Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '22

 
Kategori
Güncel
 

ABLAMIN TORUNU KEREMLERİN ALİ…

Bilmem ki evlatlar mı akıllı olur, torunlar mı?.. Torunların çok sevildiği genel bir kabüldür… Bence ayırmadan sevmek en doğrusu… Çocuklarımızın hepsi de akıllı ve sevimlidir…

İstanbul’da ablamın bir torunu var, Keremlerin Can Ali’si bu…

Sevimli, akıllı, oyunsever, konuşkan, düşünen, düşünerek etkili sözler söyleyen, büyükleri dinleyen ve bu arada büyüklere akıl vermeyi de ihmal etmeyen, çok seven ve çok sevilen bir çocuk…

Kendi kendine oyunlar oynar… Sık sık uzak bir şehirden evlerine misafir gelen büyük teyzesiyle oyun oynamayı çok seviyor… Büyük teyze, illa ki büyük teyze!.. Neden?.. Neden olacak, büyük teyze de bizim Keremlerin Can Ali’yle oynamayı seviyor… Büyük teyze ile küçük Can Ali birlikte oyun oynarken takılır; ‘Hanginiz büyüksünüz?’ derim… İşin tuhafı her ikisi de akıllı olduklarında ısrar ederler…

Geçen gün bizim küçük, yine kendi kendine oyun oynayıp yoruldu; dinlenmek için bir savaş oyunu izlemeye başladı cep telefonundan…

Bu savaş oyunundan Amerika ile Türkiye çarpışıyor… Bir Mehmetçiğimiz şehit oldu… Büyükler üzüldüler, bu üzüntü ve acılarını da ifade ettiler… Bizim Can Ali hemen atıldı ve şunları söyledi:

-Vatan için ölmek de lazım…

O kadar çok öldük ki Keremlerin Can Ali’si, o kadar çok öldük ki!..

Hele büyü de bir güzel İnşallah, büyüdükçe oku; tarihimizi oku, hele de Justin Mccarthy’nin  ‘Ölüm ve Sürgün’ kitabını oku, başucu kitabın yap bu kitabı ve hatta sar sarmala hep yanında taşı…

Ne nesiller kaybetmişiz biz Keremlerin Can Ali’si, ne nesiller kaybetmişiz!..

Büyüğün çocuklar; büyüğün hele de… Ama asıl büyüklük okuyan olmaktır, bilen olmaktır; doğru, iyi, çalışkan, erdemli olmaktır bunu asla unutmayın…

Bizim küçüğü, Keremlerin Can Ali’sini Ankara’ya (Laf aramızda, Türkiye’mizi kurtarayım diye Ankara’dayım… Zor ama, çok zor!.. Şundan zor: İkamet ettiğim semte bakıyorum ne kadar tarla, bağ, bahçe, ağaçlık alan varsa; buralara boyu gökkubbeye erişecek yükseklikte devasa binalar yapmışlar… Zor, bu yüzden zor… Bütün dünyada da buğday yokluğu var iyi mi?!..) davet ettim…

-Gelmez misin Can Ali Ankara’ya, burada da güzel oyunlar oynarız birlikte, hem sen dört taş oynuyorsun sadece, ben dört taştan başka dokuz taş da on dört taş da biliyorum; gel sen, gel, Ankara’dan da Eskişehir’e götürürüm seni bir de, dedim…

Dedim, ama ‘Olur, gelirim.’ demedi…

-Bir düşüneyim, dedi…

Bizim Keremlerin Can Ali’si böyledir işte, düşünür, düşünerek konuşur ve karar verir…

Çocuklarımızın hepsi böyle… Dünyamız ve insanlık alemi de onlar gibi olabilse…

Konuşun çocuklarınızla onları büyütürken… Danışın onlara… Akşamları yemek masanızı çalışma masasına, konuşma, birbirinizi dinleme ve anlama masasına dönüştürün…

En küçükler resim yapsınlar, büyükler tatlı sohbetler etsinler, kitaplar okusunlar, kitaplar üzerinde konuşsunlar, okula gitmeyen küçükler bu masada kendiliğinden okumayı bile öğrenirler… Küçükler daha çok konuşsun ve onların konuşmalarına değer verilsin…

Akşamları, kitaplar için, fikir alışverişi için çalışma masanızın etrafında toplanın, boşverin televizyonu, bilgisayarı…

Çünkü hiçbiri insan aklından ileride değil…

Çocuklarınızın ellerinden öpüyorum, şansları her zaman güzel, yolları açık olsun…

 

 
Toplam blog
: 94
: 202
Kayıt tarihi
: 16.08.12
 
 

Babam; okumaya, hele de gazete okumaya çok meraklıydı. Aldığı gazeteleri okur, sonra da masama bı..