Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

20 Ekim '10

 
Kategori
Futbol
 

4 kaliteli yabancı sınırı, altyapı mecburiyeti, ebedi başkanlar ve yıldız statüsü

4 kaliteli yabancı sınırı, altyapı mecburiyeti, ebedi başkanlar ve yıldız statüsü
 

Ülkemizin futbol gündemini milli takımımızın hali, yabancı oyuncu sayısı, altyapı kalitesi ve bir türlü istifa etmeyen, dümeni bırakmayan başkanlar meşgul ediyor. Fakat doğru noktaları tartışmıyoruz. Sürekli olarak bu konularla ilgili önyargıları öne sürüp, onları veri olarak alıp teoriler üretiyor ve bunları tekrarlıyoruz.

Önyargı 1: Yabancı sayısını daha fazla kısıtlarsak genç oyuncularımız daha çok oynar, gelişir ve milli takıma yükselir.

Önyargı 2: Yabancı sayısını daha fazla kısıtlarsak daha kaliteli yabancı oyuncular gelir, ligimizin kalitesi de artar, genç Türk oyuncularımızında.

Önyargı 3: M. Topuz, Özer Hurmacı, Tuncay, Semih, Gökhan Ünal, Nihat Kahveci, Necip Uysal, Ceyhun Gülselam, Sabri, Selçuk Şahin, birer yıldız veya genç yıldızdırlar.

Önyargı 4: Aziz Yıldırım, Adnan Polat veya Yıldırım Demirören istifa ederse bir şeyler değişir.

Önyargı 5: Yabancı oyuncu genelde para için oynar, Türk futbolcu kulübü için oynar.

Önyargı 6: Yabancı sayısını kısıtlamazsak ligimiz bir yığın kalitesiz yabancı ile dolar, Türklere yer kalmaz.

Önyargı 7: Büyük kulüplerin oyuncu yetiştirmek misyonu vardır ve onun için fedakarlık yapıp, sabır gösermelidirler.

Önyargı 8: Bir Türk direktör alınıp, ona 5 yıl tahammül edilirse ve kendi kadrosunu kurmasına izin verilirse Fatih Terim, Galatasaray formülü oluşur ve uzun vadeli başarı gelir.

Bunların hepsi, tümü, silmesi yanlış ve desteksiz önyargılar!!! Bunun da ötesinde esas sorunları da gizleyen tartışmalara yol açan önyargılar.

Sabrınız yettiği kadar açıklamaya çalışayım.

Önyargı 1: Yabancı sayısını kısıtlamak, mecburi Türk oyuncu sayısını arttırmak demek. Bunun sonucu ise M. Topuz kapışmasının 8 Milyonda değil, 16 Milyonda bitmesi olur. Bu bir ekonomik gerçektir, belirli bir havuzdan daha fazla oyuncu alırsanız o oyuncuların değeri (pahası) artar, bunun kalitelerine bir etkisi ise olmaz; aksine daha erken, daha büyük para kazanmaya başlayan ve kendilerini yıldız statüsünde sanan genç oyuncular "vardım" havasına girecek ve gelişmelerini noktalayacaklar, takımların da onlara muhtaç olacağını düşünürsek yetenekleri ile çalışmadan idare edecekler. Ayrıca büyük takımlarınızı Avrupa arenasında daha büyük başarısızlığa itmiş olursunuz, çünkü sonsuz bir havuzdan yararlanan rakiplerinize karşı, sınırlı bir havuzdan, yerli rakip kulüplerle can savaşı vererek oluşturduğunuz kısıtlı kadro ile mücadele etmek zorunda kalırsınız ki bu rekabet lehinize olamaz. Bu durumun sonucunda kulüplerin gelirlerinde ve ülke puanlarında düşüş olacaktır (Avrupa'da daha az katılım ve daha az başarı olacağından), dolayısıyla takımların düşüşte ekonomik gücü kalitelerinin de düşmesine sebep ve en niyahetinde ligimizin kalitesinin düşmesine sebep olur. Bunların sonucunda da daha fazla genç yetenek yetiştirmiş olmazsınız, olamazsınız.

Önyargı 2: Şu anda Beşiktaş'ta Guti, Quaresma, Ernst gibi oyuncular var, GS'de Kewell, Baros, Misimovic, FB'de Alex, Stoch, Niang, Dia, Yobo, Lugano, Dos Santos gibi oyuncular yer alıyor. Bunlardan daha iyi oyuncuların tercihleri Türkiye'den yana olmaz, para ne olursa olsun (ki önceki şıkta anlattığım gibi para zaten azalırken). Anelka, Roberto Carlos, Ferrari, Delgado gibi oyuncular zaten geliyor ve bunlar şu an Türkiye'ye gelmeyi kabul edecek en iyi futbolcular. Bunlardan daha iyi oyunculara gelin genç Türk yetenekler ile oynayın, geleceğimize katkı yapın çağrısı ile ulaşılamaz, azalan paralar ile hiç ulaşılamaz, daha iyi oyuncuların Avrupa'nın belli başlı takımlarına gitme opsiyonu var, ayrıca sizin takımlarınızın Şampiyonlar ligine gitme ihtimali bu durumda sıfıra yakın, çünkü sadece 4 yabancı ile ilerlemek imkansız, kaliteli yabancılarında sadece Avrupa maçları için gelmesi de imkansız.

Önyargı3: Türkiye'de oyuncuları çok erken yıldız yapıyor ve gelişimlerini, süreçlerini bozuyoruz. Bu oyuncuların bir kaçı kalbur üstü, bir kaçı da kalbür üstü olma adayı ama asla yıldız değiller. Şimdiden büyük kulüplerin içerisinde, büyük paralar kazanan çocuklar haline gelirlerse gelişimlerini tamamlamak, potansiyellerinin en üst noktasına çıkma motivasyonu kalmıyor. Bakınız Tuncay, bir nebze ilerledi mi? Daha yıldız olmasına çok varken onu yıldız taçlandırdık, paparazzileri saldık üstüne ve o da hepsine inanıp ben olmuşum dedi ve bastı gitti. Kariyeri ileriye mi gitti? Futbolu ileriye mi gitti? Hayır, hayır sadece yavaş yavaş zorla verilmiş yıldız statüsünü kaybetme noktasına geldi. Bakınız artık ne kulüp oyuncusu, ne milli olabilecek.

Önyargı4: Başkanlar çalışıyor, doğrular yapıyorlar, yanlışlar yapıyorlar fakat iyi niyetle çalışıyorlar. Yerlerine gelebilecek ve farklı bir yol izleyecek kimse yok ortalarda. Ayrıca kurumsallaşmaya çalışan kulüplerimizde artık başkanların rollerinin azalması lazım. Çeşitli konularda, gerçekten işinin ehli ekiplerinin ve yöneticilerin çalışıp ürettiği raporlar doğrultusunda karar veriyor olmaları lazım, fevri, kişisel kararlar değil. Istifa ile buna ulaşmak pek mümkün değil, yeni gelenlerin şu an ki başkanların biriktirdiği deneyimi toplaması yıllar sürecektir, oysa şu an ki başkanlar bazı şeyleri değiştirmeye çabalıyor, bazılarının da değişmesi gerektiğini öğrenmiş bulunuyor. Kemikleşmiş yapıların değişmesi zordur ve zaman alır ama kulüp içerisinde çaışan tüm personelin profesyonelliğe yönlendirilip, sorumluluk almaya itilmesi lazım. Yoksa maç kaybettik, başkan istifa, teknik direktör istifa ile olacak bir şey değil.

Önyargı5: Duygusal olan oyuncu her yerde var, sadakat, hırs bize has duygular değil. Bir Lugano, bir Ernst, bir Nobre, bir Baros herhangi Türk oyuncu kadar savaşan, sadık olan oyuncular. Fakat günün sonunda TÜM futbolcular para için oynuyor. Burada birinin daha soğuk kanlı olması daha eğitimli, daha medeni ve farklı bir kültürden gelmesi ile bağlantılı, galibiyet istememesi, vurdum duymaz olması ile değil. Anelka, Kuyt, Messi, Ronaldo, Mesut, Ibrahimovic, hiçbiri ülkesinin takımında oynamıyor, fakat kulüpleri için savaş veriyorlar. Bu tür konulara milliyetçilik karıştırıp nesnel (objektif) olamıyoruz.

Önyargı6: Yabancı sayısı serbest olursa, hiç bir takımın Türk oyuncu oynatma zorunluluğu kalmaz. Bunun sonucunda Türk futbolcusunun fiyatı ve gerçek ederi bir dengeye oturur. Türk oyuncusunun değeri şu anki fahiş değerlerden normal değerlere düşünce (yani yedek oyuncu olmak için yıllık 800, 1 milyon isteyemeyince), doğal olarak, eşdeğer yabancı oyuncu daha maliyetli olacaktır. Şu an eşdeğer oyuncular arasında yabancının tercih edilmesi tamamiyle yabancının daha ucuz olmasından kaynaklanıyor. Nobre şayet Türk pasaportlu olmasa şu anda aldığı ücretin yarısına oynuyor olurdu. Dolayısıyla ülkemiz yabancı oyuncu çöplüğü olmaz, sadece Türk oyuncuların ayağı yere basar.

Önyargı7: Büyük kulüpler ticari varlıklardır, büyük bir ekonomik gücü temsil ederler, bu durum şirket gibi yönetilmelerini gerektirir. Ne kadar genç futbolcu yetiştirmek, ve ileride kar ile satmak bir ticaret olsa da büyük kulüpler için çok ağır ve yavaş bir yöntemdir. Büyük kulupler için esas olan stadı büyütüp doldurmak, forma satışı yapmak, şampiyonluklar almak, Avrupa kupalarına katılıp büyük hasılat yapmaktır. Bunu yapmak için de flaş isimler transfer ederler, oturmuş iyi oyuncular ve teknik direktörlerle çalışırlar ve futbolda esas olan galibiyetlere ulaşmaya çalışırlar. Kulüplerin A takımına sabır, amatör ruh, genç yetiştirme, oyuncu kazandırma gibi misyonlar yüklenemez, ekonomik olarak mümkün değil. Kulüpler tabi alt yapılarını geliştirmeli, tabi alttan gelen yetenekleri keşif etmeli ve bu genç yeteneklere tecrübe ve olgunluk kazandırmalı; ama bu misyon PAF, genç, altyapı takımlarında gerçekleşir, belirli süreler oyuncuları kiralık vererek gerçekleşir, yoksa A takıma alıp da var olan yıldızları veya yıldızcıkları keserek değil. Misyonu bu olan teknik direktörün alt-yapı teknik direktörü olması uygundur.

Önyargı8: Galatasaray bir çok unsurun bir araya gelmesinden oluşan ve 2000 yılında UEFA kupası getiren süreç istisna bir süreçtir. Şans, Hagi, Popescu, Taffarel, yetenekli genç oyuncular (Emre, Okan, Arif, Ümit...), Hakan Şükür, Bülent Korkmaz, Tugay hepsi bir araya geldi ve o başarı geldi. Bunların hiçbiri daha sonra bu başarıyı sürderemedi, bunun ödülleriyle, momentumuyla gittikleri kadar gittiler ama üstüne bir şey koyamadılar. Fatih Terim, Emre, Okan Italya kariyerlerinde bir başarı yakalayamadı, Emre İngiltere'de yakalayamadı. Bunu örnek alıp bunu tekrar emüle etmeye çalışmak anlamsız, hem imkansıza yakın (çünkü çok fazla unsurun bir araya gelmesi lazım, şans da bunlara dahil olmak üzere), hemde ekonomik olarak verimsiz. Bunun hayalini kurmaktansa gerçekleşebilecek ve uzun vadeli olabilecek gelişimlerle uğraşmak lazım.

Şu an Fenerde ki gidişatı bununla değerlendirmek çok anlamsız. Bir kere takımın Hagi'sinin önünde 5 yıl yok (Alex), ayrıca takımın tüm bel kemikleri belirli bir yaşın üzerinde (Lugano, Yobo, Emre, Selçuk, Bilica, Niang...) Bunların yerini doldurarak yoluna devam etmen lazım ki, kolay bir iş değil. Ayrıca Fenerbahçe iki yıl şampiyonluk yarışı dışında kalmak gibi bir opsiyonu yok. Böyle bir şeyi belki Bursa becerir ama bunu söylemek için daha çok erken, uzun bir yolları var. Bir kaç yıl önce Sivasın olduğu nokta ile bugünkü noktaya bakarsak sanırım hepimiz durumun ciddiyetini görebiliriz.

 
Toplam blog
: 24
: 1070
Kayıt tarihi
: 27.07.10
 
 

Eğitimimi Fransa, Türkiye ve Amerika'da fransısca ve ingilizce olarak tamamladım. Bilgisayar mühendi..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara