Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '15

 
Kategori
Futbol
 

3 Temmuz’da sona doğru: Savcı,’beraat’ dedi, son söz yargıçta…

3 Temmuz’da sona doğru: Savcı,’beraat’ dedi, son söz yargıçta…
 

Hak vereceksin dedirten, kalıplaşmış deyiş nedir?

Mahkeme, önündeki dosyaya göre hüküm verir.

O dosya mı?

Polisten başlayan, savcılıkta biçimlenen, olgunlaştırılan dosya...

Mahkeme, taraftarlardan birine söz hakkı tanımayıp, önüne gelen “dosyanın içeriği”ni değişmez, en sağlan kanıtlarla dolu sayarsa...

ÖYM’lerde sanıkların itirazlarının kabul edilmediği, ortaya konan kanıtların “karar aşaması”nda düşünülebileceği söylenirse, varın o mahkemenin “mahkum etmek” düşüncesiyle davranmadığını söyleyin bakalım.

Polis “fezleke”si kaynak...

O “fezleke”, ÖYM savcısının elinde “iddianame” oldu; gitti ÖYM yargıcının önüne, “hüküm” oldu; “son durak”a vardı, "yangından mal kaçırır" gibi “onan”dı.

Öte yandan UEFA, o zamanki TFF’den kimilerinin eliyle harekete geçti, her aşamada Fenerbahçe “doğran"dı. Ceza kesmede, gerekçe, o “fezleke”, basına servis edilen ve  “haber” adı altında çıkan “ısmarlama” gazete haberleri oldu.

Gel zaman git zaman, 3 Temmuz’da “darbe” yapanlar, bir başka “operasyon”la yürümeye devam edince, olanlar oldu.

Geldik bugünlere.

ÖYM’ler yok.

3 Temmuz “darbesi”nde rolü olanlar, bir yana savruldu:

Önce yetkilerin elden alınması, yer değiştirmeler; sonra meslekten atılmalar, tutuklanmalar, yurtdışına kaçmalar...

3 Temmuz’un “polis” ve “yargı” ayağı böyle...

Polisten gelen “fezleke”ye, polis kaynaklı iddianameye güven, sanıkları, “mahkum edilme”yi hak etmiş kişiler olarak düşünerek  “....tutuklu yargılanmasına...” ya da “...cezalandırılmasına... “ de...

ÖYM’ler, dışarıda yazılan, dağıtılan rolleri başarıyla oynayan “oyuncular” üzerine kuruluydu; onların eliyle yürütülüyordu.

ÖYM’ler şimdi, “rahmetli”...

Ya “oyuncular”, onlar?

Onların hali pür melâl...

*****

Bir “oyun”du aslında oynanan, ama hiçbir oyuna benzemiyordu.

Top da, düdük de onlardaydı; hakemler de onlardandı...

Seyirciler, tribünlerden “komut veriyor, “anons” yapıyor, kimileri sahaya inip “top”la oynanıyordu.

Uyaran, seslenen, müdahale eden kimse yoktu. Üstelik, birbirlerinin kulaklarına bir şeyler fısıldıyorlardı. Sonra çok uzaklara gidecekmiş, hayatta bir daha görüşemeyecekmiş misali kucaklaşıyor, koklaşıyorlardı.

Onların kaleleri ağla örülüydü, zaten oraya yaklaşılmazdı, ancak, uzaktan izleme fırsatını verilirdi.

Sanıkların kalesi, ortaydaydı.

Ne direk var, ne ağ, ne çizgi; top, “senaryo oyuncuları”nın ayağından çıkmaya görsün, nereye giderse gitsin, nasıl vurulsa vurulsun, “gol” sayılıyordu.

İtiraz mı?

O da ne ola ki, sanıkların ağzına hiç yakışmayan sözcük!.

*****

“Yeniden yargılanma” yolunun açılması, “kumpas” kuranları ve yandaşlarını mutlu etmemişti.

Ağızlara sakız olan “laf”ları yineleyip durdular zaten.

“Özel ve yetkili” polislerin marifetiyle ortaya dökülen bilgiler, gazete sayfalarına, televizyon ekranlarına belge (!) diye taşındı. Kalemlerinden “kan”, ağızlarından “bal” damlayanlar, vurdukça vurdular...

Aziz Yıldırım’a, Fenerbahçe’ye...

Nasıl olsa meydan, “at oynatma”ya uygundu. Oysa “keser döner, sap döner...”i unutanlar, günübirlik düşünenler, olumsuzlukların sürgit olmayacağını düşünemeyenler, attılar tuttular.

Ama unuttukları vardı: Fenerbahçe taraftarı.

Gün geçti, günler geçti; geldik bugünlere.

Fenerbahçe taraftarının 3 Temmuz'dan beri yürüttüğü o "şanlı direniş", sonuca gidiyor.

*****

Sona doğru...

Normal süre bitti; “uzatmalar” başladı.

“Son düdük”, 09 Ekim’de çalacak...

(Adına “şike” denen, kamuoyunda Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’nin öne çıktığı dava,  “yeniden yargılanma” hakkının tanınmasıyla, başka bir boyut kazandı, “son”a gidiyor. Çünkü savcının “beraat talebi” var. Yargıç da buna katıldı mı, tamam...)

Yeniden yargılamayla başlayan gidiş, Aziz Yıldırım’ı "dinleyen", onun "şike" yapmadığı ve "örgüt" kurmadığı konusunda ona "inanan"ların olduğunu gösterdi.

Önce, TFF’de istenen hakem, gözlemci, temsilci raporları; sonra, öteden beri dinlenmesi istenen "tanık"lar...

Ve savcının “beraat talebi”...

Şike var mı?

Yok!..

Örgüt var mı?

Yok!..

Son söz:

3 Temmuz’da sona doğru gidiyoruz: savcı,’ beraat’ dedi, son söz yargıçta…

 

https://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com

 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..