- Kategori
- Güncel
8 Mart'ın Ardından
Ahh kadın!
Bir 8 Mart’ı daha geride bıraktın...
Sokaklara çıktın, dövizler açtın, bağırdın...
Ama öyle belirli günlerde, hep bir ağızdan bağırınca sen, sesin gümbürtüye gidecek diye korkarım!
Kadın sorununun düdük öttürme ile çözülemeyeceğini biliyorsun ama değil mi!?
"Şiddete hayır" derken salt erkek şiddetini değil, statükonun şamarını da kastediyorsun değil mi?
Herhangi bir pozitif ayrımcılık beklemenin daha çok cinsiyetçilik ürettiğini, bunun kendi benliğini zedelemek olduğunu;
kadın sorununun gökten zembille inmediğini, kendisini ortaya çıkaran psikososyoekonomik koşullardan koparılamayacağını;
çözümün toplumsal projenin içinde, ancak bağımsız olarak değil diğer sorunların çözümüyle diyalektik bir bağlantı içinde olmak koşuluyla yer alması gerektiğini;
şu sığınma evi vb. yerlerin asla çözüm olamayacağını;
karşıdakinden insaf beklemenin kadın insana yakışan bir tuttum olamayacağını;
sığınmanın, ancak devrik faşist diktatörlere özgü bir davranış olduğunu;
bir kadının asla mücadele kaçkını olmaması gerektiğini;
bilimsel duruşun ve mevzilenmenin önemli olduğunu;
yalnız bu mevzide erkeklerin düşman değil, kader birliği yapılan yoldaşlar olarak kabul edilmesi zorunluluğunu…
Biliyoruz değil mi?
Tek dayanağın bilinç, akıl ve bilgi olduğunda; bil ki daha bir seviyoruz seni…