Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '07

 
Kategori
Magazin
 

İbo ve ataerkil zihniyet

İbo ve ataerkil zihniyet
 

Gecikmiş bir "İbo Show" yazısı yazdığımın farkındayım. Ama geçen pazar gecesi yaşadığım sinir harbinden ancak çıkabildim. Çıkabildiğim kadar tabii. Nedeni ise, İbo'nun bir güzel, dizi dizi, inci gibi dizerek sıraladığı, sözde kadını koruyan! cümleleri...

Anlayacağınız, yine özde değil, sözde olan şeyler silsilesi...

Pazar günü, sinemadan gelmiş, ne izlemeli-ne okumalı telaşını yaşadığım sırada, babamın yanına iliştim ve bir kedinin evde bulduğu en sevdiği salamı çalışı gibi, uzaktan kumandayı elinden bir çırpıda çekip aldım. Ve hemen kanallar arasında kısa turuma başladım. Genelde vaziyet hep şu şekildedir: odamda ve çantamda stokladığım kitapları eninde sonunda tercih edeceğim bilinciyle televizyon karşısına geçerim ve bir 15 dakika sonra kalkar, televizyonda yine hiçbir şey yok deyip mızmızlanarak odama çekilirim. Televizyon sevdam, günde ortalama 15 dakikadır. Fakat pazar gecesi, Atv'yi açmamla İbo'nun bir incisinin ağzından çıkması bir oldu: Kadın konuşmayacak, her durumda susacak!

İbo, eğer karşımda olsaydı, "Heytt!" diye bağırıp, karate yaparak üstüne atlayabilirdim o anda. O kadar sinirlendim ki, bembeyaz suratımın kırmızıya çaldığını, alev gibi yanan yanaklarımdan anladım. Yine bu adam kime nasihat veriyor, erkeklere bu kadar kötü örnek olan bu insan yine neler yumurtluyor diye ekrana bakınca, Hüsnü Şenlendirici'nin "fazla sokak ağzıyla yaşayan ve konuşan" karısı Nazire Şenlendirici ile telefon bağlantısı gerçekleştirdiğini gördüm. Nazire hanım, "Eşimden özür diliyorum ve 70 milyon insana da diyorum ki, bu işi bıraksınlar. Bizimle ilgilenmesinler." derken, İbo, karşısındaki hanımefendiye, "Geçmiş olsun Nazire hanım, üzülmeyin" diyeceği yerde, "Sen evinden gitme, tilkinin dönüp dolaşacağı yer, kürkçü dükkanıdır. Kadın dediğin susar" gibi, birbirinden değerli! cümleleri sarfetmekle meşguldü.

İşte, bunları dinlemeye başlar başlamaz, aldım elime kağıdı kalemi, aralarındaki dialoglardan ilgimi çeken birkaçını not aldım. Şu cümlelerin 'sözde' güzelliğine bir bakın...

İbo diyor ki;

"Kadın pas vermezse erkek bakmaz. Burada Deniz'in günahı var."

Nazire hanım karşılık veriyor;

"İkisi de suçlu. Biri bu konuyu ortaya çıkarmasa, bu olay ortaya çıkmazdı. Ama magazincilerin de işi bu, onlar işini yapıyor."

İbo, karşılık veriyor:

"Sen boşver şimdi onları. Sen evinden çıkma, kocanı bekle. Bir hata yaptım de. Ondan özrünü dile."

Nazire hanım, güç buluyor:

"Benim kocama her şey feda olsun. Oh, yaparsa da yapsın, iyi etmiş ama suç bende. Ben o röportajı vermeyecektim. Ben kocamdan, tüm Türk halkı önünde özür diliyorum. 15 yaşımdan beri onunlayım. İki çocuk yapmışım. İsteyerek yaptım ben o çocukları. Beni sevmese, bunca yıl nasıl evli kalırdık?"

İbo, karşısında güçsüz bir kadın daha bulduğu için mutlu mutlu sırıtıyor ve ekliyor:

"Allah, kocanı sana bağışlasın, seni de kocana bağışlasın. Kadın susacak değil mi benim güzel kızım."

Nazire hanım, kocası belki eve kesin döner diye, son birkaç cümle daha söylüyor ve yayından çıkıyor:

"Ben çocuklarımla evdeyim, bekliyorum. Hiçbir yere gitmeyeceğim. Eşim hariç kimseye de kendimi borçlu hissetmiyorum."

Yukarıdaki cümleler söylendikten bir gün sonra, Deniz Seki ve Hüsnü Şenlendirici'nin New York'ta buluştuğu ortaya çıktı. Halen orada oldukları ve tatil yaptıkları söyleniyor.

Yani, konuşulanlar aslı astarı olmayan şeyler. Çünkü, ortada geçinemeyen bir çift ve daha da önemlisi, geçinmek istemeyen bir koca bulunuyor. Ayrıca, yaşamındaki kadınlarla vurdulu, kırdılı, silahlı vukuatlarıyla tanıdığımız bir isim-ki bu isim eski sevgilisi için, günlerce ekranda gözyaşı dökmüştü- yolları aslında çoktan ayrılmış bir çiftin evliliğini kurtarmaya çalışıyor. İşin kötüsü, yine kadını suçlu konumuna getirerek ve kocasından özür dileterek...

Artık bu ataerkil zihniyetin keskin hatlarla çizdiği duvarları yıkabilsek ve kadının 'nesne' değil 'özne' olarak yaşamda varolabileceğini hazmedip kabul etsek...

Özür dilemenin cinsiyet farklılığı gözetmediğini görebilsek...

İbo'nun cümlelerindeki, erkekten yana-baskıcı zihniyetin, aslında her ilişkinin sonu olduğunu ve kadını pıstırıp sessizleştirdiği için, bu şekilde yürüyen evliliklerin, ancak uçurum kenarında gittiğini anlayabilsek...

Belki bu şekilde, İbo'yu seyrederken, "Ağrı Dağı" türküsünde dediği gibi, "Oy ben ne edem, nasıl edem, başım alıp nere gidem?" diye sinir krizlerine de girmeyiz...

 
Toplam blog
: 87
: 1432
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

29 yaşında ve yengeç burcuyum. Her sabah 'flu' gözlerle dünyaya merhaba dememi sağlayan 5 numara göz..