Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '07

 
Kategori
Aile
 

Yaşlanma zamanı

Yaşlanma zamanı
 

Joe Dassin’ in l’ete indien şarkısını dinlerken çok eskiler gittim. Belki on beş belki yirmi yıl. Babam, annem çocukluğum. İnsanın beyninin bomboş olup da, sabit takılır ya hani, belki konsantrasyon, belki özlem, çokça istek. İşte onların özlemi içinde kendi çocukluğuma dalıp gittim. Onlarla geçirmiş olduğum zamanın bana yetmediğini düşünürken, küçüklüğümün getirdiği zorlukların, onların nasıl göğüs gerdiğini düşündüm. Kundaklı olmam, acıkınca bağırmam, beni ısıtmaları, bakmaları ve karşılık beklemeden sevgiyle bunları yapıyor olmaları hiç kolay değil. Hastalandım, düştüm, okula başladım, genç oldum ve her dönemimde de sorun yaşattım onlara. Sonra benim de çocuklarım oldu. Aynı şeyleri bizim de yapıyor olmamız, tüm sevgimizi çocuklarımıza vermemiz, üzerlerine titrememiz, onların kanımızdan canımızdan olmasından ve her şeyin üstünde tutmamızdan değil mi? Hastalandılar uyumadık, ağladılar, biz de ağladık, yediler biz de yedik. Her şeyimiz evlatlarımız üzerine kurulu.

Peki ya onlar?

Geçliğin verdiği umursamazlık, asilik, kendine ait olma, huysuzluk, her şeyi yapmak istemek?

Biz de gençken bunları yaşamadık mı? Kimi, adına sorumluluk dedi, kimi, o daha genç, hele bir askere gitsin dedi ama herkesin dediği zaten bizdik. Sonra o bizler, ana baba olduk. Şimdi bizi bekleyen bir yaşlılık dönemi var. Kimimiz bunu genç olsa da çok iyi bilirken, çoğumuz bilmiyor. Orson Walse’ in şarkısında ki gibi: Ben gençliğin ne olduğunu biliyorum ama sen, yaşlılığın ne olduğunu bilmiyorsun?

Çocuklarım yemek yerken hep üstlerine döktüler. Bazen biberonu ittiler bazen kaşığı. Anneleri onlara işlemeli, renkli renkli, resimli önlükler alırdı. Zamanı geldiğinde onlara çatal bıçak kullanmayı öğrettik. Tabağa düşürdüler yemekler saçıldı, bazen yere düştü, bazen elleri titredi bazen de bilerek yaptılar. Ufacıktılar, başlarını bacaklarıma koyup hep aynı masalı istediler, belki yüz belki bin kere. Belki çok sevdiler istediler belki anlamak için uğraş verdiler. Hiç biri yıkanmayı sevmedi. Kırk dereden su getirdik, ördekler, şampuanlar renkli sabunlar aldık. Gemiler yüzdürdük, savaşlar çıkarttık. Bazen, onlarla konuşurken beni anlamadıklarını düşündüm. Çok mu hızlı konuşuyordum, acaba bağırıp çağırdım mı, yoksa korkuttum mu bilemiyorum ama hep dizimde oturdular. Kıyafet nasıl seçilir, nasıl giyinilir, hangi tonlar daha uyumludur. Nasıl güzel olunur veya yakışıklı? Yaşam savaşı içinde zorluklara nasıl mücadele edilir, ne yapmak lazım, öğreniyorsunuz ve öğretiyorsunuz.

Çocuklarım hatırlamıyor ama emekledikleri günler, koltuğa çıkma savaşları, tay tay durmalar, ilk adımlarını atabilmeleri için onların elinden tutmamız. Yürümeleri için onları bazen havaya sıçratmamız, bazen dengede durmaları için bizde onlarla yere çömelmemiz. Hele o bezlerini açmamız, o nasıl bir koku öyle. Hepsi geçti, artık kocaman oldular. Düşündüğümüzde, resimlere baktığımızda gülüp geçiyoruz. Ortada tek bir şey var, o da sevgimiz.

Ben de bir gün yaşlanacağım ve çocuk gibi olacağım. Belki yaşlandığımı hissetmesem bile, elim artık titriyor olacak. Hareketlerim, refleksim yavaşlayacak. Belki zamana ihtiyacım olacak. Yemek yerken mutlaka üstüme dökeceğim ve döktüklerimin bilincinde olsam da döktüklerimi toplayacak kuvvetim olmayacak. Bazen sorunlarım, bazen endişelerim olacak Bazen konuşmaları kaçıracağım bazen söylediğimi unutacağım. Ama önemli olan sizin yanınızda olmam ve beni dinliyor olmanız olacak. Elimde baston yürümeye çalışırken bazen çok yorgun düşeceğim. O zamanlarda bana elinizi uzatmanızı isteyebilirim Ben artık yaşamdan zevk almadığımı, idareten yaşadığımı anlattığımda ağlamayın, anlamaya çalışın. Ben kimi zaman iyi, kimi zaman kötü bir baba oldum. Ama bu, sadece size daha iyi olanı gerçekleştirmeye çalıştığım, size daha iyi bir hayat hazırlamaya çalıştığım içindi. Yanınızda olup korumaya çalışmam hep bu yüzdendi. Benim sizin yanınızda olmam nasıl size güç verdiyse, şimdi sizin benim yanımda olduğunuzu hissetmem, bana da aynı gücü verecektir. Belki aklım da gidip gelecek ama bilmelisiniz ki sizi hep sevdim. Tıpkı, annemin ve babamın beni sevdiği gibi. Ve zamanı gelip sizin çocuklarınız için harcadığınız emekler ve sizin yaşlanmanız...

Devran dönüp gidecek.

 
Toplam blog
: 51
: 628
Kayıt tarihi
: 12.04.07
 
 

Hayatı farklı gözle bakmayı seven, haksızlığa tahammül edemeyen, olaylara sessiz kalıp yerinde mü..