odaya hastaneden kurtarılan karyola ve yataklar konulmuş ve toplatılan yaralılar buralara yatırılarak ilk pansumanları yapılmış, kendilerine sıcak bir yemek verilmiş, sevke amade bulundurulmuşlardır. Bu imdat heyetlerinin tekmil azaları kurdurulan beş mahruti çadırda barınmakta iseler de 31.12.1939’dan itibaren bir vagon tahsis ettirilmiştir. (..)Ankara’dan hazırlatılmış bulunan birer tabip ile kafi yardımcı personel ve malzemeden mürettep ikinci ve üçüncü sıhhi imdat ekipleri de 31.12.1939’da gece saat 23’de Erzincan’a muvasalat etmişlerdir. (..) Mevsim ve iklim çok gayri müsait ve soğuktur, sıhhi imdat heyetleri azası da 31.12.1939 tarihine kadar mahruti çadırlarda barınmakta idiler, bunların emrine muvakkaten bir vagon verdirilmiş ise de gayri kâfidir. Gerek bu heyetlerin ikameti ve gerek vilayetin sair vazifedarlarının ikametleri ve çalışmaları için Erzincan’a derhal muntazam ısıtılabilecek teşkilatlı iki A-B vagonu gönderilmesi arz edilmişti ki bunun çok acele olarak temini zaruri görülmektedir. (…) Halktan bir kısmı istasyondaki boş vagonlara yerleştirildiğinden, mevcut makas ve hatlarda manevra kabiliyeti azalmıştır, bunların bir kısmı da ihdas edilmekte bulunan çadırlı kamplara alınarak bu mahzurun izalesine çalışılmaktadır.(…)   Erzincan felaketini haber alan ve burada yakınları ve alakaları bulunan birçok vatandaşlar her gün ki trenlerle Erzincan’a gelmektedirler. Ezcümle(örneğin) 31.12.1939’da bu suretle 500 kişi gelmiştir. Bunlar da mevcut iskân sıkıntısına müessir(neden) olmaktadırlar. Bunlardan birçoğu aileler efradını ölmüş veya yaralı olarak sevk edilmiş bularak avdet etmek istemektedirler. (...) Erzincan iklimi sert ve mevsim çok gayrı müsaittir. Bilhassa daha kuvvetli soğukların İkinci Kanun(Ocak) ve Şubat aylarında olması muhtemeldir. Bu mevsimde çadırlar altında bir kısım hastalıklara maruz kalabilecek olan halktan bir kısmın muvafakatten daha müsait yerlere gitmelerini kolaylaştırmak ve temin etmek faydalı olacaktır. Sivas 1000, Divrik 1500, Kayseri 1000 nüfusu bir ay müddetle misafir etmeyi taahhüt etmişlerdir.(…) Halktan isteyenlerin bir kısmının buralara gönderilmeleri ve arzu edenlerinde memleketin diğer yerlerindeki akrabaları yanlarına gitmelerini kolaylaştırmakta fayda vardır.(...) gerek bunların sevklerini temin etmek ve gerek her gün akrabalarını aramak üzere muhtelif sahalardan Erzincan’a gelen yüzlerce vatandaşın avdetlerini kolaylaştırmak üzere bir müddet için her gün Erzincan’dan iki, üç tren hareket ettirilmesi imkânının elde edilmesi lazımdır. İşletme müdürü ile yaptığım temasta demiryolu memur ve müstahdemlerinden bir kısmının öldükleri, bir kısmının aileleri öldüğü cihetle ruhen perişan bir halde bulunmaları dolayısıyla yevmiye birkaç tren kompoze etmek müşkül olduğundan ancak gelecek trenlerin kompozisyonu tam olarak gelirlerse tahriklerinin kolay olacağını bildirmiştir. Zelzele sahasındaki bilumum şimendifer memurlarının birçokları ailelerini kaybetmiş ve bir kısım arkadaşlarını da kaybettiklerinden vazifelerinin çoğalmış olmasına rağmen büyük bir feragatle gece ve gündüz fasılasız bir gayretle çalıştıklarına şahit olduğumuzu da buradan şükranla teberrüz ettirmek isterim.(…) 30.12.1939 tarihi akşamına kadar üç kafile halinde Diyarbakır, Malatya-Elazığ, Sivas hastanelerine üç kafile halinde 342 yaralı sevk edilmiş, 31.12.1939 gecesi yarısına kadar sevk merkezinde ancak 50 kadar yaralı toplanmış ve bunlarda Dördüncü kafile olarak Erzurum’a sevk edilmişlerdir.(…) 31.12.1939 akşamı saat 23.00’da İstanbul’dan Erzincan’a gelen trenle yerli ve ecnebi gazetecilerden ve sinemacılardan mürekkep bir heyet Erzincan’a muvasalat etmiştir.”[32]

Depremin ardından bölgedeki yakınlarını ve akrabalarını merak eden birçok kişi Erzincan’a ulaşmak için çaba göstermektedir. Bu durumun arama-kurtarma ve yardım faaliyetlerini aksatacağı düşünüldüğünden, enkaz ile hayatlarını kaybedenlerin cenazelerinin kaldırılması, asayiş ve umumi sıhhatin korunmasını temin gerekçesiyle Münakalat Vekilliği’nin 3 Ocak 1940 tarihli teklifi üzerine ikinci karara kadar Erzincan’a gidilmesi ve demiryolu vasıtasıyla yolcu nakli İcra Vekilleri Heyeti’nce yasaklanmıştır.[33] Ancak bu yasak çok uzun sürmeyerek 22 gün sonra kaldırılacaktır.[34]           

Tedavilerine başlanan Erzincanlıların büyük bir kısmı ile barınma sorunu yaşayanlar, hem şehrin olanaklarının yetersizliği, hem de şehirde barınacak çok az sayıda bina kalmasından ötürü, trenlerle büyük şehirlere –özellikle de hava sıcaklığı göz önüne alınarak güney illerine- gönderilmişlerdir.

Felaket mıntıkasından haber yapmak için Erzincan’a gelen Ulus Gazetesi Muhabiri Kemal Zeki Gençosman, trenle dönüş sırasında gördüklerini anlattığı yazısı; depremin yaşanmadığı bölgelerdeki insanların nasıl içten bir şekilde felaketin acısını yaşadıkları ve depremzedelere yardım ettiğini anlatır:

“…Erzincan’dan dönerken trenimizde birçok da yaralı ve yarasız biçare vardı. Küçük ara İstasyonlarda, yakın köylülerin trene nasıl hücum ettiklerini, ineklerinin o sabahki sütünü, bakır maşrapalarla hastalara ve çocuklara dağıtmak için birbirleriyle nasıl yarış ettiklerini, üçü beşi bir araya gelerek kaynattıkları sıcak çorbaları için sızlandıklarını, üstlerinden paltolarını çıkararak yaralıların üstüne ne büyük feragatle serdiklerini gözlerimle gördüm… Şu acıklı günlerimizde teessürümüzü hafifleten tek nokta da bu millet evlatlarının gönüllerindeki ileri vatandaş duygusunun sıcaklığı ve tesellisidir.[35]

Depremde hasar gören ve öğrencilerinin bir kısmını kaybeden Erzincan Askeri Orta Mektebi’nden sağ kurtulan 200 öğrenci ile okulun subay ve öğretmenlerinden oluşan 50 kişilik kafile trenle Erzincan’dan Konya’ya gönderilmişlerdir.[36]

Depremden pek tabidir ki demiryolcular da zarar görmüştür. Tren Şefi Naim Aydoğan ve Nihat Kambay, Hareket Memuru Fahrettin Türsen, Bagaj Kondüktörü Kadri Tuncaboylu, Kondüktör İsmail Aykut ve Muharrem Tekin, Gardıfren Nedim Ökten, Ateşçi Mustafa Özdal ve Naci Cellât, Bekçi İsmail Tamzara, Demirci İshak Çokyaman, Yağcı Celal ve İsmail hayatlarını kaybetmişlerdir.[37]

 İstasyonun yanı başındaki beton evinin çatısı ve bütün duvarları çöktüğü halde 9 kişilik ailesiyle sağ kurtulan Hareket Müfettişi Rifat, deprem felaketini demiryolundan verdiği örnekle anlatır:

“ Bir tren çok süratli giderken nasıl birden bire fren yapar da içindekiler birbirinin üzerine yuvarlanırsa, bu zelzelede de ayni vaziyet oldu. O ne müthiş bir sarsıntı idi. Bir dakika içinde kendimizi enkaz altında bulduk.”[38]

Fakat İstasyon Şefi Hasan Fehmi, Hareket Müfettişi Rifat kadar talihli değildir. Hasan Fehmi’nin yaşadığı drama şahit olan Gazeteci Nusret Safa Coşkun tanıklığını köşesine şöyle taşır:

İstasyon Şefi Hasan Fehmi’nin ailesinden hiçbir kimse kurtulmamıştı. Bu felaket karşısında deliye dönen zavallı Hasan Fehmi birkaç amale alarak hiç olmazsa sevgililerinin ölülerini çıkarmak için enkazı eşeliyor. Bu sırada bir inilti duyuyorlar. Faaliyet artıyor. Ben yetiştiğim zaman yavru babasının kolları arasında idi. Babası:- Allah’ım çok şükür, bir tanesi bana kaldı!  Diye sevincinden yavrusunu bağrına basmış istasyona koşuyordu.”[39]

Robert Kolej Müdürü Mister Rayt’ın 28 Ocak 1940 tarihli Ulus gazetesinde yayınlanan radyo konferansında demiryolcularının özverili çalışmalarına haklı övgüler vardır:

“ Sizin büyük bir kusurunuz vardır: Büyük bir işte alınan tedbirlerin tesirli ve faydalı taraflarından va’ka yerinde çalışanların gayret ve fedakârlıklarından kimse bahsetmez. Sıcak bir odada oturup şunu bunu tenkit etmek kolaydır. Fakat Erzincan’daki felaket o ölçüdedir ki insan kıyamet gününü bile bundan korkunç tasavvur edemez. Zelzelenin açtığı yaralara; soğuk, kar gibi engeller, mesafe zorlukları, vasıtasızlık binecek olursa her şeyin ideale uygun bir suretle yapılabileceğini ve her türlü hatadan uzak durabileceğini tasavvur etmek hataların en büyüğü olur.

Fakat elde edilen müspet neticeler ölçülemeyecek kadar büyüktür. Yer yer bozulan demiryolu hattını vaktinde tamir etmek ve trenleri intizamla işletmek öyle bir muvaffakiyettir ki bunun ne demek olduğu uzaktan anlaşılamaz. Tren memurları gördüm ki kırk sekiz saattir uyku uyumadıkları halde fedakârlık şevk ve ateşiyle kendilerini unutuyorlar ve yaralıları bir an önce bir hastaneye yetiştirmeyi biricik gaye sayıyorlardı.”[40]

Sivas-Erzurum demiryolunun Erzincan-Erzurum kesiminde üç, karayolunda ise bir köprü inşaatını[41] yapan STFA’nın kurucularından Feyzi Akkaya da demiryolcu kayıplarını ve deprem sonrasında gördüğü Erzincan’ı anlatır:

“ Bu depremde başta sevgili kontrolümüz Kubas Ferit, şube şefimiz Mecit Bey olmak üzere birçok arkadaşımızı genç yaşlarda kaybettik (…) Erzincan’ın hali yürekler acısıydı… Yıkılmayan, yalnız istasyon binası ile genelev kalmıştı. Ayhan’ın evi, Kubas Ferit’in evi, Çağatay’ın evi, Cemil’in evi, hepsi yerle bir olmuştu. Enkazın üzerinde kediler tünemişler, sanki yas tutuyorlar… Erzincan’dan son defa olarak elimizde enkaz altından çıkardığımız “facit” hesap makinesiyle, hiç konuşmadan ayrıldık.”[42]

Demiryollarının Erzincan’la tanışması bir yıl olmuştur. Demiryolu ile ilgili işler devam ettiği için Erzincan’a çalışmaya gelenler de deprem felaketine maruz kalmışlardır. Bunlardan birisi de depremden yaralı olarak kurtulup, Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde tedavi görmekte olan Erzincan lokomotif binasının demir aksamında çalışan İnşaat Ustası Arif’tir. Arif, yaşadığı felaketi anlatır:

“Ben, Beşiktaşlı Yahya, Hayri ve ayni inşaatta çalışan amale Zeynel’le beraber dört kişi Erzincan’da ki Ankara Oteli’nin bir odasında yatıyorduk. O gece ani bir sarsıntı ile bina çöktü. Ayağım tam on saat enkaz altında kaldı. Yetişen askerlerin gayreti sayesinde kurtulabildim. Amale Zeynel derhal öldü. Diğer arkadaşlarımın akıbetinden haberim yok.”[43]

 Sivas-Erzurum Demiryolu Hattı, depremin ilk günlerinde kısa süreli kapalı kalmanın dışında büyük bir özveri ile açık tutulmaya çalışılmıştır. Yaralı ve hastalar barınmaları için uygun yerlere trenlerle nakledilirken, Erzincan’da çalışan görevliler ile burada yaşamaya devam eden vatandaşlarımız için yardım malzemeleri de yine trenlerle taşınmıştır.

Deprem sonrasında Erzincan’ın tekrar ayağa kaldırılması çalışmalarına başlanmıştır. Bir yandan yeni şehrin kurulacağı alan tespit edilirken, diğer yandan da kamu binalarının ve felaketzedeler için konutların yapımına başlanacak olması,  Erzincan’a işgücü ve malzeme naklini zorunlu kılmıştır.

Erzincan’da her ne kadar istasyon binası ayakta kalabilen ender binalardan birisi ise de diğer demiryolu binalarında meydana gelen hasarların tamir edilmeden iskânı mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle takriben 170 000 lira keşif bedeli işin dağınık olması ve bir müteahhit marifeti ile yaptırılmasının da imkansız bulunması gerekçesiyle bahsi geçen tamir ve takviye işlerinin, gerekli olan malzemesi 2490 sayılı kanun hükümlerine göre temin edilmek koşuluyla emaneten yaptırılması hakkındaki kararname, İcra Vekilleri Heyetince 3 Nisan 1940 tarihinde kabul edilmiştir.[44]

Topraklarından ve depremde kaybettiklerinden uzakta bulunan felaketzedelerin havaların ısınmasıyla çadırlarda kalmanın mümkün hale gelmesi nedeniyle Erzincan’a dönüş istekleri başlamıştır.

Bunun üzerine Başvekil Refik Saydam imzalı 8 Haziran 1940 tarihli bir telgrafla; Erzincan felaketzedelerinden iskân mıntıkası kabul edilen Hatay, İçel, Seyhan, Malatya, Gaziantep, Kayseri, Maraş vilayetlerinde bulunanlarla, iskân mıntıkası haricindeki vilayetlere kendi arzuları ile gitmiş ve yerleşmiş olanlardan Erzincan’a dönmek isteyenler 1 Temmuz 1940 tarihinden itibaren yığılmaya meydan verilmeksizin Erzincan Valiliği ile irtibata geçilerek kafileler halinde aralıklarla Kızılay hesabına Erzincan’a gönderilmelerine karar verilmiştir. Buna göre, Erzincan’a dönmek isteyen felaketzedelere vilayetlerde valiler, kazalarda kaymakamlar tarafından verilecek vesikalar üzerine Devlet Demiryolları İdaresince Kızılay Cemiyeti Umumi Merkezi hesabına kaydedilmek suretiyle tren ve bagaj ücretleri peşin ödenmeksizin nakil edilmeleri sağlanacaktır.[45]

Yine 10 Temmuz 1940 tarihinde, “Erzincan ve Erzincan Yer Sarsıntısından Müteessir Olan Mıntıkaya Yardım İçin Yapılan ve Yapılacak Olan Her Nevi Nakliyattan Alınacak Ücretlere Dair Kanun”, TBMM’nde kabul edilmiştir.[46] Kanunun birinci maddesinde deprem bölgesine yardım için Kızılay tarafından yapılacak her türlü yolcu, eşya ve hayvan nakliyatında Devlet Demiryolları ve Limanları İşletmesi Genel Müdürlüğünce umumî tarifedeki nakil ücretleri üzerinden üçte iki ve Devlet Limanları İşletme İdaresince yükleme, boşaltma ve aktarma ücretlerinden yüzde otuz nispetinde tenzilât yapılır” hükmü getirilmiştir.

Erzincan merkezli büyük depremde demiryolunun önemi bir kez daha anlaşılmıştır. İstiklal madalyası sahibi Doktor Emekli Albay Abdullah Ahi Tuncer, büyük deprem sonrası Erzincan’da Kızılay çadırında gönüllü olarak çalışanlardan birisidir. Tuncer anılarında demiryolunun öneminden bahseder:

“(…)Çünkü telgraf telleri bin müşkülâtla vak’ayı haber vermekle beraber -şayet bu demiryolu mevcut olmasaydı- en büyüğümüz de dahil olmak üzere buraya, bu bahtsızlar mecmaının (topluluğunun) imdadına bütün alâkadarlar çarçabuk nasıl el koyabilirler ve her şeysiz kalan bu muhitin sağ kalan nüfusunu muhakkak bir imhadan ne suretle kurtarabilirlerdi?”[47]

Deprem bölgesine giden gazetecilerden Abidin Daver’de izlenimleri sonucunda demiryolunun önemini belirtiyor:

“Yeni demiryollarımız sayesinde, bu yardımlar 24 saat içinde yapılabilmiştir. Cumhuriyetin ve Cumhur reisimizin bu uğurlu eseri olmasaydı, yolların çamur veya karla kapalı olduğu bu kara kışta oralara gönderilen yardımlar, kim bilir kaç haftada ve ne kadar teahhürle  (gecikmeyle) yerine varırdı. Demiryollarının yurdun ( dört bir Y.D.) köşesini birbirine bağlamış olması sayesindedir ki, İstanbul’dan, İzmir’den, Hatay’dan, hatta Edirne’den yapılacak yardımlar bile, iki üç gün içinde, zalim tabiatın gadrine uğrayan kardeşlerimizin imdadına yetişecektir.[48]

Gazeteci Kemal Zeki Gençosman, Ulus gazetesindeki “facia ve yol” başlıklı bir yazısında benzer duyguları taşımaktadır:

“…Erzincan’a tren gitmemiş olsaydı? Bunun sonunu düşünmek bile korkunç oluyor, o zaman bütün memleket, Erzincan felâketzedeleri için, daha başka türlü yanacak ve sızlayacaktı. Biz burada, onlar orada kıvranacak, fakat “yolsuzluk” yüzünden buluşamayacaktık.[49]

Ülkemizin 1939 yılı ulaşım imkânları göz önüne getirildiğinde demiryolu,  eğer bir yıl önce Erzincan ve 2 ay öncesinde de Erzurum’a ulaşmamış olsaydı, neler olabileceğine bakalım;

·         Deprem haberini Ankara’ya ve Dünya’ya duyurmak daha geç olacaktır. Demiryolu telgraf sistemi sayesinde haberleşme sağlanmış ve sürdürülmüştür.

·         Arama-kurtarma ekip ve malzemelerinin deprem bölgelerine sevkleri çok zor olacak ve epey uzun sürecektir.

·         Sağlık ekipleri ve malzemelerinin ulaştırılması ve yaralıların sıhhatli bir şekilde hastanelere ulaştırılmaları çok güç olacaktır. Bu nedenle can kaybı daha çok olacaktır.

·         Yakınlarının hayatlarından endişelenerek Erzincan’a gitmek isteyen yurttaşlarımızın Erzincan’a ulaşmaları güç, belki de hiç mümkün olmayacaktır.

·         Zorunlu olarak Erzincan’da kalanların ve çalışanların barınmaları ve hayatlarını sürdürmeleri için gerekli giyecek ve yiyecekler başta olmak üzere ihtiyaç maddelerinin ulaştırılması güç olacaktır.

·         Erzincan’da barınmaları mümkün olmayanların depremden zarar görmeyen ve hava durumu müsait bölgelere nakilleri zor olacaktır. Bunların tekrar Erzincan’a dönüşlerinde de benzer sorunlar yaşanacaktır.

·         Yurt içinden ve dışından gelen yardımlar ile Erzincan’ın yeniden inşası için gerekli malzemelerin sevkinde güçlüklerle karşılaşılacaktır.

Geniş bir alanda çok etkili olan 1939 Erzincan Deprem Faciasında mevsimin bütün olumsuzlukları ve bölgenin coğrafyasının zorluklarına karşın, demiryolu ve özveriyle çalışan demiryolcular sayesinde deprem faciasının sonuçlarının çok daha ağır olmasının önüne geçilmiştir.            



[1] Cumhuriyet, 12.12.1938.

[2] M. Arslan Abisel, Bir Karış Fazla Şimendifer, AR Basımevi, Ankara, 1948, s. 85–86.

[4]Orhan Yeniaras, Türkiye Kızılay Tarihine Giriş, Bayrampaşa Kızılay Şubesi, İstanbul 2000, s.140.

[5]Erzincan Felaketi, Demiryolları Mecmuası,  Şubat 1940, C:15, S:179-180,  s.312.  Anılan telgrafın üzerinde “Erzincan İstasyonu’ndan bir köylü tarafından getirildi” notunun bulunduğu belirtilmektedir.

[6]Konuyla ilgili yapılan bazı araştırmalarda İstasyon Memuru Cenan’ın Dumanlı İstasyonu personeli olduğu belirtilmektedir. Bu ifade doğru olmayıp, İstasyon Memuru Cenan’ın Kemah İstasyonu personeli olduğu arşiv belgesinde açıktır.

[7]B.C.A., Fon Kodu: 030.01.0.0. Yer No:121.769.1.  Kemah İstasyon Memuru Cenan, yazdığı telgrafta Dumanlı İstasyonu’nun 104 no.lu telgrafından da bahsetmektedir. Dumanlı İstasyonu tarafından yazıldığı belirtilen telgrafta, Dumanlı-Erzincan arası km:800+902’de yolun 48 m kadar heyelandan kapandığı bildirilmiştir. Kemah İstasyonu’nun Ankara-Erzurum demiryolunun 886+095 km’sinde, Dumanlı İstasyonu’nun 921+290 km’sinde, Erzincan İstasyonu’nun ise 943+194 km’sinde bulunduğu göz önüne alındığında, heyelandan kapandığı belirtilen 800+902 km değerinin yanlış olduğu anlaşılmaktadır.

[8]B.C.A.,  Fon Kodu: 030.01. 0.0.Yer No: 121.769.1. 

[9]Demiryolları Mecmuası, Şubat 1940, C:15, S:179-180,  s.364.

[10]Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekili Dr. Hulusi Alataş, Erzincan ve Kemah’tan gelen diyerek aynı içerikteki iki ayrı telgraf okumuştur. Oysa,  Başbakanlık Cumhuriyet Arşivlerinde üzerinde Sıhhat ve İ. M. Vekili Bay Dr. Hulusi Alataş’tan alınan not yazılı olan (B.C.A., Fon Kodu:030.01.0.0. Yer No:121.769.1.)  ve tümüyle aynı içeriğe sahip 27.12.1939 tarih Kemah,  saat 08.00  yazılı (B.C.A., Fon Kodu:030.10.0.0.Yer No:119.843.4)  telgraf bulunmaktadır. Erzincan Valisi’nin deprem sonrası Dumanlı İstasyonu’na gittiği burada yazılı olan telgrafın, Kemah İstasyonu’na iletildiği, Kemah İstasyonu’ndan Devlet Demiryolları Umum Müdürlüğü vasıtasıyla, aynı tarihte Başvekâlet Hususi Kalem Müdürlüğü’ne ulaştırılan telgrafın sanki Vali tarafından Dumanlı’dan sonra Kemah’ta yazılmış ikinci bir telgraf gibi algılanmıştır. Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekili Dr. Hulusi Alataş’ta deprem sonrası Yüksek Başvekâlete (Başbakanlık) 01.01.10940 tarihinde yazdığı Erzincan Zelzelesi Hakkında Mahallinde Yapılan Tetkiklere Dair Raporda (B.C.A., Fon Kodu:030.10.0.0. Yer No: 119.844.11) “Dâhiliye Vekâletinin ilk felaket günü Ankara’da aldığı malumatta bir yanlışlık olduğu anlaşılmıştır. Kemah’ta fazla bir hasar ve zayiat bulunmadığını ve haberin Erzincan’dan gönderilen ve Kemah’tan verilen ilk telgrafın mahreci(çıkışı) olmak dolayısı ile karıştığını ve Kemah’tan 31.12.1939 tarih ve 25 sayı ile arz edildiği üzere Kemah merkezinde ölü ve yaralı bulunmayıp mülhakatta(merkeze bağlı yerlerde) şimdiye kadar 53 ölü, 76 yaralı tespit edildiği” denilerek bu yanlışlığı düzeltmektedir. Hal böyle iken, bu konuda yapılan bazı araştırmalarda, deprem günü saat 8.00’da Dumanlı İstasyonu’ndan, saat 11.30’da Kemah İstasyonu’ndan Erzincan Valisi tarafından iki ayrı telgraf yazılmış gibi yanılgıya düşülmüştür.

[11]TBMM Z.C.,  D: 6, C: 7,  s. 126-127.

[12]B.C.A., Fon Kodu: 030.10.0.0.  Yer No:119-843-5.

[13]TBMM Z.C., D: 6, C:7,  s. 127. 

[14]Yalnız insan taşımak için kullanılan, iki ile dört kişi tarafından kolaylıkla demiryolu dışına çıkarılabilen, demiryolu aracı, 

[15]Cumhuriyet, 29.12.1939.

[16]Demiryolunda yük treni için kullanılan terim.

[17]Cumhuriyet, 31.12.1939.

[18]B.C.A., Fon Kodu: 030.01.0.0. Yer No:77.482.5.

[19]  B.C.A., Fon Kodu: 030.01. 0.0.Yer No: 121.761.1.  Kapalı olan Erzurum demiryolunun açılması üzerine 01.01.1940 tarihinde telgrafla ekmek sevkinin bundan sonra yapılmaması, mahallen tedariki kolay olan portakal, limon, üzüm, incir gibi meyveler ile yaş ve kuru sebzelerin gönderilmesinin daha uygun olacağı Dâhiliye Vekili Faik Öztrak ve Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekili Dr. Hulusi Alataş tarafından Başvekâlete ve ilgili vilayetlere yazılmıştır. (B.C.A., Fon Kodu: 030.01.0.0. Yer No: 121.761.1.)

[20]B.C.A., Fon Kodu: 030.01.0.0. Yer No: 121.761.1. 

[21]Tren personelinin görev yaptığı personel vagonu için kullanılan demiryolcu terimi.

[22]  B.C.A., Fon Kodu: 030.01. 0.0. Yer No: 121.761.1.   Benzer kara saplanma olaylarının yaşanmaması için Vekilleri taşıyan trenin kara saplanarak deray ettiği Eskiköy-Karagöl istasyonları arasında toplam 430 metre uzunluğunda kar tünellerinin yapılması işi kapalı zarf usulü ile ihale edilmiştir.(R.G: 26.07.1940, S:4571.)

[23] Demiryolları Mecmuası, Şubat 1940, C:15, S:179-180,  s.366.

[24]B.C.A.,Fon Kodu: 030.01.0.0. Yer No: 77.482.5.

[25]Cumhuriyet, 30.12.1939.

[26]B.C.A.,Fon Kodu: 030.01. 0.0.Yer No: 121.761.1. 

[27]Cumhuriyet,  31.12.1939.

[28]B.C.A.,Fon Kodu: 030.01.0.0. Yer No: 121.761.1. 

[29]Mekki Said Esen, Cumhuriyet, 06.01.1940.

[30]A.g.m., Bahsi geçen Cumhuriyet Savcısı İzzet Akçal,  sonradan Milletvekilliği (1950-1960/1977-1980) ve Devlet Bakanlığı yapmış olup,  Eski Turizm ve Tanıtma Bakanı Erol Yılmaz Akçal’ın babası, eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın ise amcasıdır.

[31]Resmi Gazete, 26.04.1940, S:4494.

[32]B.C.A.,Fon Kodu: 030.10.0.0. Yer No:119.844.11.

[33]B.C.A., Fon Kodu: 030.18.01.02. Yer No: 89.124.8.

[34]B.C.A., Fon Kodu: 030.18.01.02. Yer No: 89.131.5 .

[35]Ulus, 11.01.1940.

[36]Cumhuriyet,  07.01.1940.

[37]Demiryolları Mecmuası, Şubat 1940, C:15, S:179-180,   s.399-400. Vefat ettiği belirtilen Mustafa Özdal’ın adı yanlışlıkla Mustafa Dadaş olarak yazılmış olup, yanlışlık Demiryolu Mecmuasının 181 inci sayısında düzeltilmiştir. Mecmuada vefat eden demiryolcuların sicil numaraları yazıldığı halde, yağcı unvanındakilerin soyadları yazılmamıştır.

[38]  Avni, Sertelli, a.g.e., s.64.

[39]A.g.e., s.62.

[40]İsimsiz Meslek Kahramanlarına, Demiryolları Mecmuası, C:15,  Mart 1940, S:181, s.375.

[41]Sivas-Erzurum demiryolu hattının 374 üncü (Tunceli-Geçit arası), 389 uncu (Geçit-Sansa arası) ve 441 inci (Pekereç-Erbaş arası) km’lerinde bulunan 3 betonarme ve 386 ncı (Geçit-Sansa arası) km’sinde bulunan karayolu betonarme köprüleri STFA tarafından yapılmıştır. Tunceli İstasyonu’nun ismi Tanyeri, Sansa İstasyonu’nun ismi Demirkapı, Pekereç İstasyonu’nun ismi Gözeler, sonrasında ise Çadırkaya olarak değiştirilmiştir.

[42]Feyzi Akkaya, Ömrümüzün Kilometre Taşları: STFA’nın Hikâyesi, Cep Kitapları, İstanbul Kasım 1989, s.79.

[43]Cumhuriyet, 09.01.1940.

[44]B.C.A., Fon Kodu: 30.18.1.2. Yer No:90.31.3.

[45]B.C.A.,  Fon Kodu: 030.01.0.0. Yer No: 121.770.6.

[46]TBMM ZC., D:6, C:13, s.30-31.

[47]Abdullah Ahi Tuncer, Erzincan’da Yazdım, Türk Kızılayı Yayınları, 2. Baskı, Ankara Haziran 2011, s.30-31.

[48]  Avni,  Sertelli,  a.g.e., s.33.

[49]Kemal Zeki Gençosman,  Ulus, 14.01.1940.

 
Toplam blog
: 21
: 1271
Kayıt tarihi
: 10.02.13
 
 

1963 Kars Selim doğumluyum, 1980 yılında TCDD Meslek Lisesinden mezuniyetle TCDD'de çalışmaya baş..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara