- Kategori
- Öykü
3. Şahsın Romanı
Ağzımın içinde kayıp bir bozkır var sanki. Isırgan otlarıyla itdirsekleriyle dolu. Arı yok. Kuş yok.
At sineği ve yarasa sadece… Birbirleriyle besleniyorlar. Bu yüzden tadı yok ağzımın. Ne söylesem acılarla dolu cümleler kusuyorum.
Öp beni.
Sekiz köşeli meyhanenin sekizinci köşesi sırtımda oturuyorum.
Meyhaneyle bar arasındaki fark nedir acaba?
O farkı yüzüne gözüne bulaştırmış bir mekân burası.
Hayat…
Biraz Hayko, biraz Hakkı Bulut…
Gecenin en ağdalı anları başlar şimdi. Birbirlerini tanımayan insanlar birlikte halay çekip birlikte katılırlar şarkılara… Nezaket maskelerinin ardında zaman zaman göz göze gelen insanlar birlerine kibarca gülümserken akıllarından geçirdikleri tek şeyin birbirlerinden neler alabilecekleri düşüncesi olduğunu bilirler… İşte bütün bar kavgalarının nedenidir bu…
Kalabalığın içinde herkesin gizlice osurup geniz kıran o kokunun kimden geldiği sırrı gibi keşfedilmeyi bekler. Yalanın ve riyanın keskin dokusudur bu.
Mutlu suratlar, kırmızı dudaklar, kırıkları alınmış bıyıklar hep birlikte söylerler o güzel şarkıyı…
Her damla yaş oyuk oyuk iz bırakır kalbimde
Hayat şarap gibidir keder de var neşe de
Ömür çiçek kadar narin bir gün kadar kısaaaaaaaaaaaaaa…
Ağlama değmez hayat bu gözyaşlarına!
Acı acı güldü 3.şahıs. Lan çakallar dedi içinden… Hayatın içinde keder de varsa… Neşe de varsa… Neden çocuklarınızın adını sadece ‘Neşe’ koydunuz? Var mı lan içinizde çocuğunun adı ‘Keder’ olan?
Hiç kimse dedi kadın…
Benim adım hiç kimse…
Deriden bir berjere oturmuştu 3.şahıs. Önündeki sehpanın üzerinde geniş bir çanak vardı. Çanağın içinde onlarca çakmak... Bir cigara taktı dudaklarının arasına, çanağın içinden rast gele bir çakmak aldı… Çaktı!
Yanmadı çakmak. Başka bir çakmak daha aldı. O da yanmadı. Bir diğerini… Bir diğerini… Yanmadı hiçbiri. Karşı berjerde oturan hiç kimseye baktı.
Ben çakmaktan sadece yanmasını beklerim. Başka ne işe yarar ki çakmak? Yanmayan çakmaklara benzer hayatımızdaki birçok insan. Hiçbir şeye yaramazlar. Elbiselerinin içinde adammış gibi kadınmış gibi dururlar ama ne adamlıkları ne kadınlıkları vardır. Biriken anılar gibi dururlar çanağın içinde. Çanak beynimizdir belki de, belki de kalbimiz... İşe yaramaz insanlarla dolu.
Elinin tersiyle vurdu çanağa 3.şahıs. Çakmaklar saçıldı salona. Mutfak tezgâhındaki ocağı yakıp cigarasını tutuşturdu. Ocakta çay yaparsın, kahve yaparsın dedi. Yemek yaparsın. Ama bak cigaranı da yakarsın. Ben buyum işte…
Biri vardır hayatında. Ona mutlu olman için bir misyon yüklemişsindir. Sanırsın ki seni mutlu edecek. Başka bir şey beklemezsin ondan. Yapması gereken bir tek şey vardır. Aha şu çakmaklar gibi. Yapmaları gereken o tek şeyi yapamazlar…
Sonra biri gelir. Geldiğinin farkında bile değilsindir. Kah çayını yapar kah kahveni… Yemeğini… Şaşırır kalırsın. Ona yüklediğin hiçbir misyon olmadığı halde hayatındaki her şeyi derleyip topladığını, hayatındaki tüm boşlukları doldurduğunu fark edersin. Şaşkın şaşkın bakarsın. Tıpkı şu an senin bana baktığın gibi…
Hadi o yanmayan çakmağı saklama artık çanağında. At artık onu… At artık! Bütün ölü şairler diyarına…