Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

18 Eylül '07

 
Kategori
Anılar
 

Acemi Dayağı

Acemi Dayağı
 

Askerlik yapıpta dayak yemeyen varmıdır? Bu konu üzerine görmüş, geçirmiş erkeklerin bir sözü vardır... "Kim ki askerde dayak yemedim derse yalan söyler" !!! Benim hikayemde işte bu sözü doğruluyor aslında. Fakat buna rağmen "ben yemedim" diyenleride yalancı ilan etmek istemiyorum. Zira babamda hiç yemediğini söylemişti ve babam dürüstlüğünden hiç şüphe etmediğim bir şahsiyetti. Gerçektende onun yememiş olması doğal çünkü buna fırsat vermeyecek bir modeldi babam. Gençlik yıllarını başka ağızlardan dinlemiştimde... Eski Büyükdere kabadayılarındanmış... İnzibat falan anlamaz ezdirmezmiş kendini (ben böyle söyliyeyimde ne yaptığını, kimin ezildiğini siz anlayın artık). Bu tarz efelere kimse sataşmaz zaten. Bu sebeple askerde dayak yemeyen istisnalar olabilir diyorum.

Gelelim bu istisnalardan olamayan kendimize... Isparta 40. Alay' da acemi askerim... Acemilikte gündüz eğitim, akşamda ders vardırya hani? İşte o akşam dersleri bizde pek yoktu! Yani gerekli dersler yazdırılırdıda, sözlü sınav muamelesi yoktu. Çavuşlar "bunları ezberleyin" derdi o kadar. Sonrasında öğrenmişlermi diye hiç sıkmazlardı.

Bir gün akşam yemeği için yemekhanede otururken 10 çavuş birden içeri girdi. Normalde bir tek nöbetçi çavuş olurdu halbuki... Sonra kendi elleriyle yemek dağıtmaya başladılar, üstelik bol kepçe... Bir şeyler oluyordu ama daha çözememiştik. Yemeği bitene istemesede bir tabak daha dolduruyorlardı. Bu aşırı babacan tavırlar hayra alamet değildi... Hatta fazlasıyla anormaldi. Defalarca sordular herkes doydumu diye... Ardından bir çavuş baklayı ağzından çıkarttı:

"İçinizden birisi bölük komutanına bizi şikayet etmiş... Akşamları bize hiç ders yaptırmıyorlar demiş"...

Eğer gerçekten birisi bunu yapmışsa harbi eşeklik etmiş bencede.

"Şimdi çıkartın not defterlerinizi ve çalışın... 15 dakika sonra sınav var"...

Başladık zayıf olduğumuz konuları çalışmaya ve süre dolduu... Çavuşlar sıralara dağildı ve baştan sorarak geliyorlar... Bakıyorum dayak yemeyen yok! Bilemeyen yiyor tokadı oturuyor, bilene başka bir soru, bilirse bir soru daha ve bilemeyince tokat... Anladım ki o akşam orada dayak yemeyen kalmayacak.

Hiç bir çavuşla sorunum yoktu... Çoğu beni severdi, samimiyetim olmayan çavuşlarında en dayakçısı bile daha bana bir kötü söz dahi söylememişti. Velhasıl bir süre sonra sıra bana geldi, ayağa kalktım. Bana denk gelen, beni seven çavuşlardan biriydi. İstemeye istemeye infaz sorusunu sordu...

"Bilmiyorum komutanım".

"Yaa Metin biraz düşün, sen bilirsin bunu".

Haklıydı... Biliyordum ama sonucu değiştirmeyeceğinide biliyordum.

"Bilmiyorum komutanım".

"Başka bir soru sorayım o zaman".

Vurmak zoruna gidiyor bana... Kendini oyalıyor çavuşum, gözlerini okuyorum.

"Gerek yok komutanım... Bunu bilsem başka soru gelecek, sen sormasan diğeri gelip soracak... Vur bir an evvelde sende kurtul bende".

Bu sözlerin ardından ilk defa bir tokat yemiştim ve bunu haketmemiştim! Tokatı atan çavuş ise belki o an çavuş olduğundan bin pişman duygular içerisindeydi. Onun yüzüne baktığımda, gözleri dolmuş, dokunsalar ağlayacak hale gelmişti. İstemediği bir hareket yapmıştı, çünkü emir almıştı. Bunu dile getiremiyordu ama o buğulu gözler kalbin aynasıydı işte... Ve o gözler özür diliyordu benden, neredeyse süzülmek üzere olan yaşlarla... Son sözüde ben söyledim:

"Üzülme çavuşum... Ben senin, aslında nasıl bir insan olduğunu iyi biliyorum... İçini ferah tut sen, üzülme"...

 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..