- Kategori
- Blog
400'e Merhaba!

http://www.siirparki.com/ysitesanat.html
Sonu çift sıfırlı sayılara ulaşınca adet olduğu üzere yine "blog" kategorisini işgal edeceğim. Bazı arkadaşlar rahatsız olup "Ne gerek var kutlamaya?" dese de bazıları dalga geçse de ben kutlarım arkadaş. Her 50 sayıda bir orada yazım çıkmış çok mu?
Zaten eskisi kadar sık yazamıyorum; işler kesat, konu da yok, şevk de kalmadı. Bir de geçen yıla göre daha az zaman kalıyor bilgisayara. Maçlar ve Anadolu Kağnısı ile yürütüyorum şimdilik. Kitaplara da ara verdim, gözler yoruluyor, sıra gelmiyor.
Malum bayramın 3. günü bugün. Bu yıl da diğer yıllarda olduğu gibi geçti, 3-5 komşu ağırlıyoruz, kısa kısa sohbetler işte bu kadar. Burada adettendir bayramda herkes köyüne gider, son günü de dönerler. Gitmek istediğimizde kimse evde olmaz, bu nedenle biz de evden çıkmayız. Şehirlerarası bayram ziyareti de bana uymuyor, bu soğukta para verseler yola çıkmam. Telefonla gönüllerim büyükleri, bana alıştıkları için kimse yadırgamaz üstelik, başkası yapsa kızarlar.
Asıl konuya geçelim, konumuz bayram değildi ki;
"Milliyet Blog" çatısı altında duygu, düşünce ve yorumlarımızı paylaştığımız ya da paylaşmadığımız bu ortama yaklaşık 20 ay önce kaydolmuştum. İyi ki olmuşum. Bir kafa dağıtma, oyalanma ya da zaman geçirme platformu gibiydi önceleri. zamanla kendimi bu oluşumun vazgeçilmez bir bireyi gibi görmeye başladım. Sanki sanal aile gibi; üzüntümü, sevincimi, kızgınlıklarımı yazdım. Yazdıkça bendeki etkisi azaldı onların, bir nevi yükü üstümden atmış oluyorum. Kafama takılan şeyleri yazdıktan ve bir kaç yorum aldıktan sonra o problem olmaktan çıkıyor. En çok da Fenerbahçe konularında teselli ve sevinç paylaşımları mutlu ediyor beni, yoksa kiminle paylaşırım? Eşimle genellikle farklı şeyleri savunuruz, takım aynı olsa da favoriler farklı.
Her zaman ciddi şeyler yazılmıyor, arasıra oyun, bulmaca, bilmece, yarışmalar ortama hareket ve güzellik katıyor. Her ne kadar bunlardan memnun olmayanlar yok değil! İstemeyen katılmaz, o kadar! Sonuçta zorla klavye tutuşturulmuyor insanların eline. Seviyeli ve bilgilendirici tartışmalar da oldu, kavgalar hiç eksik kalmıyor, (Bu ara yok, şeytan kulağına kurşun.)
400.'yü bitirirken 401.'nin yerini hazırlayayım. Akşama önemli maç var. Sezon başında sorsalar burun kıvırıp, "İstemezük, sizin olsun o KUPA!" derdik tüm Fenerliler.
Eee düşmez, kalkmaz bir Allah!
Şimdi son bir umut gözüyle bakıyoruz deplasmanda Dinamo-Kiev maçına. Devamsa yolun sonu Kadıköy'e çıkıyor. Bir de rakkip Cimbom olursa, hiç şansı yok, değil mi? Bizden başkası kaldıramaz o Kupa'yı.
Olmazsa da önümüzdeki maçlara bakarız. Daha geçen haftalarda ligdeki bu sıramız hayaldi, gün oldu devran döndü, 4. sıraya oturdu Fener.
Bayram hediyesi bekliyorum Sarı Kanaryalardan! Havasını bulurlarsa kimse tutamaz onları. Soğuk, kar-kış dinlemezler. Geçen yıldan antrenmanları var.
Selamlar-saygılar!
Her şey gönlünüzce olsun!
Zaten eskisi kadar sık yazamıyorum; işler kesat, konu da yok, şevk de kalmadı. Bir de geçen yıla göre daha az zaman kalıyor bilgisayara. Maçlar ve Anadolu Kağnısı ile yürütüyorum şimdilik. Kitaplara da ara verdim, gözler yoruluyor, sıra gelmiyor.
Malum bayramın 3. günü bugün. Bu yıl da diğer yıllarda olduğu gibi geçti, 3-5 komşu ağırlıyoruz, kısa kısa sohbetler işte bu kadar. Burada adettendir bayramda herkes köyüne gider, son günü de dönerler. Gitmek istediğimizde kimse evde olmaz, bu nedenle biz de evden çıkmayız. Şehirlerarası bayram ziyareti de bana uymuyor, bu soğukta para verseler yola çıkmam. Telefonla gönüllerim büyükleri, bana alıştıkları için kimse yadırgamaz üstelik, başkası yapsa kızarlar.
Asıl konuya geçelim, konumuz bayram değildi ki;
"Milliyet Blog" çatısı altında duygu, düşünce ve yorumlarımızı paylaştığımız ya da paylaşmadığımız bu ortama yaklaşık 20 ay önce kaydolmuştum. İyi ki olmuşum. Bir kafa dağıtma, oyalanma ya da zaman geçirme platformu gibiydi önceleri. zamanla kendimi bu oluşumun vazgeçilmez bir bireyi gibi görmeye başladım. Sanki sanal aile gibi; üzüntümü, sevincimi, kızgınlıklarımı yazdım. Yazdıkça bendeki etkisi azaldı onların, bir nevi yükü üstümden atmış oluyorum. Kafama takılan şeyleri yazdıktan ve bir kaç yorum aldıktan sonra o problem olmaktan çıkıyor. En çok da Fenerbahçe konularında teselli ve sevinç paylaşımları mutlu ediyor beni, yoksa kiminle paylaşırım? Eşimle genellikle farklı şeyleri savunuruz, takım aynı olsa da favoriler farklı.
Her zaman ciddi şeyler yazılmıyor, arasıra oyun, bulmaca, bilmece, yarışmalar ortama hareket ve güzellik katıyor. Her ne kadar bunlardan memnun olmayanlar yok değil! İstemeyen katılmaz, o kadar! Sonuçta zorla klavye tutuşturulmuyor insanların eline. Seviyeli ve bilgilendirici tartışmalar da oldu, kavgalar hiç eksik kalmıyor, (Bu ara yok, şeytan kulağına kurşun.)
400.'yü bitirirken 401.'nin yerini hazırlayayım. Akşama önemli maç var. Sezon başında sorsalar burun kıvırıp, "İstemezük, sizin olsun o KUPA!" derdik tüm Fenerliler.
Eee düşmez, kalkmaz bir Allah!
Şimdi son bir umut gözüyle bakıyoruz deplasmanda Dinamo-Kiev maçına. Devamsa yolun sonu Kadıköy'e çıkıyor. Bir de rakkip Cimbom olursa, hiç şansı yok, değil mi? Bizden başkası kaldıramaz o Kupa'yı.
Olmazsa da önümüzdeki maçlara bakarız. Daha geçen haftalarda ligdeki bu sıramız hayaldi, gün oldu devran döndü, 4. sıraya oturdu Fener.
Bayram hediyesi bekliyorum Sarı Kanaryalardan! Havasını bulurlarsa kimse tutamaz onları. Soğuk, kar-kış dinlemezler. Geçen yıldan antrenmanları var.
Selamlar-saygılar!
Her şey gönlünüzce olsun!