Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '06

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

AB yavaşlama raporu

AB yavaşlama raporu
 

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri senelerdir süren hummalı ve bitmeyen bir senfoni. Dün Avrupa Konseyi İlerleme raporu ve strateji belgesi açıklandı. Belgede Türkiye’nin Ankara protokolüyle ilgili yükümlülüklerini yerine getirmesi ve özellikle fikir özgürlüğüyle ilgili yasal düzenlemeleri bir an önce yapılması ön plana çıktı.. Pekiyi ne demek bu Ankara protokolünden doğan yükümlülükler?

AB ile müzakereye girmiş bir ülkenin AB’ye üye tüm ülkeleri tanıması gerekiyor yani bu Kıbrıs Rum kesiminin tanınması ayrıca Türk liman ve havaalanlarının Kıbrıs Rum kesimine açılması anlamına geliyor. AB Türkiye’ye bu konuda harekete geçmesi için bir ay süre verdi.14 Aralık liderler zirvesine kadar Türkiye olumlu bir adım atmazsa bu sefer AB komisyonu yaptırımı olan bir tavsiye kararı alacak. Bu kararın ne olacağı henüz belli değil ancak baktığımızda bu kararın herkesin bahsettiği tren kazası olması yani müzakerelerin askıya alınması ihtimali yok. Uzun dönemde her iki tarafta birbirine mecbur.Ancak uzmanlar AB’nin Kıbrıs sorunun çözemeyeceğini bu sorunun AB’nin boyunu aştığını belirtiyor. Bu noktada Türkiye, biz limanlarımızı açalım ama AB’de Türkiye’ye verilen sözleri yani KKTC’ye yapılan izolasyonları kaldırsın demekte. AB Türkiye raportörü Camiele Eurlings dün yaptığı basın toplantısında aynı noktaya temas ederek iki taraf içinde kabul edilebilir bir çözüme ulaşılması gerektiğini ve Türkiye’nin Kıbrıs Rum kesimini açıkça olmasa da kapalı olarak tanıması gerektiğine vurgu yaptı. Raporda öne çıkan bir başka konu da fikir özgürlüğü hakkında gerekli düzenlemelerin yapılması,burada da kastedilen 301. madde. Ayrıca raporda, askerin hala siyasette etkili olduğu, namus cinayetleri, aile içi şiddet, kadınların siyasete katılımı, cem evlerini açılması, Alevilerin dini eğitimi, Heybeliada ruhban okulu konularında yeni bir gelişme olmadığı belirtiliyor. Anadilde eğitim konusunda ilerleme olduğu açıklanıyor.İlgi çekici bir başka nokta Lozan antlaşmasında adı geçmeyen azınlıklardan bahsedilmesi. Bu arada Fransa yine iç siyasetine dönük bir seçim manevrasıyla Türkiye’nin üyeliğinin AB’ye üye tüm ülkelerde ayrı ayrı referanduma sunulmasını istedi ve bu isteği reddedildi.

Kamuoyu günlerdir müzakerelerin askıya alınabileceğinden bahsediyordu, ancak beklenen sonuç gerçekleşmedi, son zamanlarda hem AB tarafında hem bizim tarafımızda AB’ne karşı bir isteksizlik bir karşılıklı restleşme baş göstermişti. AB bizi reformları yapmamakla bizde AB’yi bize verdiği sözleri yerine getirmemekle suçladık. Aslında AB’nin 2000li yıllarda çok düşünmeden, planlamadan üye sayısını 25 e çıkarması, şu an içinde bulunduğu en büyük sorunu. Hazmetme kapasitesi olarak adlandırılan bu durum, birazda Avrupa’nın ölçüp biçmeden genişlemesinden doğan bir sorun. Çünkü AB genişlediği ölçüde derinleşme sağlayamadı, AB anayasası kabul edilmedi, karar mekanizmalarındaki oy ağırlığı sorun oluyor, diğer tarafta AB’nin başat konusu olan ekonomi ve Çin’le rekabet hususlarında tedirgin edici gelişmeler var. Yani bugün AB’nin gündeminde Türkiye ön planda değil, esas olarak AB kendi iç sorunlarıyla boğuşmakta. Bu sebeple Türkiye kendi açısından üstüne düşenleri yaparak, Kıbrıs sorununun çözümü için masaya güçlü bir şekilde oturmalı. Ancak bu noktada uyanık olmak ve diplomasiyi iyi bilmek, geleceği iyi okuyabilmek gerekiyor. Bu arada önümüzdeki dönemde Türkiye’de ve ardından Kıbrıs Rum kesiminde seçimlerin olacağını ve iki tarafında iç siyaset açısından ellerini taşın altına koymayacağı da görünen bir gerçek. Yani çözüm bir başka bahara arkadaşlar…

 
Toplam blog
: 44
: 1522
Kayıt tarihi
: 22.08.06
 
 

Hayat akıp giden upuzun bir ırmak, bu ırmakta bazen bir akıntıya koyveriyoruz kendimizi, nereye çarp..