Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Şubat '08

 
Kategori
Haber
 

Aborjinler

Aborjinler
 

aborjin


Merhaba günlük!
Avustralya hükümeti Aborjinlerden özür diledi...
Önce geçmişe bir kaç örnekle bakalım:
Fremantle, Batı Avustralya (1830): Batı Avustralya'daki Avustralya yerli halkına yönelik ilk resmi 'cezalandırma baskını' (punishment raid) bu girişim Yüzbaşı Irwin tarafından 1830 Mayısında gerçekleştirilmiştir. Fremantle'ın kuzeyindeki Aborjin kampına Irwin'in yönlendirdiği askerler tarafından pek çok Aborjin öldürülmüş ve yaralanmıştı.
Convincing Ground katliamı (1833-34) : Portland yakınlarındaki Victoria'da Victoria'daki kayıtlı en büyük katliamlardan biri yapılmıştı. Balina avcıları ve yerel Kilcarer Gunditjmara halkı balina teknelerini sahile çekme hakları için mücadele etmekteydiler.
Waterloo Creek katliamı (1838) : Waterloo Creek denilen yerdeki yerli kampına düzenlenen baskında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 100-300 arasında Avustralya yerlisinin öldürüldüğü iddia edilmektedir.
Coniston katliamı (1928) : Avrupalıların Aborjinlere uyguladığı bilinen son katliamdır. Coniston'da bazı Aborjin aileleri Avrupalılar tarafından vurulmuştur. Katliam dingo avcısı Frederick Brooks'un 1928 Ağustosunda Yukurru denilen yerde bazı Aborjinliler tarafından vurulmasının intikamı adına işlenmiştir. Resmi kayıtlar 32 Aborjinin öldürüldüğünü ifade ederken tarihçiler en az altmış Aborjin erkek, kadın ve çocuğunun katliamda öldürüldüğünü iddia etmektedirler. Brooks'un öldürülmesi üzerine yerel polis memuru William Murray intikam amacıyla birkaç hafta süreyle Aborjin kamplarına baskın düzenlemişti. Soruşturma kurulu Constable Murray'in eylemenin haklı olduğu hükmünü vererek beraat ettirmiştir.
Avustralyalı yerliler Aborijinler, evrimciler tarafından gelişmemiş bir insan türü olarak görüldüler ve katledildiler.Londra Antropological Review'den evrimci antropolog Max Muller, 1870'de insan ırkını yedi kategoriye ayırmıştı; Aborjinler en altta yer alıyordu ve Avrupalı beyazların soyu olan Aryan ırkı en üst sırada idi. Ünlü bir sosyal Darwinist olan H. K. Rusden ise Aborijinler hakkında 1876 yılında şöyle bir açıklamada bulundu:
En uygunların yaşaması, kuvvetin haklı olduğu anlamına gelir. Bu nedenle aşağı ırk olan Avustralyalıları ve maori ırkını yok ederken acımasız ve değişmeyen doğal seleksiyon kanunlarını yerine getiririz… ve mirasını soğuk kanlılıkla kabul ederiz.
Tazmanya Royal Society'nin başkanı olan James Barnard ise 1890'da; "yok etme işlemi evrim ve en uygunların yaşama kanununun bir aksiyonudur" dedi ve "bu nedenle Avustralyalı Aborjinleri öldürme konusunda suçlamayı hak eden herhangi bir sebep yoktur" diye devam etti.
Darwin'in beslediği bu ırkçı, acımasız ve vahşi görüşler sonucunda, Aborjinleri yok etmeye yönelik korkunç bir katliam başlatıldı. Aborjinler öldürüldükten sonra, kafatasları istasyon benzeri yerlerin kapılarına asıldı. Aborjin ailelerine zehirli ekmek verilerek öldürüldüler. Avustralya'nın birçok yerindeki Aborjin yerleşim birimleri 50 yıl içinde vahşi bir biçimde ortadan kalktı.
Aborjinlere yönelik uygulamalar, katliamlarla da bitmedi. Bu ırka mensup pek çok insan, denek hayvanı muamelesi gördü. Washington D.C.'deki Smithsonian Enstitüsü çeşitli ırklardan 15.000 kişinin kalıntılarını elinde tutuyordu. Hayvandan insana geçişte "kayıp halka"yı oluşturup oluşturmadıklarını gözlemlemek amacıyla ise 10.000 Avustralya Aborjin yerlisi gemiyle British Museum'a götürüldü.
Müzeler sadece kemiklere ilgi duymakla kalmamış, aynı zamanda Aborjinlere ait beyinleri saklayarak iyi fiyata satmışlardı. Ayrıca örnek (numune) olarak kullanılmak amacıyla Avustralya Aborjinlerinin öldürüldüklerine dair kanıtlar da vardır. Aşağıda verilen bilgiler, bu acımasızlığın göstergeleridir:
* "1866'da Bowen, Queensland'ın Belediye Başkanı olan Korah Wills, bilimsel bir numune edinmek amacıyla, 1865 yılında yerli kabile üyesini nasıl parçalayarak öldürdüğünü açık bir şekilde, çizimlerle anlatmıştı.
* Sidney'deki Avustralya Müzesi'nin müdürü Edward Ramsey (1874-1894), Aborjinler'i "Avustralya hayvanları" olarak adlandırdığı bir müze kitapçığı yayınladı. Kitapçıkta aynı zamanda henüz öldürülmüş örneklerin cesetlerinin nasıl çalınacağı ve kurşun yaralarının nasıl tıkanacağı konusunda da talimatlar yer alıyordu.
* Alman evrimci Amalie Dietrich (takma adı Kara Ölüm Meleği'dir) Avustralya'ya gelmiş ve Aborjinleri öldürüp derilerinin içini doldurarak saklamak için izin istemişti. Ve ne yazık ki, kısa süre sonra evine elde ettiği örnekleriyle dönmeyi başardı.
* Yeni bir Güney Galler misyoneri, Aborjin erkekleri, kadınları ve çocuklarından oluşan bir grubun atlı polis tarafından katledilişine tanık olarak dehşete düşmüştü. Ardından da 45 kafatası kaynatılmış ve aralarından en iyi 10 kafatası denizaşırı ülkelere gönderildi.
Aborijinlere uygulanan soykırım 20. yüzyılda da devam etti. Bu soykırımın yöntemleri arasında, Aborijin çocuklarının ailelerinden zorla koparılması da vardı. Philadelphia Daily News gazetesinin 28 Nisan 1997 tarihli sayısında, Alan Thornhill tarafından hazırlanan haberde, Aborjinlere karşı kullanılan bu yöntem şu şekilde anlatılmıştı:(GusinapsE tarafından (13-09-2006 @ 03:44) tarihinde düzenlenmiştir.)
Düşünsenize suçlu insanlar içinde böyle bir uygulama olsa... Yargılanan yok, ancak bir süre sonra toplumda yer kazanmak için, (iktidarlar için siyasi prestij ve oy kazanma diyebiliriz) çıkıp işlediğiniz suçtan ötürü pişman olduğunuzu söylüyor ve özür diliyorsunuz. Her şey halloluyor:)
Her şey ne kadar kolay değil mi? "Sizi yeterince katlettik ve asimile ettik. Çok özür dileriz...
Aborjinler doğa ile iç içe yaşayan ve şimdiki insan gibi doğayı kendine uydurmaya çalışmayıp doğaya uyum sağlayan bir topluluk. (Kızılderililer gibi). Gelşmiş tıbbın iyileştiremediği hastalıkları onlar birtakım bitkilerle iyileştiriyorlar. Siyaset, hükümdarlık, iktidar gibi hırsları yok. Kendilerine saldırmayana saldırdıkları görülmemiş. Hele bir gelenekleri ve kültürleri var ki; üniversitelerde okutulsa yeridir.
Bugün'ün bir diğer dikkat çekici haberi:
“Gemiyle nSevgili günlük bugün istanbul'a kar yağmş. Valla ben görmedim haberlerin yalancısıyım:) bizim buralara biraz yağmur yağdı o kadar.akliyatın çevreye verdiği zararın gerçek boyutları ortaya çıkıyor” diyen Guardian gazetesinin haberine göre, gemilerin karbondioksit üretimi, bugüne dek sanılanın üç katıymış. Haber Guardian’a sızdırılan bir BM raporuna dayanıyor.
Buna göre küresel karbondioksit üretiminin yüzde 4, 5’i ticari gemilerden geliyor. Yani arabalar, konut, tarım ve sanayiden sonra, en büyük zehirli gaz kaynaklarından biri gemiler.
Guardian, gerçek boyutları bilinmediği için örneğin, AB’nin bugüne dek küresel ısınmayla mücadelede bu sektörü hedeflerine katmadığını, ürettiği zehirli gazları hesaplarına dahil bile etmediğini yazıyor.
Buna karşılık gemilerin yaklaşık yarısı kadar gaz üreten uçak şirketlerinin büyük baskılarla karşılaştığı hatırlatılmış.
Gazeteye konuşan bir BM uzmanı da iklim değişimi tartışmalarına gemiciliğin de dahil edilmesi çağrısı yapıyor.
Sevgili günlük, bugün İstanbul'a kar yağmış. Valla ben görmedim söyleyenlerin yalancısıyım. Bizim burada biraz yağmur yağdı o kadar. Bizim burası neresi mi? suadiye:)
Bugün mutlaka güzel şeyler de oluyordur ama haberler genelde insanları gelecek te mutsuzluğa programlamak için yapılıyor diye düşünüyorum. Şu anda bile yeterince mutsuzlaşan insanoğlu ileride daha da kötü olacak ve kendi sorunlarından başka hiçbir şey düşünemez hale gelecek sanıyorum.
Halen ev taşımayı bitiremedim günlük. Sanırım pazar günü sonuçlandırırım. İşlerin pek tadı yok ama yine de fena sayılmaz. Daha kötü günler görmüştüm...
Şimdilik hoşçakal Yarın yine görüşürüz...

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara