- Kategori
- Eğitim
24 Kasım Netekim!
Bir 24 Kasım daha!
Nasılsın öğretmenim?
Her şey yolunda mı?
Vicdanın nasıl? Rahat mı? Yaptığın işten zevk alabiliyor musun? Yoksa artık bıraktın mı ipin ucunu? İdealistlik, şahika vb, kaldı mı öğretmenim?
Bugün yeni bir 24 Kasım! Bugünü 12 Eylül de darbe yapanlar ilan etti "netekim." Asıl günümüz “5 Ekim dünya öğretmenler günü” olmalı.
Ben tarihe takmadım. 24 Kasım’ı hediye eden 12 Eylül cuntası, yani darbecilerin belirlediği bir gün olmasına taktım. Çok ironik değil mi? Geleceği biçimlendirme yetilerinden biri olduğumuzu (bence ağırlığımız o kadar fazla değil) iddia ediyoruz ve aydın kesimiz, demokrasi, hukuk filan diyoruz.
Artık medyada kabak tadı verdi "sıradan kutsalız kutlamaları." Nasıl kutsal ve eli öpülesi olduğumuz sallaması...
“Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” (bu sözün her yıl hiçbir şey yapmadan kullanılmasına karşıyım) derlemeleri her türlü dogmalar önceliğinde “sahte kutlamalar…”
Bildiğiniz gibi ölçüler evrenseldir öğretmenim. Bir şeyin uzunluğunu ancak elimizdeki metre ile ölçer ondan sonra karar verebiliriz. Mesela sehpa uzunluğu kaç metre, cm falan...
PİSA sonuçları vicdanınızı sızlatıyor mu öğretmenler gününde. "Bana ne" diyebilir misin evrensel ölçüye. 1 metre ölçtüğün sehpanın "canım öyle istiyor" diyerek 90 cm geldiğini söyleyebilir misin?
Yapamazsın değil mi? Komik olursun! Zavallı olursun! Akılsız derler insana…
Akılsız? Yaptığı işte aklını kullanamayan! Sonuçlar ortadayken hala kutsal, eli öpülesi falan…
Sadece PISA sonuçlarımı? Gelecek nesil sizin eseriniz olacak sözünü de(iyi ki öyle değil) sık sık tekrarlıyorsun. Sahiden gelecek nesil senin eserinse “ortada olan eser” için fikrin nedir öğretmenim?
Artık bir silkinip kendimize gelme zamanı çoktan geldi geçiyor.
Maaş yetmiyormuş, öğretim müfredatları, okul yönetimleri, talim terbiye…
Her zaman olduğu gibi 24 Kasım’da sıralanır artık sorunlar. Bir kez daha yıllarca tekrarlayıp dururuz. Hiç düşünemiyoruz bile. Aynı sorunlar, konular yıllarca aynı günde bıkmadan çözüm getirmeden neden sıralanır durur, bu nasıl iştir neden yıllardır aynı şeyleri söyleyip hiç bir şey yapmadan, hiç bir sorunu çözmeden kendi kendimize konuşup duruyoruz?
Aslında hiç değişmedi "eğitim sistemimiz". Eğitimin “bilim” olduğunu hiçbir zaman, hiçbir dönemde kabul etmedik. Gelen gidenler istedikleri gibi biçim değiştirdiler. Bilimsel değillerdi.
Bence biz de öyleyiz. Öğretmenlerin ağırlıklı yüzdesi “Akıl yerine, bilim yerine” başka şeyler kullanıyor.
Öğretmenlik yerine “memur” olmayı her dönemde çoktan kabullendik. Sonuç ortada. Kendimizi “kutsal” zannediyoruz. Çünkü aklımız yok!
"Bu" her türlü sorunumuzdan çok daha önceliklidir.
Mesleki derslerde anlattığımız bir “kıssadan hisse” var. Büyük bir firmamızla ortaklık kurmak için gelen “Japon ekibi” fabrikada işçilerin çalıştığı alanda kırık pencereler, camlar görür ve o anda ortaklıktan vazgeçer. Zira fabrikanın kendine bile faydası yoktur. Fabrikaların üretimi de kırık pencere gibidir. Sorunun kaynağı nı göremezsen her şey boşuna gider. Yaptığımız bütün işler gibi...
Eğitimde böyledir öğretmenim. Her şey bir yana artık. Aklın yerini “başka şeyler” almıştır. Diğer sorunlar bunun yanında çok güdük...
Bugün yeni bir 24 Kasım. 12 Eylül’ün hediyesi.
Yerel eser ortadadır(!) Evrensel ölçü olan “PISA” ise eğitim biçimimizde maskeyi düşürmüş hakikati ortaya kabaklamıştır.
Bu gün yeni bir 24 kasım netekim. Vicdanım hiç rahat değil. Ve umutsuzum...