Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '06

 
Kategori
Sinema
 

James Bond 2006: Sert ve sarışın

James Bond 2006: Sert ve sarışın
 

Oldum olası James Bond filmlerini severim. Bond filmlerinin içimi kıpırdatan melodisi, yakışıklı ajan 007, şık mekanlar, pahalı arabalar, güzel kadınlar, macera ve tutku…

Aylar önce James Bond filmini canlandıracak yeni aktör açıklandığı zaman bir çok spekülasyon yapıldı. Çünkü yeni Bond’u diğerlerinin aksine sarışın bir aktör canlandıracaktı. (Daniel Craig) Hatta bazı eleştirmenler bir adım daha ileri giderek bundan sonraki filmde Bond’ u bir zencinin canlandıracağını iddia ettiler. Tüm bu kritikler gölgesinde o gün sinema salonunda filmi tarafsız bir gözle seyretmeye çalıştım. Önce filmin başındaki şiddet ve korku öğeleri içerir ikazına burun kıvırdım çünkü bu bir Bond filmiydi ve ne kadar şiddet içerebilirdi ki? Olup olacağı birkaç aksiyon, kovalamaca ve gerçek hayatta olması imkansız teknolojik cihazlar…

Meğer yanılmışım, filmin ilk on dakikasında öyle sahneler vardı ki bir ara biletimi çıkarıp kontrol ettim. Film sanki bir Örümcek Adam filmiydi. Sarışın Bond hopladı, sıçradı, atladı oradan oraya, daldan dala konup durdu.Yazar Ian Fleming’in 1953 yılında kaleme aldığı ilk hikaye olan Casino Royal, James Bond’un 007 görevine terfi edildiği yani maceranın yeni başladığı ilk bölüm, bölümmüş. Tabii hiç birimiz filme giderken bunu bilmediğimiz için filmin başlarındaki ilk dakikalarda sarışın James Bond’ a yeni bir hikaye yazıldığını sandık. Yine her filmde olduğu gibi güzel kızlar, kötü adamlar, bol bol marka reklamı(filme giderseniz dikkat edin bayılan Mathis’in ayakkabısının altında bile reklam var) vardı. Ancak bu yeni Bond abi sarışın olduğundan pek ciddiye alınmayacağını düşünmüş olsa gerek oldukça vahşi, sert, acımasız bir imaj sergiledi. Bu arada az kalsın Venedik’i de yerle bir ediyordu! Hatta bir ara acemiliğinden olsa gerek neredeyse ölüyordu bizim Bondcuk, ne de olsa daha çiçeği burnunda bir ajan…

Yeni Bond post modern, sert, acımasız, vahşi, Action Man modunda bir ajan ve maalesef sarışın (oyuncunun kariyerini mahvetmek istemem ama, üzgünüm Bond, ben sarışın pek sevmem), aksiyon sahneleri çok uzun ve sıkıcı, her Bond filminde görmeye alışık olduğumuz ilginç mucit ve denizden çıkan güzel kız yok onun yerine bu bölümde, denizden atletik vücuduyla Bond çıkıyor. Ayrıca filmin sonu muğlak bir şekilde ve devamı çekilecek bir sahneyle sona eriyor. Açıkçası ben bu yeni Bond’u pek sevmesem de, beyaz saçlı amcaların hepsi filmden çıkarken gülümsüyorlardı. Eh ne de olsa her erkeğin rüyası dünyayı kurtaran yakışıklı Bond olmak!

Filmden birkaç not daha iletmem gerekirse; Filmin müziği ‘You know my name’, Film Venedik, Bahamlar, Prag gibi farklı birçok ülkede çekilmiş, yönetmeni Martin Champbell.

James Bond filmin bir sahnesinde kız arkadaşının ismini verdiği favori içkisini tarif ediyor. İşte Vesper Martini; 3 ölçü Gordon cin, 1 ölçü votka, 1/2 ölçü Kina Lillet çalkalanıp buz dolu bardağa konur bir dilim limonla servis edilir. Şerefe Bond!

Uzun lafın kısası; Bond bile eski Bond değil, Pierce Brosnan’ımı geri verin banaaa…



Bu yazım 25 Kasım 2006 tarihli Milliyet Cumartesi ekinde yayınlanmıştır.

 
Toplam blog
: 44
: 1522
Kayıt tarihi
: 22.08.06
 
 

Hayat akıp giden upuzun bir ırmak, bu ırmakta bazen bir akıntıya koyveriyoruz kendimizi, nereye çarp..