
"Yasamak sakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yasayacaksin
bir sincap gibi mesela,
yani yasamin disinda ve ötesinde hiçbir sey beklemeden,
yani, bütün isin gücün yasamak olacak."
Demiş canım Nazım. Hani diyorum; hakkını verdim mi yaşamımın, sanırım ziyadesiye... Baştan ayağa; sıcağa, pamuğa, portakala, pamuk işcilerine, kebaba, kabadayıya, küfüre, edebiyata... kesmiş bir şehirde, yani o muazzam şehirde "Adanaya kar yağmış, karın altında gül varmış" denen şehirde yaşamaktayım.
"Gece rüyamda, güneş vurmuş bir portakal bahçesi
altın kanatlı kuşlar, gümüş ışıltılı bir ırmak gördüm."
Avare Yıllar’dan aldığım bu cümle, Orhan Kemal’in roman kahramanının bilinç altındaki mutluluğunun resmi. Avare Yıllar’ın kahramanı; günler, haftalar süren bir gerginliğin ardından bir parça rahatladığı günün gecesinde görür bu rüyayı. Bir Adanalı rüyasıdır bu aynı zamanda. Adana, hem bir cennet rüyasıdır, hem de cehennemdir. Orhan Kemal’in romanlarında Adana daha çok cehennemi yüzüyle karşımıza çıkar, ama satır aralarında Adanalıların Adana’dan neden vazgeçemediklerini rahatlıkla görürürüz. Kimi zaman cennet, kimi zaman cehennem yüzüyle karşımıza çıkan Adana’dan bir Orhan Kemal geçmiştir bir de ben... Daha ne olsun.
- Toplam blog
- : 76
- : 2902
- Kayıt tarihi
- : 06.11.06