- Kategori
- Siyaset
9 Metre 15 Santim...
Siyaset ile futbol oyunu ne kadar birbirlerine benziyor...Popüler olduklarından dolayı ikisi de halk tarafından sevilir, gündemin tepesinde her dem otururlar. Futbol, siyaset gibi grup rekabetine dayanır.Gerektiğinde rakibine çelme takma,omuz atma,çalımlama gibi belli başlı faullü hareketlere ve belaltı vuruş figürlerine sahiptir. Önceden saptanmış kuralları - tıpkı siyaset gibi- sonradan ihlal etmeyi içerir.Oyuncu ve politikacılar seçim ya da transfer dönemlerinde parayla gücün bol bulunduğu takımlara(partilere) ısrarla yanaşmaya çalışırlar.Ne yapalım insan doğası işte.Toplum içerisinde birleştirici oldukları gibi pek ala ayrıştırıcı görev üstlenebilir, futbol ve siyaset... Olaylar değil,isimler konuşulur bu arenada.Ve sonra bu isimler üzerine yapılan tartışmalar buza çizilen yazı gibi kaybolup giderler.
Türkiye'de partiler kitle veya kadro partileri değil,lider partileridir.Siyasi süreç,kendi mecrasına bırakılıp serbest biçimde tabandan gelen demokratik akışa göre yönlendirilmez. Lidere en yakın isimlerin partiyi-bazen lidere rağmen- yönetmesiyle gerçekleşir.Örgüt yapısı,parti üyelerini kollektif menfaatlere doğru yöneltmeye değil genel merkezin kişisel çıkarlarını en üst düzeyde kotarmalarına göre kurulmuştur.Tayyip Erdoğan,Kemal Kılıçdaroğlu,Devlet Bahçeli veya Selahattin Demirtaş,Deniz Baykal,Turgut Özal,Süleyman Demirel...İsimler arkasında asılı duran gizli irade, parti sultasıdır.Kamu kaynaklarının en haris biçimde partililere dağıtılması kurnazlığına dayanır.Politika,devleti ele geçirerek rakibe gol atmanın tek kaleli maç halidir.Bu maçların yegane gol yiyeni halkın ta kendisidir.Seçmen, her zaman maçı kaybeder.Siyasetçiler, topsuz oyunda birbirlerini ustaca çalımlayıp voleler atarken bu becerileri sayesinde sahalarımızda görmek istemediğimiz olayları kitleyi kutuplaştırarak kendi elleriyle yaratırlar.
Parti diktasının asıl sebebi ekonomik hayatta sermayenin tek elde toplanmasından kaynaklanıyor.Para akımı orta sınıfa doğru değil üst gelir tabakasına doğru yönlendirilince toplumsal çıkar mekanizmaları tek adamların müdahalesine açık hale geliyor.Üretim biçimi ve paylaşım adaletten uzak tasarlanmış durumda.Kamu kaynaklarından rant devşirme siyasal hayatta merkeze konulunca;devleti ele geçirmek iktidar oyununun yeter şartı halini alıyor.Oysa politika bilimi ,bizdekinin aksine, siyasi partilerin iktidarı ele geçirmek için kurulduğunu söyler.Hayatın katı gerçeği kitaplardan farklı anlamlar içeriyormuş meğer.
1982 Anayasası halen yürürlükte,siyasal hayatta Parlamenter Sistem uygulanmaya devam ediyor.Buna rağmen fiilen tek adam yönetimi servetin eşitsiz dağılımında gizli.2001 Krizi'nden bu yana gelir dağılımı o kadar bozuldu ki Kasım 2002 Genel Seçimleri ve ardından gelenler böylesi bir hükmetme tarzının halk oylamaları halini aldı.AKP ile iktidara gelip hız kazanan neo-liberal ekonomi politikaları insanları bankalara borçlandırarak halk üzerinde tam saha baskıyı hayata geçirdi.Devam eden kriz yüzünden yaşanan varlık transferi gereken miktarda ve nitelikli mal/hizmet üretemeyen toplumsal yapıyı doğurdu.İnsanımız açlığa düşmemek için tek parti-tek adam seçeneksizliğine mahkum edildi.
Lafı fazla uzatmanın anlamı yok,muhalefet partilerinin iktidardan daha beter olduğu günlük hayatta akşam evine ekmek götüremeyenler rafine yollarla her tarz yönetime müsait hale getirildiler.Derin deniz dalgası aynı sebepten ötürü bitmedi,geri çekilip maruz kalınan adaletsizlikle daha da güçlenerek ülkeyi vurmaya devam ediyor.Yeraltında halen kırılmamış, bütün bir fayın parça parça dağılması gibi toplum bünyesindeki haksızlıklar çok derinlerdeki çatlaklardan gün yüzüne çıkıyor.
İşte bu yüzden bizde futbol ve siyaset çok seviliyor.Halk kendisinden (ç)alınanları unutmak için futbola,siyasete,dine,magazine sarılıyor.Elde insanca yaşamaya yeter düzeyde paranın olmadığı zamanlar futbolun da siyasetin de çivisi çıkıyor.