Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

30 Ocak '09

 
Kategori
Dünya
 

Davos'ta bir Türk

Davos'ta bir Türk
 

commondreams.org


1971’den beri Dünya Ekonomik Forumuna ev sahipliği yapan İsviçre’nin Davos kasabası, uzun süre konuşulacak bir foruma daha şahitlik etti dün gece.

Davos Dünya Ekonomik Forumu kapsamında dün Başbakan Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ve Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa’nın katıldığı Gazze konulu panel yapıldı.

“Gazze Ortadoğu İçin Model” konulu oturumda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında gerginlik yaşandı. İsrail’in Gazze’de orantısız güç kullandığı ve uluslararası toplumun buna seyirci kaldığını ifade eden Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye yönelik ablukayı kaldırmasını istedi. Peres’in “sizin başınıza roket atılsa siz ne yaparsınız” sözü üzerine Erdoğan, Peres’e “Sesin çok yüksek çıkıyor. Bu suçluluk psikolojisinin gereğidir. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüz, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum” dedi. Derken oturumu yöneten Washington Post yazarı moderatör(ya da provokatör) Ignatus’un sürenin bittiğine dair el kol hareketleri ile Erdoğan’ı uyarması, iyice ortamı gerdi. Bunun üzerine Erdoğan Peres’in 25 dakika konuşmasına karşın kendisinin 12 dakika bile konuşturulmadığını da hatırlatarak “Benim için de bundan böyle Davos bitmiştir. Daha Davos’a gelmem. Siz konuşturmuyorsunuz” diyerek salonu terk etti.

Bu andan itibaren tüm dünyanın tepkileri merak konusu oldu şüphesiz. Ardından birçok uluslararası haber ajansı olayı flaş haber olarak geçtiler.

Öncelikle, Türk basını ikiye bölünecektir. Ağırlıklı bir kısım, (yıllarca yaşanmış ezikliğin de etkisiyle) bu hareketten oldukça haz alan sıcakkanlı Türk toplumunun takdirini kazanan Erdoğan’ı tebrik ederken, karşı kanat ise diplomatik arenada bu gibi fevri hareketlerin doğurması muhtemel sonuçları irdeleyerek ağır şekilde eleştirecektir.

Bir gerçek var ki; bu tür ortamlarda, uluslararası siyasi arenalarda üsluptan taviz vermemek ve temsil edilen makamın ağırlığını korumak esastır. Ancak, Sayın Erdoğan’ın dünkü tepkisi iyice bilinmelidir ki, uzun zamandır biriken politik bir enerjinin dışa vurumu, tabiri caizse patlamasıydı.

Ortadoğu’da yüz yıldır sürekli savaş ve kavga halinde olup, hiç kimseyi ve hatta Birleşmiş Milletler karar ve talimatlarını bile hiçe sayarcasına at oynatan, en son Hamas’ın tahriklerini bahane edip yüzlerce çocuğun, kadının, sivilin katili olan İsrail’in temsilcisinin hala yaptıklarını savunur bir haldeki çıkışlarına verilebilecek en güzel tepkiydi bu. WP yazarının provokasyonlarını da tuzu biberiydi kaosun.

Ortadoğu, karar alınırken, düzen kurulurken Türkiye’nin fikri ve oluru alınacak bir coğrafyadır. İsrail Ortadoğu’yu istediği gibi yönetemez ve karıştıramaz. “Artık bu bölgedeki hiçbir oluşuma ve karara Türkiye seyirci kalmayacaktır” ın onların anlayacağı dilden söylenmiş haliydi bu tavır.

Sayın Başbakan’ın geçtiğimiz günlerde Rum gazeteciye verdiği cevap, IMF ile olan ilişkiler, dün Davos’taki dik duruşu, Türk halkının özlediği ve yapılmasından haz aldığı, gurur duyduğu gelişmeler oldu. Diplomasi adına bir takım hatalar barındırsa da bu hareket, bazen birilerinin anlayacağı dilden söylemler şarttır. “Gayeye giden her yol meşrudur” daki gaye; artık bölge ve dünya arenasında daha ciddiye alınmamız gerektiği ve bundan sonraki duruşumuzun şeklini gösterme idiyse, bu tavır meşrudur ve bu böyle bilinmelidir. Uluslar arası arenada bu hareketin olumsuz da karşılanabileceği bir gerçektir. Ne var ki her şeyin bir bedeli vardır ve bazen amaç uğruna bazı şeylerden fedakârlık yapıp cesur adımlar atılmalıdır. Buna rağmen öncelikle ve özellikle Arap dünyası ve Müslüman ülkeler olmak üzere birçok dünya ülkesi de bu duruşu onaylayacak ve bu durum karşısında sergilenen tutumu takdir edecektir.

Diğer yandan, malum zirvede Sayın Başbakan’ın, Şimon Peres’in söylemlerine sessiz kalması da ayrı bir infial olabileceği de değerlendirilmeli ve olaya bir de o (ters) açıdan bakılmalıdır. Sessiz kalmak, tepki vermemek, kabul etmek, onamak, haklısınız demek anlamına gelmeyecek miydi? Bugün dünya medyası “Peres konuştu, Erdoğan dinledi” demeyecek miydi? Biz bu sefer de Erdoğan’ın suskunluğunu ağır bir dille eleştirmeyecek miydik?

Evet, şu an bir kısmımız bu olaydan dahi menfaatlenme çabasına girip, Başbakan’ın bu tavrını seçim yatırımı, şov gibi bir takım boş ifadelerle maskelemeye çalışmaktayız. Bunun adı şovsa bile, bu şov İsrail’e ve dünyaya yapılmıştır, iyi de yapılmıştır.

Peres, karşısında kabile reisi değil de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olduğunu anlamıştır artık.

Olaydan sonra da bir açıklama ile Sayın Erdoğan “Yahudilerle ya da İsrail halkıyla ilgili bir durum olmadığını” tepkinin bu şekilde algılanmaması gerektiğini ifade etti.

Son olarak Şimon Peres de yaşananların “Türkiye-İsrail ilişkilerini olumsuz etkilememesini” umut ettiğini belirterek Türkiye’nin Ortadoğu’daki arabuluculuk misyonuna devam etmesini temenni ettiğini de sözlerine ekledi.

Böylece olumsuz beklentiler ve birilerinin Ortadoğu'da aleyhimize bir kriz beklentisi de (!) anlamsız kaldı. israil'in bile, bizim onlara olduğumuzdan daha fazala muhtaç olduğu gerçeği de aşikardır.

Saygılar.

 
Toplam blog
: 290
: 2581
Kayıt tarihi
: 15.06.06
 
 

Kimya Yüksek Mühendisi. Sporsever ve edebiyat aşığı. Periyodik tablo, T cetvel..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara