- Kategori
- Dünya Kadınlar Günü
8 Mart dayanışma günü...

Emine Arslan, Emine Erdoğan...(Evrensel)
8 Mart Dünya kadınları Uluslararsı birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak eylem ve etkinlikler ile anılıyor.
Ülkemizde kadına yönelik şiddet ve sömürü , her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında toplumsal ikiyüzlülüğü gözlere sokarcasına cinayetler, şiddet mağduru kadınlarla ilgili haberlerler olarak yer alıyor.
Söylemlerde kadını dillerden düşürmeyen erkek egemenliği uygulamaya gelince kadını ötekileştiriyor, aşağılıyor, sömürüyor, cinsel obje olarak görüyor.
Politikalar kadın sömürüsü üzerinden şekilleniyor. Yıllardır ülke siyasetini kabızlığa mahkum eden kadının örtünme biçimi ile ilgili türban tartışmaları üzerinden kadın sömürüsü erkek eğemenliğini pekiştirme aracı olarak kullanılıyor.
Son günlerde SP’nin gündeme taşıdığı " iki Emine" haberi bu sömürünün en açık örneği. Dün Evrensel gazetesinde yer alan aynı haber çarpıcı ayrıntılar içeriyor.
“Emine Erdoğan ve Emine Arslan. Türkiye’nin yakından tanıdığı iki Emine. Her ikisi de türbanlı, her ikisi de kadın ve anneler. Yalnız aralarında fark var. Birisi Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan, diğeri 248 gündür dirençle yürüttüğü sendikal mücadele ile herkesin takdirini toplayan Emine Arslan. Bu iki Emine’nin yolu Desa Deri’de kesişti. Emine Erdoğan, Desa’dan giyinip şık olmaya çalışırken, Emine Arslan çocuklarının karnını doyurmak için Desa’da kürk, kaban, mont üretiyordu, şimdi de sendikalı olarak geri dönmek için mücadele veriyor.”
Emine Arslan. Çalışma koşullarını şöyle anlatıyor: “Artık çalışma koşulları o kadar kötü olmuştu ki dayanamıyorduk. İki gün bir gece hiç eve gitmeden çalışıyorduk. Ayda normal mesainin dışında 240 saat fazla mesai yapıyorduk. 486 TL ücret alıyordum. Hasta olduğunda izin alamıyordun.” Bu dertlerden kurtulmak, çocuklarına iyi bir gelecek vermek için Deri-İş Sendikası’na üye oldu. Hiç hesabında olmayan bir şekilde çıkmış patron karşısına. Sendikaya üye olduğu öğrenildikten sonra bir gün içinde iki ihtar alıp işten atılmış.
Anayasa’ya göre sendikalı olmak bir haktı ama sendikaya üye olduğu için işten atılmıştı. Şimdi ne yapacaktı? “8 yılımı verdim, evde yatak yüzü görmedim, çocuklarımın yüzünü görmedim, onlarla oturup bir akşam yemeği yemedim; hep Desa, hep Desa oldu hayatımda. Şimdi haklarım için direniyorum” diyor.
Haberin ayrıntılarında görüleceği üzere ülkemizde kadın üzerinden yürütülen siyasetteki iki yüzlülüğü tüm çelişkileri ile görmek mümkün.
Kamuoyunun yakından bildiği yörsan grevinde yine ilginç kadın portreleri vardı. Yine çalışanların ve mağdurların çoğu kadındı. Buradada çalışanlar sendikaya üye oldu diye işten çıkarılmıştı. Anayasal haklarını kullanıp sendikaya üye olan çalışanlar yetki beklerken, çalışma bakanlığından bilgi alan işverenin işten çıkarması ile karşı karşıya kalmışlardı. Sürecin sonunda iş yargıya taşınmış sonunda “Ankara’da Hakimler var “ dedirtecek karar ile işçilerin günlerce süren grevleri kazanım ile sonuçlanmıştı.
Kim ne söyleyip okursa okusun hayatın yükünü omuzlayan kadınlar. Suyu aş diye kaynatmanın yürek acısını kadından başka kim bilebilir ki!
Aile içi şiddete maruz kalan onlar.Töre diye kurşuna dizilenler onlar. Haksızlığa ve adaletsizliğe uğrayan, yaşamın yükünü omuzlarında taşıyan onlar…
Yüksek perdeden kadınlara değer verdiklerini mağazalarında alışverişe endeksleyen kapitalist kafayı anlayabilmek için sürecin tarihsel gelişimine bir bakalım; 8 Mart 1857'de New York'ta 40 bin kadın dokuma işçisi ağır çalışma koşullarını protesto etmek için greve başladılar. Vahşi kapitalizmin ABD'deki temsilcileri, grevi kanla bastırdılar; 111 işçi kadını katlettiler… 1910'da toplanan Sosyalist Enternasyonal'de 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak ilan edildi.
Günümüzde sivil toplum örgütleri ve sendikalar, siyasi partiler tarafından günün anlamına uygun anmalar gerçekleştiriliyor. 8 Mart kadınların hak mücadelelerini kesintisiz sürdürme iradesini gündeme taşımaktır.
Kapitalizmin 8 Mart’ı sıradanlaştırma çabası, anneler, babalar, sevgililer gününe dönüştürmesi içini boşaltmaktan başka bir şey değildir.
1975'te düzenlenen Birleşmiş Milletler Kadın Konferansı'nda 8 Mart'ın "Evrensel Kadın Günü" olarak kabul edilmesi de 8 Mart'ı emekçi içeriğinden, mücadeleden koparma çabası olarak değerlendirilmelidir!
8 Mart Kadınların Uluslar arası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü. Tarihsel anlamına uygun olarak anmak: kadın hakları konusunda toplumda var olan ikiyüzlülüğü açığa çıkarmak, kadına yönelen her türlü şiddeti reddetmek, kadın üzerinden yapılan her türlü istismara karşı çıkmak; daha yaşanılır bir dünyanın mümkün olduğuna inananların mücadelesi ile gerçekleşecektir.