Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '11

 
Kategori
Aile
 

Ablamın sabit yaşı

Biz altı kardeşiz, ablam en büyüğümüz, en küçüğümüz kırkyedi yaşında, ablamın yaşını siz tahmin edin. Ben korkudan yazamıyorum, olurda kazayla da olsa bu yazı eline geçer ve okurda onun yaşı hakkında yazdığımı anlarsa can güvenliğim tehlikeye girer. Kendisi son otuz yıldır hala otuz yaşında olduğu sanrısında ve ne evlenen kızının yaşı ne askere giden oğlunun varlığı bu rakamı değiştiremedi. 

Biz daha altı-yedi yaşlarındayken bile “ablaaaaa” diye ünlememize sinir olur, eliyle ağzımızı kapatırdı. Köy yerinde olduğumuz için sokakta ünlemek, bahçeden çığırmak modaydı o zamanlar. Biz de gayet doğal olarak ona “ablaaaaaaa” diye seslenirdik ihtiyaç duyduğumuzda. Kendisi uzaktaysa 100m koşularında rekor kıran zürafa bacaklı atletlerden daha hızlı bir şekilde bize yetişir, kıpkırmızı bir yüz ve hiddet dolu bir sesle tıslardı; “abla demesenize yaa, yasemin diyin”. 

Yahu sen ablasın, hepimizin en büyüğü ailenin direğisin, üstelik abla demekten de acaip bir keyif alıyorum, insanın ablası veya ağabeyinin olması çok güzel bir şey. Ele-güne hava atıyorsun köylük yerde. O zamanlar küçüktüm anlamıyordum, Anadoluda o yıllarda köylerde bir kız onbeş yaşını geçti mi evde kalmış sayılıyordu. Ablam da onyedisinde. Bütün köylü meğer ablamı ya defolu ya da aklı kıt zannedermiş. O yüzden eve misafirliğe gelen kadınlar ablamın yaşını öğrendiğinde ablam utanır, onlar da “yazııık” derlerdi. 

Aradan çok yıllar geçti, hepimiz ayrı ayrı şehirlere dağıldık, evlendik, çocuklarımız oldu. Benim ve ablamın ikişer çocuğu var, aralarında birer yaş var. Ayrı şehirlerde yaşıyoruz ama sık sık görüşüp hergün de telefonlaşıyoruz. Ancak ablamın o yıllardan kalma yaş takıntısı hiç geçmedi, her doğumgününde otuz yaşında, bazen şaşırıp tam yaşını söyleyecekken ağzı kitleniyor ve önce yere sonra havaya bakarak konuyu değiştiriyor, arkasından da işi şakaya vurup geçiştiriyor. 

Facebook sayfasına baktım geçen gün yirmi ile yirmibeş yaş arası ne kadar resmi varsa koymuş, kızı kucağında iki yaşında oğlu emzikte bebek, daha sonrasına ait tek bir resmi bile yok. Aradım taradım bulamadım. Ben de hinlik olsun diye duvarına şunu yazdım. 

“Ablacığım, kırk yıl öncesinin fotoğraflarıyla ne güzel nostalji yapmışsın, kızın da evlendi, bebekliği ne tatlıydı, sen de o zamanlar henüz yüzkırk kilo değildin, inceciktin. Yakında torunlarını da görürsün inşallah, aaayyy takma dişlerinde ne kadar güzel olmuştu geçen gün gördüm” 

Ahhh, yazmaz olaydım da elim tutulaydı da internet çökeydi de hackerlar saldıraydı da, durduk yerde başıma öyle işler açtım ki hala şoktan çıkabilmiş değilim. Ablam bütün cephelerden saldırıya geçti, ben evde uyurken yemeyip içmeyip facebook başında oturuyor, benim ne kadar ergenlik zamanından kalma sivilceli çağanoz gibi resmim varsa sayfasına yükledi. Bazılarında “deli Melahat”tan bile kötü görünüyorum. Duvarıma yazdıklarından yerin dibine geçiyorum, bütün ofis okuyor üstelik. Açıklama yapmaktan yorgun düştüm; 

“Vallahi göğüslerim silikon değil, yemin billah yüzümde estetik yok, aşk olsun yaaa, ne demek “bi bakiiim” aaaaaaaa, çok oldunuz siz ama” 

Kendim kaşınmıştım, bir haftanın sonunda ateşkes ilan ettik de kurtuldum. Bir daha mı tövbe. 

“ Ablam değilsin, küçük kardeşimsin, hatta en küçüğümüzsün, miniminnacıksın, ayy çok şeker valla” diyerek gönlünü aldım, birkaç lolipop ve ördekli oyuncak eline tutuşturdum, şimdilik sakinleşti. Allah gelecek torunlarına yardım etsin, oturur onlarla evcilik de oynar bu. Kavga çıkarır, mızıkçılık eder. Neyse şimdilik ben kurtuldum, yanındakilere, tüm saçları dökülmüş enişteme ki niye dökülmüş anlamaya başladım sabırlar diliyorum. 

 
Toplam blog
: 40
: 423
Kayıt tarihi
: 14.04.11
 
 

Eğitimim, hayata dair hiç bir şey bilmediğimi anlamama yetecek kadar, Bilgi birikimim, bilgin..