Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı.Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.Hatta Babamın bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdey..
Dışarıda lapa lapa yağan bir kar. Bembeyaz sokaklar. Sıkışmayan bir trafik, Evlerinde mutluluğu bırakarak onca sıkıntılarına rağmen yüzlerinden gülümseme eksik olmayan, iki dudağının arasından çıkan..
Yüreğim bin parça?, hemen telefon açtım. Görüşmek istedim. Odasına aktardılar. Telefona çıkan arkadaş, abi doktorlar görüşmeyi yasakladılar dedi. Benim aradığımı söyler misiniz dedim. Öğrenince tele..
Bir hadis-i şerif var: Evlada yapılan babaya yapılan gibidir?Seyyid bir arkadaşım evlenecekti. Eli sıkışık. Utana sıkıla durumunu izah etti. Allahım? Böyle fırsat kaçar mı?.. Ama bende de yok ..
(Ben çayları tazeleyeyim, siz dinlemeye devam…) - Askere gidecektim. Hanımı nereye bırakacağım diye kara kara düşünüyorum. Bir gün hanımla Efendi Baba'ya gittik. Biz içeride sohbetlerini dinlerk..
Genlerimizde sadece bizim milletimize haiz bir özellik var. Bu özellik bizi diğer milletlerden ayıran en büyük fark. O fark MERHAMET DUYGUSU. Evet genlerimizin içinden söküp atamadığımız ne kadar kızı..
Efendi hazretlerinin kabrini çevreleyen demir parmaklıklara dev bir şey dokundu sanki... Ses parmaklıkların başımın üzerindeki kısmından başladı ve bir anda dört tarafını büyük bir süratle döndü. Heme..
İşte sonsuza endeksli işaret… İki yönlü bir işaret bu… Abdülhakim Efendi hazretleri bu hitaplarıyla; Habil amcayla olan kalbî yakınlığını ve nasıl bir devlete kavuştuğumu, kıymetini bilmem gerektiğin..
Bu asırda bir evliya mı?.. Onları herkes göremez, tanıyamaz diye duyardım küçüklüğümden beri… Büyüyüp, tasavvuf kitaplarını okuduğumda bunun doğru olduğunu anladım... Evet, onları tanımak nasip işi..
Yıllardır yazmadım... Şimdi yine devam.. Haftanın belirli günleri... Çünkü eskisi kadar vaktim yo..