Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '09

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye, Avrupa Birliği'nin antagonizmidir.

Türkiye, Avrupa Birliği'nin antagonizmidir.
 


''Bu ödülü, tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme armağan ediyorum...''
demişti, Nuri Bilge Ceylan, Cannes'da büyük ödülü aldıktan sonra.

Türkiye, garip ve yalnızlıklar ülkesi...

Dün Avrupa Adalet Divanı, Türkiye vatandaşlarının Avrupa Birliği'nde serbest dolaşımı ile ilgili davada görüş bildirmiş.

"Avrupa Adalet Divanı, Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında <ı>23 Kasım 1970 tarihinde imzalanan Katma Protokolün 42. maddesi uyarınca Türkiye’de kurulu işletmelerde çalışanlardan, hizmet sunmak için AB’ye girişlerinde vize talep edilemeyeceğine hükmetti. Avrupa Adalet Divanı, iş için Avrupa’ya gidecek Türklerden vize istenemeyeceğine hükmetti." <ı>

Bu protokol imzalandığında ben bir yaşındaymışım. Avrupa hala Türkiye vatandaşlarının topraklarında özgürce dolaşmasını tartışıyor. Yukarıdaki karar bir hüküm gibi görünse de aslında bağlayıcı değil; yani Avrupa Birliği konuyu yine müzakere edecek, inceleyecek, Türkiye'ye yeni bir takvim sunacak, oyalayacak da oyalayacak...

Neden?

"Çünkü Türkiye, Avrupa Birliği'nin antagonizmidir."

Önceki yazılarımdan birinin içinde yaptığım bir hatayı düzelterek devam etmek istiyorum. Türkiye "süper güç" olabilir mi? isimli yazımda;

"...Birinci Roma İmparatorluğu bugünkü Avrupa Birliği'nin rasyonalitesini doğurmuştu. Avrupa, Roma tipi örgütlenmeyi ve birliği sağlayabilmek için bin yıl çalıştı mücadele etti. Bin yıl boyunca Roma'nın mirasını kullandı.

Tarihte, Birinci Roma'yı yıkan ve İkincisini kuran güç Osmanlılardır."

Burada hatanın ötesinde eksik bir tarih bilgisi var.

Birinci Roma İmparatorluğunun bugünkü Avrupa Birliği rasyonalitesini doğurduğu doğru bir saptama olmakla birlikte bu imparatorluğunu yıkıp yerine ikincisini kuran Osmanlılardır hükmü yanlış oldu. Çünkü, aslında Birinci Roma İmparatorluğu önce iki parçaya bölündü; daha doğrusu Osmanlı'nın mirasını devraldığı Doğu Roma İmparatorluğu kuruldu. Osmanlılar bu miras üzerine kuruldu. Birinci Roma ile Doğu Roma İmparatorlukları tarihsel olarak bambaşka şeylere karşılık gelir. Doğu Roma olsun, Osmanlı olsun tarih boyunca, güçlü oldukları dönem süresince "doğuda" bir birlik sağlamışlardır. Birinci Roma İmparatorluğu ise bugün olduğu gibi sürekli birlik olmaya çalışmaktadır. Gözü hep doğuda olmuştur.

<ımg alt="" src="http://img182.imageshack.us/img182/5929/batdouromayk8.png" border="0">

Roma ve Doğu Roma İmparatorlukları

Tarihin en büyük felaketlerinden biri olarak gördüğüm olarak gördüğüm Haçlı Seferleri dağılmış bu birliği yeniden bir araya getirmenin misyonunu taşıyordu. Haçlıların 200 yıllık seferi, Avrupa'ya ekonomik canlanma, zenginlik, doğunun, bilimi, bilgeliğini götürmüştür. Bu Avrupa'nın içinde reform ve Rönesans hareketlerinin motor gücü olmuş daha sonra da sanayi devrimine kadar uzanmıştır.

İlerleyen zamanlardan yakın tarihimize kadar geçen sürede olup bitenleri de kısmen biliyoruz.

Avrupa Birliği bugün çok ciddi bir gerileme, hatta dağılma tehdidi içindedir. Çünkü Avrupa Birliği önceki gün yazdığım Göçmen sorunu kapitalizmin motor gücüdür. isimli yazıda söz ettiğim gibi artık kendi dinamikleriyle ayakta duracak hali kalmamıştır. Kuşkusuz çok zengindir; güçlüdür, hegemonal bir etkisi vardır, nüfuzludur ancak motor eskimiştir.

Avrupa Birliği'nin içindeki bir grup, bazı ülkeler bu durumun farkındadır. Eskimiş motorun yenilenmesi için Türkiye kartını yer açmışlardır. 1999'da Finlandiya'da başlayan süreç böylesi bir ilhamın eseriydi. Ancak Birlik içindeki muhafazakâr taraf Türkiye'nin üyeliğine ırkçı söylemlere varacak şekilde karşı durmaktadır. Avrupa içindeki değişim çok ilginçtir; eskiden Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkiler Hıristiyan Demokratlarla yürütülürken; bugün sosyal demokrat partiler Türkiye'nin Birlik üyeliğini destekler hale gelmiştir. Almanya'da Merkel, Fransa'da Sarkozy Türkiye'nin Birlik üyeliğine ısrarla karşı çıkarlarken, Almanya'da ve Fransa'da merkezin solundaki partiler desteklemektedir.

Birliğe üyeliğine karşı duranların tezi, Türkiye'nin Avrupa'nın temel değerlerine, kültürüne, yapısına tamamen yabancı olduğudur.

İlginçtir, üyeliğini destekleyenler de Türkiye'nin bu yapısının Avrupa'nın içinde bulunduğu durgunluğu ortadan kaldıracağını savunmakta; tarihin ilerlemesinin karşıtların birliği, çelişkilerin yarattığı sentez olduğunu savunan diyalektik felsefeye dayandırmaktadır.

Avrupa'nın solu Türkiye'nin üyeliğine sıcak bakarken, karşılarında Türkiye'nin sağını gördükleri için aslında çok ilginç bir tabloyu da ortaya çıkarmaktadırlar. Avrupa'nın muhafazakâr kesimi Türkiye karşıtıyken, Türkiye'nin muhafazakârları Avrupa'yı istemekte; sol görünümündekiler ise yine karşı durmaktadır.

Aslında bu yapı da garip bir şekilde diyalektiğin karşıtların birliğine uygun gibi durmaktadır.

Türkiye, Avrupa Birliği'nin uzlaşmaz bir çelişkisidir. Bu çelişki Doğu Roma'dan itibaren vardır. Bu anlamda birbirlerinden ayrılması da bir araya gelmeleri, yani anlaşmaları da olanaksız durmaktadır. Ancak bu çelişki aynı zamanda da gelişimin motor gücü olmayı sürdürmektedir.

Uzay Gökerman

İlk kitabım, "Adalar ve Kıtalar" çıktı.

<ımg height="265" hspace="0" src="http://www.indigodergisi.com/adalar_ve_kitalar_uzay_gokerman_indigo_dergisi.jpg" width="170" border="0">

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..