Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

21 Nisan '16

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Yarayı kanatanlara!

Yarayı kanatanlara!
 

Yarayı Kanatanlara... (Bir Macar Masalıi Gibi...)


Her birimizin vücudunda binlerce çizik var geçmişten kalan. Kimi silik, kimi belirgin... Yaralarımız vardır bir de. Üzerinden dakikalar geçer önce, daha sonra saatler…  Kimi durur, kimi durmak bilmez.  Hala kanamaya devam eder bazıları. Hatta zamanla bırak azalmayı, inadına kanamaya devam eden yaralardır bunlar… Kimileri o kadar derin yaralardır ki, üzerinden seneler geçse yine kanar, kanamaya devam eder… Kanmak bilmez kanamaya… 
 
Ama her yara “ henüz her şeyin bitmediğini ” hatırlatır bizlere. Yaşadığımızı gösterir, nefes aldığımızı. Öğretir yaralarımıza rağmen yaşamayı, ayakta kalmayı. Yaralana yaralana büyütür hayat. Fakat bizler artık önlemler almaya başlarız yaralanmamak adına. Önyargılar büyütürüz yargılarımızın kucağında… Her yarada durdurmaya çalışırız içimizdeki öfkeyi, sevgiyi, nefreti, aşkı. Pamuklar basarız üzerine. Yaralarımızın üzerine bastığımız pamuklar içimizdeki acıları dindirir sanırız, yanılırız. Ve bazı yaralarda kabuk bağlar zamanla. 
 
Her birimizin yaraları vardır şu hayatta. Her biri birbirinden başka, hiçbiri ötekine benzemez, bin bir çeşit yara mutlaka her bir hayatta, bir de yaraları kanatanlarımız var inadına…
 
Karpatların eteğinde anlatıla gelen bir Macar Masalı anlatmak isterim size;
 
Macaristan’da bir inanç varmış. Katilleri henüz tespit edilmemiş cesetlerin zanlıları, bu cesetlerin önlerinden tek tek geçirilirmiş. Ola ki katil bu zanlıların içlerinden biriyse tam cesedin hizasına geldiğinde cesedin yarası kanamaya başlarmış. İşte Macaristan’da ölmüş şahısların katili, sanık ölünün önünden geçirildiğinde kanamaya başlayan yarasından bulunurmuş.
 
Vaktin birinde, kalbine hançer saplanmış bir Macar soylusunun cesedini bulurlar ve saraya getirirler. Babacağızı bu olaya çok üzülür. Oğlunun bütün düşmanlarını arayıp bulur oğlunun yatağının önünden geçirir. Fakat yara kanamaz. En sevdiği, gözünün nuru dostları geçer yatağın önünden yara yine kanamaz. Ardından saray halkı, ülkenin tüm erkekleri Macar soylusunun yatağının önünden geçer fakat yara yine kanamaz. Derken, Macar Soylusunun âşık olduğu güzel ağlaya ağlaya gelir. Öyle bir bakar ki yatağında yatan Macar soylusuna, sanki bir hançer daha saplar kalbine. Kan boşanır gencin kalbinden durmak nedir bilmeden…
 
Macar Soylusunun babası kıza yönelip, “ Oğlumu sen mi öldürdün, ” der hiddetle…
Güzeller güzeli genç kız cevap verir:
 
“Hayır, ben öldürmedim. O beni seviyordu, ben buna inanmadım. Fakat sadece sevmek ona yetmiyordu, bu onu kandırmıyordu. Daha fazlasını arzu ediyordu. Beni sevdiğini herkes bilsin, benimle hep beraber olsun istiyordu. Lakin ben razı olmadım. Çünkü bazı kusurları vardı. “Eğer buna razı olmazsan seninle dolu olan bu kalbe saplarım elindeki hançeri, öldürürüm kendimi” dedi. Ben inanmadım. Hançeri verdim o da kalbine sapladı…”
 
Yaralarımız vardır bedenimizde,
Kimi geçer, kimi kalıcıdır ömür boyu bizimle.
Kiminin faili belli, kiminin ise adı saklı kalbimizde...
Yaralana yaralana büyütür hayat biz istemesek de...
Bazen hançer elimizde,
Bazen saplı yüreğimizde.
Değişir kişinin kendi masalına göre...
 
Toplam blog
: 3
: 130
Kayıt tarihi
: 10.11.15
 
 

"Naftalin Kokulu Mektuplar" adlı kitabın yazarı ..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara