Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '07

 
Kategori
Güncel
 

21. yüzyıl ışığında barışa nasıl gidilir? (1)

21. yüzyıl ışığında barışa nasıl gidilir? (1)
 

21. yüzyıl şüphesiz insanlığın barışa ciddi özlem duyduğu bir devirdir. Bazen önümüzü arkamızı, sağımızı solumuzu gördüğümüzü iddia ederken yanı başımızda veya içimizde duran cevherin farkına varamayız. Oysaki o cevher yanı başımızda duran adını duyduğumuz ama kendini hakkıyla tanıyamadığımız Mevlana’dan başkası değildir. Yüzyılımızın en büyük sorunu olan savaş ve şiddete karşı Mevlana’nın evrensel fikirleriyle çözüm bulabiliriz.

Türkiye tarafından UNESCO’ya sunulan Mevlana Yılı projesi Ekim 2006’da kabul edildi ve tüm dünyada 2007 Mevlana Yılı olarak ilan edildi. Bu durumda üye ülkelerin tümünde Mevlana anılacak ve tanıtılacak. Peki, biz ne yapacağız Mevlana’nın torunları bir millet olarak onun en doğru şekilde tanınmasını ve fikirlerinin yayılmasını sağlamak bizim asli görevimizdir. Aksi halde Mevlana’yı ve fikirlerini folklorik bir yapıdan öteye taşıyamayız. Oysa çağımızın en önemli sorunlarından biri haline gelmiş olan medeniyetler arası savaşa çözüm olabilecek bir oluşumun temellerini Mevlana’nın orijinal fikirlerinden destek alarak atabilmemiz mümkün.

Dünya barışına giden yolda Mevlana’nın evrensel düşüncelerini bilmeden ve anlamadan bu fikirleri yayamayacağımız büyük bir gerçek. Esas olarak fikirlerini ele alacağımız Mevlana’nın tanıtımı elbette oldukça önemli ancak, burada tanıtımın ne şekilde yapıldığı önemli. Nitekim günümüzde Mevlana’yı anlatmayı ve onu fikirleriyle tanıtmayı amaçlayan nice çalışmanın yetersiz kalmasının temel sebebi izlenilen yöntemdeki eksiklikler. Örneğin, Mevlana’yı tanıtma adına oldukça iddialı akademik projelerde yalnızca elit tabakaya hitap ediliyor. Oysa Mevlana’mızı yalnızca aydınlarımız değil memurlarımız, işçilerimiz, anaokulundan üniversitesine kadar öğrencilerimiz, halk eğitim merkezlerinde ev hanımlarımız, sokakta işsiz gezen gençlerimiz de tanımalı ve evrensel fikirlerini anlamaya çalışmalı.

Mevlana’nın sevgi ve aşk felsefesi, yaşadığı günden bugüne, yalnız Türk halkının değil, çeşitli din ve kültürden olan bütün dünya insanlarının ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Nitekim İrene Melikoff, "Mevlana’nın eserlerini dünya milletleri kendi dillerine çevirip okusalar, dünyada kötülük, harp, kin, nefret diye bir şey kalmaz, " demiştir.

Mevlana, insana fasık (günahkâr) da olsa, kâfir de olsa, engin bir görüşle ve rahmet dolu bir nazarla bakmıştır. Çünkü o, Mesnevi’sinde de ifade ettiği gibi Allah’ın fasık ve putperest de olsa kendisini çağırana icabet edeceğini müdriktir. Mevlana, Muhammedi feyze tam mazhar olarak rahmet madeni olmuştur, Kur’an-ı Kerim’de buyrulan: “Allan’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz” mealindeki ilahi müjdenin hakikatine ermiş bir Allah dostudur. Onun içindir ki, bütün insanlığa coşkunlukla;

"Ümitsizlik semtine gitme, ümitler vardır. Karanlık tarafa gitme; güneşler vardır." diye haykırır.

Eğitim genel anlamda bilgi ve beceri elde etme, kişilik geliştirme, terbiye olarak algılanır. Eğitim yalnızca bilgi ve beceri geliştirme olarak değil düşünce yapısında ve kişilikte ilerleme olarak algılandığı takdirde örgün eğitime tabi bireylerin düşünce yapısının gelişmesinde önemli bir yere sahip olacaktır. Bu eğitim döneminde yaşları itibariyle algılama kabiliyetleri yüksek olan bireyler, Mevlana’yı ve evrensel fikirlerini doğru bir şekilde anlayıp bunu hayat felsefesi haline getirebilirler. Bu eğitim Mevlana’nın ve fikirlerinin anlaşılmasını kolaylaştıracağı gibi, şayet doğru metodoloji uygulanmazsa ilerde Mevlana’yı tanımayan veya yanlış tanıyan bireylerin oluşmasına da zemin hazırlayabilir. Barışa ulaşabilme yolunda ilerleme kaydedebilmek için dinler, kültürler ve toplumlar arası barış büyük önem taşımaktadır.

Bugün savaşlarda göze çarpan faktör; dinler çatışması. Oysa sapkın olmayan tüm dinler barıştan, sevgiden, diyalogdan, insanlıktan yana ilkeleri benimsemiştir. Yani din kavramıyla savaş kavramı hiçbir şekilde bağdaştırılamaz.

Birlik, beraberlik, evrensel barış, evrensel hoşgörü ortamı bir ütopya olarak görülebilir. Fakat Mevlana’nın evrensel barış ve hoşgörü çağrısı ele alındığında bu işin aslında sanıldığı kadar zor ve imkânsız olmadığı görülebilecektir. Özellikle 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de İkiz Kuleler ve Pentagon’a düzenlenen saldırıdan sonra dinler arası diyalog veya çatışma konuları daha yoğun bir biçimde gündeme geldi.

Huntigton’un "Uygarlıklar Arası Çatışma" anlayışı oldukça yaygın bir hale geldi ve toplumların kafasının karışmasına sebep oldu.

Bütün bu ve benzeri gelişmelere rağmen, medeniyetler arası diyalogu geliştirme çalışmaları da yok değil. En yakın örnek olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın İspanya Başbakanı Zapatero ile yaptığı ortak çalışmayı gösterebiliriz. İki başbakan BM Genel Sekreteri Kofi Annan’a bir rapor sundu. Erdoğan, Zapatero ve Annan, tüm dünya milletlerinin bu diyalog çabasına destek olması yönünde önemli mesajlar verdiler ve medeniyetler arasında yaşanan sorunlar ve halklar arasındaki gerilimin, esasen inanç farklılıklarından kaynaklanmadığına dikkat çektiler.

Öte yandan, adaletsizlik ve eşitsizlikle beslenmekte olan kutuplaşmış algılamaların, çoğu zaman uluslararası istikrarı tehdit eder bir biçimde şiddet ve çatışmaya yol açtığı, giderek karmaşıklaşan bir dünyada yaşıyoruz. Son birkaç yıllık süre zarfında yaşanan savaşlar, işgal ve terör eylemleri toplumlar içinde ve arasındaki karşılıklı kuşku ve korkuyu arttırmıştır.

 
Toplam blog
: 10
: 2327
Kayıt tarihi
: 14.05.07
 
 

Aslen öğretmenim, öğretmeyi sevdiğim için bu mesleği seçtim ve mesleğimi layıkıyla icra etmek içi..