- Kategori
- Anılar
2005
yine marvelgirl resmi...
Uzun gibi, bazense kısa geçen İkibindört sonunda bir şeyler yapmalıydı… ama, ne yapacağımı bilmediğim zamanların sonlarında internet belki yeni kapılar açıverdi önümde. Sorunu açıklamak zor hala, ama aynı bilmeyen insanları buluverdim sonra. Birileriyse biliyordu o bilmeyenlerin sorununu ve küçük şekerlerle bu sorunlarından kurtulacaklarını söylüyorlardı.
Bense umutsuzluğun gücü diye bir hikâye buldum kendime ve inandım, belki ondandır benimde o şekerleri veren doktorlardan birine gitmem. Sonra şekerciklerden biri ve onun etkisiyle değil, sadece umutsuzluğun gücü işte beni sokaklara çıkarıverdi. Şimdilerde yarım saat yürüdükten sonra bile yorulan ben, otobüsle bir saatte gidilebilecek yerlere 2-3 saat yürüyerek gidiyordum. İnsanların bir yerlere gitmelerine merakla belki bakıyordum da acaba o girdikleri sokaklarda ne var diye bende oraya gidiyordum. Sonra anladım aslında o sokaklarda bu sokaktakinden daha ilginç bir şey olmadığını.
İnternette tanıdığım insanlarla buluştum bir gün, ama asıl derdim bu değildi ki. Geride hep yeniden kurguladığım şeyleri yapmalıydım da eskiden bulamadığım o güç sanki hep varmış gibi geldi. Tanıdığım diğerlerinde sanki kendimi gördüm her şeyden önce, sonra düşündüm onlarda şekerlerden kullanıyor sürekli, ama mutlu değiller. Durmadan bir şeyler yapmalı dediğim zamanlarda dursun zaman şarkısı çalınıyordu birçok yerde ve kalabalıklarda bazen bende özentiyle duruyordum tüm harekete rağmen. İzliyordum sonrada bakıyordum korktuğum ve kaçtığım o kalabalıkların azalışlarına.
Sonra anladım bazen yavaşlamak gerekiyor azaltmak için kaçtığın korkulanları ve üstüne gitmeye bile gerek olmuyor, ama başka korktuklarımda vardı onlardan kaçmazsam azalmazlardı. Şimdilerde çok denilen şu çekim yasasına aslında, Tanrı insanlara ne isterse onu verir diye eşlik ediyordu kitaplar belki ondandır bana geri döndürme şansının gelmesi. Bir af haberi sürdü ve bazen benim yeni umudum oldu hiç sevmesem de şu umudu. Oysa ben inanmak gerek diyordum, umutsa şeytanın oyunu.
Sevmeler eşlik ediyordu başından beri inkar edemem, sadece birkaç kelime bile bana olmasa da ol kelimeler ne anlamlıydı. Sonra anlıyor insan anlamı katan hep kendisi. 5 yıl öncesinde kızgınlıkla belki ayrıldığım yerlere gidiverdim bir gün yine ve eskiye dönmeye çalıştım. Her şey aynıydı belki, yine öğrenciler ve hocalar. Ama artık hocaların bazılarıyla aynı yaşlardaydık, aynı olanlarsa daha sevimli göründü gözüme. Sokakların benim için tüm eskilerine gitmedim, ama hepsi eskiydi işte ne fark eder. Tümü ya da bazısı gerçekten fark etmiyor, hepsi aklımda değil miydi hep zaten?
Gidiş ve gelişler hayatın başka bir gerçeğini de hatırlatınca iş bulmak gerekiverdi ve geceleri çalışmaya başladım. Gündüzleriyse bazı haftalar başka şehirdeki eski okuluma gidiyordum. İnternetten tanıdığım, onları tanıdıkça kendimi tanıdığım arkadaşlarım hala vardılar. Bir tanesiyle artık beraber dolandık sokaklarda ve artık başkalarıyla da konuşuyorduk. Avrupa’nın öteki ucundan gelmiş iki turist kızla konuşmaya çabaladık, sonra farklı kaffeler de farklı insanlarla.
Eski kitaplar satan yerleri gezinmeye başladık ve bir gün aldıktan sonra bir kitabı, arkadaşım yazarını tanıyor musun deyince şaşırdım önce, ama oda şaşırmıştı. İsme bakınca hiç bir şey hatırlamadım, ama arkadaşım soyadını da göstererek, diğer başka bir arkadaşı hatırlattı. Onun babasıymış meğer kitabın yazarı ve artık yaşamayan. Hızlı okuma kitabını daha sonra gülümseyerek okudum, sonraysa üzüldüm arkadaşım için.
Sevmekse sürerdi hep, sevilen hiç olmasa da. Belki ondandır sadece yazılardan bile sevilenler olur, sonra belki bir resim, sonra iskelede görülen kız. Tesadüf yoktur diyorlar ya, öyle kabul etmek isterde insan ondandır belki, tüm bu tesadüfleri gerçek olsunlar diye çabalar. Sevdiğim içinde çabaladım bazen garip bir oyun gibi yine, bazense gerçek gibi. Sonra ve hala çabalıyorum, bazen bir oyun, bazense gerçek gibi…