Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '07

 
Kategori
Aile
 

Acemi cadı ve yorgun ablası

Acemi cadı ve yorgun ablası
 

Geçen gün, durduk yerde, kardeşim bana döndü, öfkeli bir bakış fırlatarak şunları söyledi: "Abla, niye diğer ablalara benzemiyorsun? Neden sürekli okuman gereken birşeyler var? Çok sıkıcısın!" İlk önce, idrak edemedim, "canım benim, işte ben de böyle bir ablayım" falan diye geçiştireyim, olay bitsin dedim, sonra, "Biraz süre ver, düşünmem gerek!" dedim. Düşündüm de.

Evet, birçok abla modelinden farklıyım. Örneğin, makyaj malzemesi deposu kızları görünce, "Ayy, bu rezalet!" diye bağırabiliyorum, bizim sokağın köşesindeki çiçek satan çingene kızla muhabbet etmeye bayılıyorum, insanlarla ilgili yorum yaparken, "vitrini değil, iklimi önemli" demeyi tercih ediyorum. Top oynamayı, ortada sıçan oynamayı, kaydıraktan kaymayı seviyorum. Sonra, sınavlarda kopya çekilmesine karşı değilim. Her çocuktan, derslerinin 100 olmasını beklemenin çok manasız olduğunu düşünüyorum.

Normalinin biraz dışına çıktığım için mi kardeşim beni sıkıcı buluyor?

Bilmiyorum.

Ayrıca, normal abla ne demek?

Onu da bilmiyorum.

Bildiğim tek şey, hayatta en büyük korkumun, sıkıcı bir evlat-insan-abla-sevgili-aşık olarak anılmak olduğu.

Aman allahım, söylemesi bile ne sıkıcı!

Her neyse, bütün bunları düşünüp taşındıktan sonra, kardeşime, sıradan tepkiler vermenin aslında sıkıcı olabileceğini açıkladım, ve ablası hakkında bir durum değerlendirmesi yapmasını istedim. Çıkan sonuç, hiç de şaşırtıcı olmadı: Eğer Acemi Cadı'nın çekimine onunla giderseymişim, sıkıcı abla sıfatını benden alacakmış!..

"Peki" dedim ve 'eğlenceli abla' sıfatına geçeceğim anın sabırsızlığıyla, dizi setine gitmeye karar verdim.

O gün, dündü.

Bugün ise, bir yorgun savaşçıyım.

Nedeni belli, ama yine de anlatayım:

Acemi Cadı setine, iki hafta önce, kardeşimin ödevi için, röportaj yapmaya gitmiştik. Belki hatırlarsınız, diğer cadılı yazımda bahsetmiştim. Bizim kız, 'ödev bahane, oyuncu olmak şahane' diye düşündüğünden, bir de konuk oyuncu olmak istediğini söylemişti set ekibine. Onlar da sağolsunlar, kırmadılar, iki gün önce beni aradılar ve "hadi, yarın gelin!" dediler.

Bizim evde bir telaş başladı ki, sormayın. Hem bizim kızın gönlünü yapalım, hem de unutmuş olduğumuz heyecanları tekrar yaşayalım, diyerek, evde annemle seferberlik ilan ettik. Kardeşimin istediği her şeyi, yine-yeni-yeniden yaptık. Annem, sabahın kör vakti kardeşimi aldı, kuaföre gitti. Ben ise, sabah sabah, "gıngır gıngır" ses çekemem diyerek, yine kaytardım. Ama eğlenceli abla sıfatına geçmek istediğimden, bu durumu sinüzitim tuttu diye kapatmaya çalıştım. Oysa ki, bu kocaman bir yalandı. Bizim kız, allahtan alttan aldı da, pek ses etmedi. Yanımıza; 4 yedek etek, 3 t-shirt, birkaç çeşit parfüm alarak, saat 11 gibi, hazır ve nazırdık.

Evden çıktık, istikametimiz ise Beykoz Doğa Koleji, Akbaba Köyüydü. Yol uzundu, hava güneşliydi, 2 saat sonra eve döneceğimizi düşündüğümüz için, gidelim kızın gönlünü yapalımın derdindeydik. Okula vardık, set ekibiyle selamlaştık, ama 'dakka bir gol bir', bizim kız tutturdu, hadi makyaj yapsınlar, kostümler nerde diye viyaklamaya. Ama ne viyaklama!..

İşin kötü yanı, 12'de başlayacak setin, 3 saat rötarlı kurulacağı haberi de akabinde geldi. 3'teki çekim başladığında da, jimmy jip arızalanmasın mı? Terslik, terslik üstüne geldi ve kardeşimi zaptetme görevi de bana düştü!.. Envai çeşit çikolata, şekerleme aldım, olmadı. Topuklu ayakkabı tepesinde, çardakta oturalım, doğayı yaşayalım dedim, olmadı. Zar, zor 5'e kadar idare ettim durumu, ama bir ters haberde tam o anda geldi: "Kardeşinizin seti, ancak 9 gibi kurulacak, kusura bakmayın."

'Olur böyle vakalar, beni de bir güzel yakalar' durumumu bildiğimden, vurdum kendimi fotoğrafçılığa ve günü başarıyla bitirebilmek için, kardeşimle, dizideki bütün oyuncuların fotoğraflarını çektim, sohbet ettim, makyaj odalarına girdim, çıktım, basketbol sahasında yemek yedim, salıncakta sallandım, yavru bir kedi bulduk, onu sütle besledim. Vakit doldurmak için elimden ne geliyorsa yaptım.

Fakat, saat 9'da sete girdiğimizde, yorgunluktan parmağımı kıpırdatacak halim bile kalmamıştı!.. Allahtan bizim kız iyi oynadı da, bütün bir günü bekleyerek geçirmemize değdi. Çekim bitince, çok mutlu olduk.

İki hafta sonra "Acemi Cadı"dayız, ben de varım hatta, kardeşinin yanında alkış yapan, saksı biçimindeki insan rolünde!

Ayrıca, 'sıkıcı abla' olarak kalmaya karar verdim.

Böyle iyiyim!..

 
Toplam blog
: 87
: 1432
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

29 yaşında ve yengeç burcuyum. Her sabah 'flu' gözlerle dünyaya merhaba dememi sağlayan 5 numara göz..