- Kategori
- Dünya
Ah Şu İşgal Saplantısı
Baharla birlikte ferah bir düzlüğe çıkmayı beklerken, yine insanın önüne ölüm konuldu.
Öyle ya, hiç uğruna ölüm dışında, bir savaş sonu, yığınlara sunulan ne oldu? Yoksul, yaşamayı sürdürdü aynı yoksullukla, ülkesinin politik aklı dünyayı baştan başa alsa da…
Ne yazık ki savaş, hep aynı sınıflara faturalanacak, yüzyıllardır süregeldiği gibi bu savaşın finansörlüğünden geçinenler de yine aynı çehreler olacak.
Politik sermaye kan edebiyatı üzerinden yaratıp çoğalttığı varlığıyla büyüklenirken bir şarapnel parçasıyla parçalanan canlardan sevinç malzemesi ürettiğinin farkında mıydı insan!
Sahi, salt aynı soydan geldiği için, aynı bayrak imgesi altında diye bir sömürü savaşına var mıdır ki sempati duyan? Savaştan nemalanmadan!..
Şu yüzyılda nasıl bir ileri görüşlülüğün göstergesi olabilirdi ki;
Dünya, evrenin 96 milyar ışık yılı çapı içerisinde bir toz zerresi kadar yer bile kaplamıyorken haritada ancak bir nokta ile gösterilebilecek doğal ortamları, vatan sosuna bulanmış bir mülkiyet arsızlığıyla zimmete geçirmek!
Ne acı; DNA kod diziliminin çözüldüğü bir çağda, bilmem kaç bin yıllık ısmarlama soy çizelgelerine dayandırılan ilkel akılla, kainatın sırrına erişmeyi ummak!
Ne acı, bilgisizliğin ve vicdansızlığın bu denli yaygınlaşması; bencil isteklerle yarınları hedefleyen beyaz yakalı yardakçıların varlığı…
Sen istediğin kadar kulaklarını tıka.
Kendini parala, senin olduğunu sandığın bir havuzu doldurmakla.
Kapa bilincini tüm gerçekliğe, gözlerini magazin programlarından ayırma..
Sulu aşk sömürüsü lümpen şarkılar da tak kulağına hatta!
Seni yaşatacak fikirleri not alırken, insanlığa yarar akılcı düşünceleri reddetmeyi sürdür sen.
Bir gün, bir gün mutlaka üzeri örtülen gerçekler kanla yarattığın toz pembe dünyanı sarsacak!
Eğer geniş perdeden duyumsamayı başaramazsan, bu derin paradoks çatlağı varlığını yutacak!
Ah şu doğaya hükmetme, ah şu işgal saplantısı! yazıktır ki insanlığın sonu olacak…