Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '08

 
Kategori
Siyaset
 

AB-Türkiye ve yargı

AB-Türkiye ve yargı
 

AİHM: ''Yüzde 10'luk seçim barajı haklıdır.''


Türkiye'de halkın yüzde 47'sinin oyunu almış olan Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında kapatma davası açılması üzerine Avrupa Birliği'nden gelen tepkileri çok iyi biliyoruz. ABD'nin aksine<ı> ''Sizin bileceğiniz iş.'' diyemeyen AB <ı>''AKP kapatılırsa müzakereler durur.'' söylemine kadar gitti.

Hoş, 29 Kasım 2006'dan beri müzakereler zaten durmuş durumda ya...

AB'nin AKP ile mi yoksa Türkiye ile mi müzakere yaptığı sorusu önümüzde dururken AB söylemlerini destekleyenler genelde <ı>''Tabii ki bizi eleştirecekler, biz oraya üye olmak istiyoruz.'' savını belirttiler. Bu konuda en doğru sözü CHP Milletvekili Onur Öymen'in söylediğine inanıyoruz: ''Bizi eleştirmek tabii ki haklarıdır ama bunu ulusal onurumuzu zedelemeden yapsınlar.''

Türkiye'de gündem tam bir hukuk skandalı olan ''Ergenekon davası'' iken AB'den bu konuda çıt çıkmıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 8 Temmuz tarihinde çok önemli ve altı çizilmesi gereken bir karar aldı.

Bana göre, Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi olan seçim barajı konusunda AİHM önemli bir karar verdi. Davanın geçmişine bakalım:

3 Kasım 2002 Seçimleri'nde Şırnak'dan daha sonra kapatılan DEHAP'ın milletvekili adayları olan iki Resul Sadak ve Mehmet Yumak partileri ilde yüzde 45 kadar oy almasına rağmen seçilememeleri nedeniyle yüksek seçim barajından şikayet ederek 2003 yılında AİHM'ne başvurdular. Bu itiraz, bize göre kimden gelirse gelsin önemlidir. Seçim barajı, AB ülkelerinde de uygulanmakta ama daha az olmaktadır. Örneğin, Lihtenştayn'da yüzde sekiz, Almanya ve Polonya'da yüzde beş, İsveç ve Bulgaristan'da yüzde dörttür. 2002 Seçimleri'nin çoğu örneği de temsilde adaletsizliği gösterir. DEHAP Diyarbakır, Batman, Hakkari ve Şırnak'ta açık ara birinci parti olurken, AKP ve CHP milletvekili çıkarmış, DEHAP çıkaramamıştır. <ı>*

2002 Seçimleri sonucunda iki, 2007 Seçimleri sonucunda ise üç siyasi parti yüzde 10'luk ülke barajını geçmeyi başardılar. 2007 Seçimleri öncesi Dr. Ahmet İnsel ''Solda Bağımsız Ortak Aday'' projesini ortaya koydu. Bu proje sonucunda Prof. Dr. Baskın Oran ve Ufuk Uras bağımsız olarak aday oldular. Seçim barajını aşamayacağı aşikar olan Özgürlük ve Demokrasi Partisi'nin lideri Ufak Uras milletvekili seçildi ve parlamentoya girdi. Aynı şekilde, Büyük Birlik Partisi lideri Muhittin Yazıcıoğlu da Meclis'e girdi ve daha sonra partisine tekrar katıldı. En önemlisi ise ülke genelinde yüzde 4.5- 5'lik oy çoğunluğuna sahip olan Demokratik Toplum Partisi'nin seçimlere bağımsız adaylarla katılması ve grup kuracak sayıda milletvekili çıkarmasıydı.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin aldığı yüzde 46.7'lik oyun en önemli sebebinin ülke barajı olduğunu söylememize gerek bile yok. Demokrat Parti dışında hiçbir partinin yüzde beşi aşamaması da bunu işaret etmektedir. Seçim barajının yüzde beş veya daha az olması durumunda AKP seçmeninin bir bölümü DP, ANAP veya GP'ye kayacaktı, seçime katılmayan nüfusun büyük bölümü de seçimlere katılacaktı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ''Seçim barajının insan haklarına aykırı olduğu yönünde bir karar vermesini'' beklerdik. Bu konuda insan hakları hukukçusu Olgun Akbulut'un ''Seçim barajı zarar veriyor'' ** başlıklı yazısını okumanızı da tavsiye ederim. Türkiye'nin taraf olduğu İnsan Hakları Sözleşmeleri'ne açıkça aykırı olan seçim barajı meselesi Türkiye'nin mahkumiyetine neden olabilecekken, AİHM'nin bu kararıyla Türkiye aklanmış oldu.

Bu konuda, ne yazık ki, AB'nin samimiyetinden kuşkulanmak zorunda kalıyoruz. Avrupalılar AKP gibi partilerin tek başına iktidara gelmesinden memnun olacak ki, insan haklarına açıkça aykırı olan yüksek seçim barajını savunmakta. Açıklamaları kararda '70'li yıllara atıfta bulunulması da son derece manidardır. Sözde istikrarı destekleyen bu karar derinde ne manaya geliyor, düşünmek lazım.

Bu karar Türkiye'de seçim barajının bırakın düşmeyi, yükseltilmesini bile haklı çıkarmaktadır. Seçim barajı yüzde yirmiye kadar çıkarsa tek partili bir parlamentoyla karşı karşıya gelebiliriz. Avrupa Birliği demokrasiyi desteklediğini söylese de, bu kararıyla direkt olarak diktatörlüğün önünü açmıştır. Sorun, AKP'nin birinci parti olması da değil. Herhangi bir partinin muhalefetten yoksun olduğu bir ülkenin hali acınacak olmaktan başka nedir?

AİHM'nin kararına elbette saygı duyuyoruz ama Türkiye'nin bu karar doğrultusunda hareket etmek zorunda olmadığına inanıyoruz. Seçim barajının ülke gerekleri çerçevesinde makul orana indirilmesi umuduyla...

*http://www.abhaber.com/haber.php?id=15964 - Seçim Barajı ve AİHM - Prof. Dr. Ergun Özbudun

** http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=176381&tarih=22/01/2006

 
Toplam blog
: 641
: 316
Kayıt tarihi
: 16.12.07
 
 

Bir uluslararası ilişkiler öğrencisinin gözünden dünya ve bonusu olarak da futbol... ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara