- Kategori
- Anılar
Eskiden daha fazla ağlardım – 2006

hep deniyor ya resimde olsun yazılarınızda, ama kendisi yapınca zor oluyor resimleri paintte.
Önceki yıldan başladığım ilaçlarla belki her şey daha farklıydı. Ya da artık eskisinden çok daha yoğun olmak farklı yapıyordu her şeyi. Artık yeniden çalışıyordum tüm geceler, bazı haftalarsa gündüzleri farklı bir ile derse gidiyordum sabahtan. Dersler iyimiydi değil miydi bilmiyorum, ama notlar iyiydi en azından. Bazıları şanstan belki, değilse de iyiydi işte pek fazla neden olduğunu düşünecek zamanda kalmıyordu. Eskiden arkadaşlar çoktu, ama azdılar ben onların yanında onunca ve sonra olmayınca, onlarda benim yanımda olmuyordu haliyle. Âşıktım hep belki, ama bunu birden fazla kere söyleyebildiğim biriside ilk kez vardı.
Düşünmek bitiriyor insanı, belki de düşünmeye fırsatım olmadığından iyiydim. Başarıyordum da ufak tefek şeyleri, belki de kimilerine göre büyük şeyleri. İki okulda 15 ders deyince gözünde büyüyor insanında korkuyor, ama düşünmeyince gidiyor işte. Hayatımda o zamandan kalma en büyük başarım diye kendime hatırlattığım niyeyse, şu an yazarken on parmağımı da kullanıyor olmayı, aptal bir programla öğrenmemi sayarım.
Garip kızgınlıklarım olurdu, bazısı haklı bazısı haksız. Öncesinde pek belirtemezdim bu kızgınlıklarımı, ama sonra akbilcilere bile 100 kuruşları önlerine saçarak epeyce sert belirtmeye başlayabilmiştim. Eski ağlamalarımsa artık önceki yıldaki son yoğun olanlardan sonra kalmamış gibiydi ve kalmadı. Sonra bir gece kızgınlıktan sonra bitiverdi gece çalışmam ve gündüze geçtim. Oysa bakınca geri, haklıydım belki de değmezdi.
Her şey iyi gidiyordu, ama ben alışmamışım belki ondan garip geliyordu bazen. Kendime hedef dediğim okullar bitiyordu gerçekten, yıllar sonra döndüğüm bile… Önceki seneler hep kızdığım kendime, yapmadığım dediğim şeylerden daha iyimi bilmem, ama daha fazlası vardı. İnsan ve insanlar. Yıl ortasına doğru garip gelmeye daha çok başladı her şey. Tamam, güzeldi ve oluyordu birçok şey, ama ya bitince ne olacaktı? Güzel giden şeyleri bile daha garip yaşamak, ya da yaşayamamak mı ne bileyim.
Artık bitmeye yaklaştıkça her şey, sanki bende bitmiş gibiydim. Hedef bulmak, ya da belirsizlik işte. Bir akşam eskisi gibi olsaydım nasıl hissederdim diye düşündüm durdum ve hayal ettim sanki öyleymiş gibi. Yarın iş olmasaydı ve ben yine belirsizliklerin en berbat olduğu halimle olsaydım ve intihar tek çözümmüş gibi gelseydi de, ben onu yapmaya bile cesaret edemeseydim diye düşünen halimle oldum biraz.
Her şey güzeldi ve şükretmekten başka ne gelirdi ki elden? Son sınavlar ve bitiş yaklaşınca hedeflerde farklı hissetmeler daha da fazlalaştı bazen. Artık daha kolay yoruluyordum ve sınavlara sanki sarhoş gibi gitmelerim oluyordu bazen. Bir keresinde eczaneye tansiyonumda bir şey var mı diye gitmek zorunda bile bıraktırmıştı bu gariplikler. Her şey hala iyi gidiyordu oysa. Bense garip hissetmelerimdeydim hala. Okullar bitmiş, ama bende bitmiştim. Diplomalardan birini alınca yılsonuna doğru mutlu olmak gerekirken hep yorgundum.
Akşamlarıysa bazen yorgunlukların ardına başka şeyler eklenir oluverdi. Sarhoştan farksızdım bazı akşamlar, oysa içkiden damla bile almayalı yıllar geçmişti. Kısa bir mesafede 3-5 kez durmak zorunda olmak ve attığım adımların farkında bile olamamakla geçen günler. Bir akşam eve gelir gelmez yatağa uzanıp kalmamdan sonra annemin endişeyle beni koklaması, acaba kötü bir şeyler mi yaptı diye korkması. Sonundaysa hep korktuğum hastane yolu görünüverdi. Oysa ben hep korkar ve kaçardım hastanelerden. Hemen öncesinde kaza sonrası bir akşam hastaneye kaldırılan iş arkadaşlarımı bile ziyaret etmemiştim. O gece işteyken biraz eğlenmeye giden arkadaşlarımdan en kötü hale gelen kazadaki arkadaşımın, sende gel diyenlerle birlikte asansöre binerken ki bakışı hep aklımda.
Tüm sevmemeler ve kaçmalara rağmen yolum hastaneye düşünce ilk doktor nöroloji dedi ve yolladı beni biraz kontrolden sonra. Nörolojideyse doktor MR dedi çok çabuk. Ne garip ki ben o MR ın fiyatına takıldım her şeye rağmen ve ilk sağlık karnemi çıkarana kadar erteledim her şeyi. Sonra sağlık karnesi ve MR. Onun sonucuyla doktora gittiğimde ki bakışı hala aklımda. MS dedi, bense anlamadım. Sadece kötü bir şey olduğunu anladım bakışından ve tedavisi var mı diye sordum. Sonra eve gittiğimdeyse ağladım saatlerce, oysa hala bilmiyordum nedir tüm olanlar. Ne çok ağlardım eskidende çoğunun gereksiz sebepleri vardı, belki bundan sonrada bir gün gerekli yere ağladığım olacaktır. Şimdilikse hatırladığım son ağlamam 2006 sonunda ki o gün olandır. Ne çok istedim o günden beride tek damla yaş akmadı gözümden, oysa ne çok ağlardım eskiden…