Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '07

 
Kategori
Aile
 

Acemi cadı ve ablası

Acemi cadı ve ablası
 

Hayatta en sevdiğim sıfat, kardeşimin ablası olmak. Kardeşim, "abla" diye başlayınca cümleye, akan sular durur, o ne isterse yapmaya çalışır, mutlu olsun diye elimden geleni yaparım. O henüz 13 yaşında. Bu yüzden ablalılığı annelikle karıştırabiliyorum zaman zaman. Ya da 'daimi çocuk' olduğumdan 'abla' rolünden sıyrılıp 'kardeş' rolüne hemen geçebiliyorum. Çünkü, çocuklara doğru örnek olmanın, karakterini açıkca sergilemekten ve hayatın tüm renklerini dozunda göstermekten geçtiğini düşünüyorum.

Öyle sıkı kurallı, otoriter ablalardan değilim. Sevgi ile saygının birarada olabileceğini anlatmaya çalışan bir ablayım. Kardeşimle sabahları birlikte diş fırçalamayı, yeni çıkan CD'leri alıp evde çılgınlar gibi dans etmeyi, gece mutfaktan birşeyler kaçırmaya bayılıyorum. Bütün bunları yapıyorum yapmasına da, en çok önem verdiğim şey o'nun birey olması. Kendi kararları almasının en önemli şey olduğunu hemen her fırsatta dile getiriyorum.

Bu fırsat en son geçen hafta elime geçti. Okul ödevi için, kardeşimin bir ünlü ile röportaj yapması gerekiyordu ve bütün kararları kendisine bıraktım. Ünlü seçiminden, menejerin aranmasına kadar, her şeyi 'Çekirgem' yaptı. "Acemi Cadı"dan Billur Yazgan'ın büyük hayranı olduğu için, en çok onunla buluşmak, konuşmak istiyordu. Aradı kanalını, ajansını, asistanını, kaptı röportajı. Bütün bunları yaptıktan sonra da aradı beni, "Abla, ses kayıt cihazını ve fotoğraf makinanı getirir misin?" dedi. Ben de pek bir keyifle, istediklerini ayarladım, gittim yanına. Gece yarısına kadar çıkarttığı soruların üzerinden gitmeden, (Kelebek eki'ndeki soruları birebir almış çekirge:)) sil baştan değiştirerek yeni sorular çıkardık. Çok heyecanlı olduğu ve ilk röportajı olduğu için gece yarısına kadar oturduk, cadı taklitleri yaptık. Yine yaptığım taklitleri beğenmedi, küçük çaplı atışmalarla günü bitirip uykuya daldık.

Ertesi sabah, 11'deki röportaja, Çekirge 7'de kalkıp hazırlanmaya başladı. Ben 9:30'da ancak kalkabildim. Bu sebepten Çekirge tarafından çok azarlandım. Ama evde hareketli bir koşuşturmaca da başladı uyanmamla birlikte. Saç, baş, makyaj derken, 10:30'da kendimizi zor evden atıp Doğa Koleji'ne vardık. Ve Allah'tan şansımız yaver gitti de, Billur Yazgan'ın çekimi bitmiş halde, bizi bekerken bulduk. Çekirge hemen röportaja başladı, ben de fotoğraf çektim. Şekilden şekile girerek fanatiği olduğu oyuncuyla birbirinden değişik pozlarını yakaladım. Röportaja hiç karışmadan, kenarda gık çıkarmadan bekledim. Her şeyi kardeşiminin kontrolüne bıraktım. O da kendine güvenen bir kova burcu kızı olarak büyük bir başarıyla röportajını bitirdi. Teşekkür ederek son noktayı koydu.

Daha doğrusu, ben öyle zannetmişim!.. Çünkü röportaj bitti, poz poz kareler çekildi, ama ne hikmetse kardeşimin anlatacağı şeyler bitmedi. İlk önce, dizinin bir bölümünde konuk oyuncu olmak istediğini, 'kötü kızın kuzeni' çok iyi oynayabileceğini söyledi, diziye bayıldığını uzuun uzuun anlattı. Sonra, Billur Yazgan'a hayranlığını çoşkuyla haykırdı. Ben cümleleri toparlamaya çalıştıkça, o daha çok anlatmaya başladı. Bir yandan da bana, "Abla, şu açıdan da çeker misin bizi?" dediği cümle sayısı 30'a kadar çıktı. En sonunda "Gidiyoruz ablacım" dedim ve Çekirgemi dizi setinden çekiştire çekiştire çıkardım.

Topuklu ayakkabı tepesinde fotoğrafçı rolünde yorgunluktan bayılmak üzere abla ise, eve döndüğünde fotoğraftaki halde yere yığıldı ve bir süre kalkamadı. Bu an'ı görüntülemekte Çekirge kardeşe düştü.

Çocuk yetiştirmek zor zanaatmiş, bir kere daha anladım.

Acemi değil, gerçek bir cadıya dönebiliyormuş insan...

 
Toplam blog
: 87
: 1432
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

29 yaşında ve yengeç burcuyum. Her sabah 'flu' gözlerle dünyaya merhaba dememi sağlayan 5 numara göz..