- Kategori
- Güncel
9 Temmuz Sabahı Uyanacağımız Türkiye... (Seçimler-Kesin Sonuç)

16 Nisan 2017 referandumuyla anayasamız değişti. Buna göre ilk seçimde parlamentarizmden başkanlık rejimine geçiyoruz.
Yeni rejimde yürütme organını Cumhurbaşkanı’nın parlamento dışından kuracağı “hükümet” oluşturacak.
Yürütme yetkisinin yanında, yeni seçilecek cumhurbaşkanı kanun hükmünde kararnameler yoluyla yasama yetkilerinden önemlice bir kısmına da sahip olacak.
Cumhurbaşkanı seçimiyle aynı gün milletvekili seçimi de yapılacak ve 600 milletvekilinden oluşan yasama meclisi oluşacak. Yasa çıkarma yetkisi mecliste olacak.
Yeni sisteme ilişkin uyum yasalarıyla partiler arası ittifaklara olanak sağlandı. Böylelikle, seçime girme hakkı bulunan 11 partiden bugün itibariyle iki ayrı ittifak çatısı altında toplanmış olan 7 parti için % 10’luk seçim barajının bir hükmü kalmadı. Yine bölgesel ağırlıklı bir partinin barajı aşma ihtimalinin de yüksek olduğu söyleniyor. Bu durum, kullanılan oyların tamamına yakınının mecliste temsiline olanak bulunduğunu ortaya koyuyor.
24 Haziran seçimlerinde ortaya çıkacak milletvekili dağılımına ilişkin bir öngörüde bulunabilmek için 7 Haziran ve 3 Kasım 2015 seçimleriyle 16 Nisan referandum sonuçları ipuçları verebilir.
Buna göre, barajı aşması halinde HDP’nin 600 milletvekilinden 60-100 arası bir sayıda milletvekili çıkarması muhtemel.
Kalan 500-540 milletvekili, güçleri hemen hemen eşit olan iki ittifak grubu arasında paylaşılacak. Ancak iki ittifaktan ipi önde göğüsleyecek olanı, seçim sistemi nedeniyle diğerinden 50-100 arasında daha fazla milletvekili çıkarabilecek.
Bu durumda, ittifaklardan birinin salt çoğunluğu elde etmesi mümkün görülmekle birlikte, partilerden herhangi birinin tek başına salt çoğunluğu elde etmesinin olanaksızlık derecesinde güç olacağını söylemek kehanet olmasa gerek.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylardan birinin geçerli oyların % 50’sinden fazlasını alamaması durumunda en yüksek oyu alan ve 8 Temmuzda yapılacak 2 tur seçimini önde tamamlayan aday cumhurbaşkanı olacak.
Tüm bu veriler ışığında 24 Haziran veya en geç 8 Temmuz sonrasında karşı karşıya kalacağımız en küçüğünden en büyüğüne kadar ihtimallerin tamamına yakını şunlardan oluşuyor.
Mevcut Cumhurbaşkanı seçimi kazanıyor ve İktidar Partisi meclis salt çoğunluğunu elde ediyor.
Mevcut Cumhurbaşkanı seçimi kazanıyor, iktidar partisi 1. Parti olmakla birlikte salt çoğunluğu sağlayamıyor.
Mevcut Cumhurbaşkanı seçimi kazanıyor, iktidar partisi mecliste 1. Parti olamıyor.
Mevcut Cumhurbaşkanı dışındaki adaylardan biri cumhurbaşkanlığı seçimini kazanıyor, mevcut iktidar partisi salt çoğunluğu elde ediyor.
Mevcut Cumhurbaşkanı dışındaki adaylardan biri seçimi kazanıyor, iktidar partisi 1. Parti oluyor, ancak salt çoğunluğu elde edemiyor.
Mevcut Cumhurbaşkanı dışındaki adaylardan biri seçimi kazanıyor, mensup olduğu parti 1. Parti oluyor, ancak salt çoğunluğu elde edemiyor.
Mevcut Cumhurbaşkanı dışındaki adaylardan biri seçimi kazanıyor, kazanan adayın mensup olduğu parti salt çoğunluğu elde ediyor.
Mevcut Cumhurbaşkanı dışındaki adaylardan biri seçimi kazanıyor, diğer bir parti 1. Oluyor ancak salt çoğunluğunu elde edemiyor.
Mevcut Cumhurbaşkanı dışındaki adaylardan biri seçimi kazanıyor, diğer bir parti meclis salt çoğunluğunu elde ediyor.
Sayılan ihtimallerde salt çoğunluğu elde eden parti anayasa değişikliği yetkisine sahip nitelikli çoğunluğa ulaşıyor.
İşte 9 Temmuz sabahında bu ihtimallerden biriyle yüz yüze kalacağız. Ve bu ihtimallerden her biri yol açacağı gelişmeler ve sonuçları itibariyle diğerleriyle hiçbir şekilde mukayese edilemeyecek derecede sürpriz gelişmelere gebe görünüyor.
Söz gelimi Cumhurbaşkanının mensup olduğu partinin anayasayı dahi değiştirebilecek sayıda çoğunluğu elde etmesi durumunda “mutlak” iktidar olanağı doğabileceği gibi, her ikisinin rakip partilerden oluşması halinde karşılıklı fesih yetkilerinin kullanılması ve seçimlerin yenilenmesine varabilecek çekişmelerle karşı karşıya gelmemiz olasılığı da bulunabilecek. Tecellisi olanaksıza yakın bu iki uç ihtimal arasındaki diğer ihtimallerin azalan derecelerde de olsa benzer risklere açık olduğu da tartışma götürmez. Öte yandan ara ihtimallerin karşılıklı yumuşama ve uzlaşmalara yol açması ise güçler ayrılığı ilkesinin yeşermesi ve yerleşmesini beraberinde getirerek beklenmedik yararlara yol açabilmesi de tamamen olasılık dışı değildir.
Kesin bildiğimiz şey ise 9 Temmuz sabahı bu ihtimallerden hangisiyle yüz yüze kalacağımızı bugünden bilemiyor olmamız.
Anahtar seçmende.
Seçenekler bunlar. Hangisini istiyorsanız oyunuzu ona göre vereceksiniz. Diyelim ki, tercihinize uygun sonuç önünüzde belirdi… Yine de siz beklentinizi “neye niyet, neye kısmet” ihtiyatıyla törpüleyin. Hesap karışık…
Kenan IŞIK