24 Kasım'ın Düşündürdükleri

Merhaba! Birkaç gün aradan sonra tekrar bir yazıyla beraberiz. Geçtiğimiz günlerde malum öğretmen oluşumuz hasebiyle arkadaşlarla bazı organizasyonlarımız oldu. Yemekler yenildi, anılar paylaşıldı. Öğretmenlik mesleğinin dünü bugünü ve yarını amiyane tabirle masaya yatırıldı.

En çok dikkat çeken başlık kuşak çatışması oldu. Gelen yeni nesillerin beklentileri, heyecanları, ümitleri, hedefleri tam anlamıyla farklılık arz ettiği üzerinde duruldu.  Bilgi bombardımanına maruz kaldıkları bilgiye ulaşmada sorun olmadığı, doğru yönlendirmenin ön plana çıktığı bir çağda olunduğu ama öğrencilerde böyle bir heves ve isteğin olmadığından dert yanıldı. 

Gelişen çağda bilginin işlenmesi, insanlık hizmetine sunulması, ülkeler arası uçurumu şiddetli bir biçimde arttırmakta. Ülkeler artık bilgiye bilime sahip onu işleyen üreten ve bilginin sonuçların yeni teknolojiyi kullanan olarak ikiye ayrılmakta. Lider ülkeler dünya siyasetine yön veren ülkeler öz kaynaklarını  bilime ve araştırma geliştirme çalışmalarına ayıranlar hedefe odaklı bir biçimde kullananlar olacaktır. Diğer ülkelerde bu teknolojileri kullanan ve pazarda büyük oranda tüketici olarak yer alacaklardır.  Bu şartlarda gençlere en önemli tavsiyelerimiz in başında kesinlikle bir yabancı dili öğrenmeleri gelmektedir. Yeni gelişmeleri ana kaynağından takip edebilmeleri anca bu şekilde mümkündür. Ayrıca gençlerimiz kendilerine uzmanlık alanı seçmeli ve o konuda daha ciddi derli toplu bir disiplin şeklinde diğer insanlardan farklı bilgi birikimine sahip olmalı.

Pahalı eğitim (özel eğitim ) her zaman iyi eğitim değildir. Dünya çapında ciddi öneme sahip hocaların bile ücretsiz online eğitimleri bulunmakta bunları sıkı sıkıya takip ederek bilgi birikimlerini arttırabilir gelişen dünyada daha fazla imkana sahip olabilirler.  Farklı kaynakları taramaları önemli sadece aynı fikir üzerinden okumalar yerine farklı tarzda kaynaklarında taramaları onlara yeni fikirler üretmede avantaj sağlayacaktır,  Evrensel olmalı ve sınırlarımız dışında da çalışma fikrine alışık ve hazır olmaları gerekmekte. Teknolojik gelişmelerle Avrupa’nın ve Asya’nın bir çok yerine ulaşım son derece kolay olmaktadır. Hali hazırda binlerce vatandaşımız yurtdışında şirketlerde son derece kilit görevlerde rol almaktadır. Bunların artarak devam etmesi yurtdışında vasıflı nitelikli işgücü olarak bulunmamız da ülkemizin prestijini arttıracaktır.

Tabi bunlar kolay kazanılacak başarılar değil. Bu başarıların kazanılması için yeterli dinamizme sahip bir ülkeyiz ve bizim milletimiz ne kadar az zamanda ne büyük sıçramalar yapabileceğini, tarihte defalarca gösterdiği gibi yüzyılımızda ki Cumhuriyetimizin kuruluşu ve milletimizin olağanüstü değişimi  göstermiştir.

Peki nelerden uzak durulması  gerekir?  İnsanımızın yapısında heyecanıyla  gerekli güç ve dinamizm potansiyel  var fakat bu potansiyel  kişileri konuşarak tartışarak, olayları konuşarak tartışarak, binlerce yıldır hala tartışılan ideoloji, tarih ve politikayı tartışarak  yüzlerce yıldır devam eden polemiklere sarıp sarmalanıp kalınarak heba edilmemeli. Haddinden fazla konuşup tartışarak kendinize yatırım yapmanız gereken altın kadar değerli zamanı yukarıda saydığımız başlıklar içerisinde heba edilirse, bireysel olarak vasıfsız toplum olmanın ötesine geçemeyeceğimiz gibi, birey olarak ta mekanikleşen dünyada fazla şansımız olmayacaktır.

 Toplumumuzu saran konfor sarmalı büyük bir tuzak teşkil etmekte, gençlerimizin de bu tuzağa düşmesi kıymetli vakitlerini oyunlar, futbol, gündem, TV vs çaldığında ve bunun farkına varıldığında fazla yapacak bir şey kalmamış olmaktadır. 

Evet, bir Öğretmenler Günü dönemi de böylelikle geçmekte, çevremde konuşulup tartışılanlar genel manada bu satırlara aktarmaya çalıştım. Sonuç olarak var olmamız tükettiğimizden bir fazla üretmemize bağlı.

En büyük ham madde kaynağımız insan ve bizde toplum olarak insana ciddi yatırım yapmalıyız.