
Kendimi bildim bileli hiç saf su içmedim... ÇAY benim abu hayat suyum... İnce belli bardakalar çabuk bittiği için kupayı tercih ederim ama illede cam bardak isterim. Seramikten nefret ederim... Her türlü çayı denedim... Bir ara en çokKAÇAK ÇAY içiyordum, sonra en iyisinin Türk çayı olduğuna karar verdim. İkliminden ötürü, dünya üzerinde ilaç katkısı kullanılmayan tek çayın Türk Çayı olduğunu biliyormuydunuz? Hukuk Fakültesini bitirmemde çayın büyük katkısını unutmam mümkün değil. Soğuk kış gecelerinde içimi ısıtan ve beni çalışmaya konsantre eden oydu. En sevdiğim cümle "ÇAY HAZIIR" cümlesidir. En nefret ettiğim ise SOĞUK ÇAYdır ve maalesef yaygınlaşmaktadır.
SONRA, YAZMAYI ÇOK SEVDİM... On yaşlarımda resimli roman çizmeye kalkıştım... Bitirmem mümkün olmadı, karikatür çizdim ama Oğuz Aral'ın GIRGIRında bir türlü yayımlatamadım. İlk paramı bir gazeteye yazdığım öyküden kazandığımda 18 yaşındaydım. Şimdilerde edebiyatla ilgilenemiyorum... araştırmalar ve makaleler yazıyorum.
Steril hayatları sevmediğim için midir bilmem, lüks semtlerde yaşamaya hiç özenmedim... SAMATYA gibi eski istanbul mekanlarında yaşamayı tercih ettim. Daha çok İNSAN vardı...
Anadolu'nun tüm danslarını öğrenmeye çalıştım. Hep öğrenmeye çalıştım... öğrenci kalmayı sevdim... bilgiyi sevdim... Hızdan nefret ettim... gerçeğin yavaşlıkta olduğunu düşünürüm. ne kadar acele etmezsen okadar fazla görürsün... ve o kadar çok zevk alırsın...
- Toplam blog
- : 34
- : 4474
- Kayıt tarihi
- : 22.07.06