Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

06 Eylül '07

 
Kategori
Kitap
 

İmece usulü kitap okuma!

İmece usulü kitap okuma!
 

06. 12.2001 tarihinde aldığım bir kitabı bugün yarın okuyacağım diyerek bu güne kadar okuyamamıştım. Yaklaşık yirmi gündür belki de bir aydır bilemiyorum televizyonumuz bozuk ve biz bunun dayanılmaz keyfini yaşıyoruz! Zaman zaman çocuklarla dondurma yemeğe, gece yürüyüşlerine, saat 21.00 veya 22.00 den sonra yakınlarımıza çaya gidiyoruz.

Televizyonun hayatımızdan neleri götürdüğünü şimdi daha iyi anlıyorum. En azından sosyalliğimize inen bir darbe olduğuna eminim. Seçim üstü haberlerden özellikle Cumhurbaşkanlığı muhabbetlerinden ikrah gelmişti. Dizilerin yeni bölümleri başlayacağından (aile içi+ buna yakın çevrem de dahil) üzerimde baskı olmasa televizyonsuzluktan oldukça memnunum arkadaşlar.

Evde sükûneti sağladıktan sonra, kızıma yeni aldığım kitabından bana bir parça okumasını istedim. Sessizlikte kitabından bir bölüm okumaya başladı. Onun bu istekli davranışı karşısında, yerimden kalkıp kitaplıktan yukarıdaki tarihte aldığım bir kitabı ( "Kirâze", dörtte birini şimdiye dek ancak okumuşum) kendisine bunu okuması için uzattım.

Aslında kitabı kendimde okuyabilirim ama bunun önemini belirtmek açısından okuyan kişi tarafından algılanması ve okuduğunun ne kadarı anlaşılabilir olması açısından önemliydi. Kızım Gülden kitabı okurken oğlum Gökmen, eşim ve ben pür dikkat olaya konsantre olup, dinleme moduna girdik.

Saat 22.30 gibiydi yaklaşık bir saat sonra, Gülden yoruldu ve rotadan sapmaya başladı. Anlaşılır olmasında sıkıntılar baş göstermeye başladı! (uyukluyor) Bu kez görevi eşim devraldı. O da yaklaşık bir buçuk saat devam etti. Saat 01.00 gibi, çocuklar çoktan uyumuştu. Eşim yatakları açmak için ara verince bu kez kitap okuma işini ben devraldım.

Zaten işten yorgun argın gelmiştim. Bir süredir çok yoruluyordum. Buna rağmen kitabı okumaya devam ediyorum. Eşim yatakları açmış çocukları yatırdıktan sonra yanımda dinleme moduna girmişti bile.

Efendim biz kitabı okurken vah vah, tüh tühtü, bak sen zavallıya, ül..n ne caniymiş? Hadi yaa, sen bu Lilianın kim olduğunu hatırladın değil mi? "Bu Altıparmak dokuz canlı Burak paşa da az değilmiş" gibi yorumlarla olayları tartışarak okuyoruz.

01.30 gibi kitabın en zevkli yerinde gerisini yarın okumak için bıraktık. Çünkü ben duygusal yerlerde tıkanıyorum, ağlamak istiyorum o an. Dudaklarımı ısırıyorum ve işin havasından uzaklaşıyorum eşime bakıyorum ne olur hadi sen ağla, bende arkandan geliyorum der gibi duruyor. "İyisi mi biz yarın Gülden'e okutur biz de ağlamamak için dudaklarımızı ısırırız" diyorum ve gülüşüyoruz.

Benim televizyon, kitaplıkta yarım kalmış bütün kitapların okunması bitmeden tamir olmayacak gibi duruyor. Benden size bir öneri, televizyonun fişini çekin arkadaşlar! İnanın çok güzel oluyor yeminle daha sayfası açılmamış, okunmamış kitaplarım var alınmış.

Tabi bu benim kitap okumayı sevmiyorum anlamına gelmesin! Bu benim hayran gönüllülüğümden olsa gerek sadece raftan rafa sıçrama yapmasını seviyorum. Evin her köşesinde yarım bir kitap mutlaka vardır. Tabi bitirdiklerimde...
Bu imece usulünü çok beğendim. Çok daha etkili oluyor. Yarım kalmış kitapları olmayanlar da, televizyonun fişini arada çekebilirler! Son zamanlarda izlenecek bir şey kalmadı. En azından moraliniz bozulmaz arkadaşlar, selam ve saygılarımla...

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara