Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '20

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

99 Kere Maalesef Leyla

Ezel Akay… 11 yıllık aradan sonra yeniden Netflix’te karşımızda! 9 Kere Leyla
 
Akay’ın sinemasından bahsedersek eğer yeni filminde de masalsı anlatımlar ve müzikal tadında bir akış görüyoruz. Ezel Akay’ın tüm filmlerinde bu masalcılık ve karakterlerin iç dünyasına absürd yolculuklar hakim. ‘Neredesin Firuze?’, ‘7 Kocalı Hürmüz’, ‘Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?’ filmlerinde de olduğu gibi kendine özgü eğlenceli, bol müzikli ve renkli prodüksiyonuyla bir tarz yakalayan Ezel Akay’ın, yeni filminde de aynı etkileri görmemiz mümkün. Sadece biraz daha modern bir anlatım, daha günlük yaşama adapte edilen bir çerçeve var; tabii ki Akay sinemasının sınırları dışına çıkmadan… 9 Kere Leyla’nın başlangıç sahnesinde evet bir Ezel Akay filmi başlıyor dedim, ana karakterlerden birinin iç dünyasına absürd yolcuğuyla açtı filmi, beni orada 7 Kocalı Hürmüz’e götürdü diyebilirim. 
 
Evet, dediğim gibi 11 yıl aradan sonra 9 Kere Leyla’nın fragmanları dönmeye başladığın hepimiz heyecanlandık. Oyuncu kadrosu adeta muhteşem; Demet Akbağ, Elçin Sangu, Fırat Tanış, Alican Yücesoy ve Akay filmlerinin demirbaşı Haluk Bilginer. Tabii ki bu kadar kusursuz kadroyu da görünce heyecanımız da ikiye katlandı; taa ki filmi izleyene kadar. 
 
Film, mitolojik hikayesiyle dikkat çekiyor. Günümüz kadın-erkek ilişkilerinin farklı bir boyutta anlatıldığı bir film seyrediyoruz. İbrani mitlerinde Adem’in günahkar olan ilk karısı olarak betimlenen, günümüzde ise ataerkil sisteme karşı direnişin sembollerinden olan Lilith’in erkeklere ve günümüz ilişkileri üzerine yorumlarıyla başlıyor film. Hikayenin temelinde Leyla (Demet Akbağ) ve Adem (Haluk Bilginer) var. Karısı Leyla’nın servetiyle rahat bir hayat süren ve gününe gün eden Adem, buna rağmen aşırı baskıcı olan Leyla’dan boşanmak istiyor. Adem’in, Leyla ile gittikleri evlilik terapisti Nergis (Elçin Sangu) ile bir ilişkiye başlaması, karısından boşanmak için onu daha da güçlendiriyor. Öyle ki bu güç Adem’in Leyla’yı öldürme girişimlerine kadar gidiyor ve bunu 9 kere deniyor. Filmin beğenilmeme nedenleri arasında Akay’ın seyirciyi filmden koparacak çok fazla unsurun bulunması ve kadına şiddeti eleştirirken aslında yeniden üreten bir durumun söz konusu oluşu. Böyle bir filmde bu konuya yer veriliyorsa eğer kara mizahın gücünden doğru bir şekilde yararlanılmalı. 
 
Filmde oluşturulan çerçeveler, bazı sahnelerde seyirciyi filmden uzaklaştırır şekilde. Sinematografik açıdan çerçeveler çok kalabalık ve renkli. Aslında bu Ezel Akay sinemasının bir yansıması evet ancak izlerken adeta ekrandan çıkıp seyirciye çarpacak bir etkiye sahip. Örneğin, terapi yapılan odada Leyla ve Adem’in oturduğu koltuktaki yastıklar bile o kadar renkli ve desenli ki sahneyi izlerken gözünüz takılıyor ve karakterlerden kopabiliyorsunuz. Film boyunca da yönetmenin diğer filmlerinde olduğu gibi çerçevede bir kalabalık ve renk cümbüşü hakim. Bazı sahneler arasında karakterlerin iç dünyasına yolculuk yapılırken özellikle de Adem’in sahnelerinde, filmden uzaklaştığınızı hissediyorsunuz. Sonsuz fonda, müzikal tadında çekilen sahneler biraz uzun kalmış, gerek yoktu. Aslında bu filmin müzikali yapılabilir, sesli düşündüm bir an, neden olmasın? 
 
Filmde yönetmene özgü gerçeküstü anlatımlar da fazlaca kullanılmış. Gerçek bir mekanda gökten yağan elmalara, Lilith heykelinin seyircinin gözüne sokarcasına gösterilmesine ve Mahdum’un (Fırat Tanış) saçlarının kırmızıya boyanmasına bence gerek yoktu. Sinemada metefor kullanımı en aza indirgenmeli ve bunu seyirci farketmeli. Yani kullandığınız simgeleri siz seyircinin önüne gözüne sokarcasına koyarsanız bu çok da sağlıklı bir anlatım olmaz. Filmde bu gibi durumlarla da karşılaşıyoruz. Akay’ın tüm filmlerinde bu gibi durumlar olsa da yeniden aynı etkiyi hissetmek çok da hoşuma gitmedi. Tüm bunların gerçeküstü bir temele oturtulması istenildiğini düşünürsek eğer araya absürd komedi unsurlarının doğru yerleştirilmesi gerektiğini söylemeden geçemeyeceğim. 
 
İzlemeyenler için daha fazla detay vermek istemiyorum ancak yazımın başında da söylediğim gibi 11 yıl aradan sonra kayıt diyen Ezel Akay’ın 9 Kere Leyla’sından pek de umduğumu bulamadım. Hikaye daha geniş ve seyirciyi yakalayabilecek şekilde işlenebilecekken çoğu şey boşlukta kalmış. Mitolojik bir konu, absürd komedi çıkarılabilecek bir alan ve muhteşem bir oyuncu kadrosu varken bile bazı unsurlar birbirini tutmuyorsa sonuç bu olabiliyor demek ki. 
 
 
 
Sağlıkla kalın…
 
 
 
Toplam blog
: 23
: 57
Kayıt tarihi
: 16.08.19
 
 

Sinema, televizyon, yeni medya ve halkla ilişkiler alanlarında kendini hem eğitim hem de sektörel..