Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '09

 
Kategori
Deneme
 

Acı bir uyanışın sesleri...

Yazmak istiyorum kalemimle kâğıdıma tüm gerçekleri… En büyük nefretleri ve en büyük sevgileri… En büyük çileleri, en büyük mutlulukları… İznim yok ki yazmaya, söylemeye… Yüreğim elime şiddetle baskı yapıyor fakat iznim yok işte anlatmaya. Kelimeler kifayetsiz kalıyor çünkü bir yerden sonra.

Ölümü nasıl anlatabilirsin ki karalanmış bir sayfanın gölgesinde? Aşkı nasıl anlatabilirsin ki sevgiyi yüreğinden atmış beyinlere? Sevgiyi nasıl anlatabilirsin ki savaşa hazırlanan bir sürü askere? Vurma diyebilir misin? Ateş etme, öldürme çocukları! Emir diyecektir cevap olarak… Bu dünyada hangi kelimeyi tertemiz bulabilir ki insan? Hangi kelime hiç kirletilmemiştir? Hangi kelime hiç kullanılmamıştır? Sükût bile benim dünyamda karalanmışken, sen nasıl bulabilirsin ki doğru harfleri? Nefret bile kirletilmişken her şeyden önce!

İşte anlatmaya çalışıyorum elimden geldiğince. Yok ki bir çaresi, yok ki bu düzende anlamak isteyen birileri…

Dün bir fotoğraf gördüm, barışa uzanmak isteyen bir kadın vardı resmin içinde… Bütün namlulara kafa tutmuş küçücük bedenine sığdırdığı dev yüreğiyle. Karşısında büyük silahlara çiçek uzatacak kadar cesur… Bir o kadar da kuşkulu gözleri. Her şeye rağmen azimli, masum bir o kadar da haykırıyor tüm benliğini.

Bir fotoğraf gördüm Afrika’dan… Aç, susuz ve birbirlerini neredeyse yiyebileceğini düşünen insanlar vardı içinde. Açım diye haykıran gözlerindeki o ateş susuzlukla birleşerek büyük kıvılcımlar saçıyor etrafına küçük çocuğun… Kaçmak istiyorum, hemen uzaklaşmak istiyorum oradan. Gerçekler acıtıyor ve ben elimi uzatamıyorum.

Bir sonraki durağım ağlayan bir kadın. Canı yanmış belli. Ne olduğunu soruyorum yaşlı gözlerini dondurduğu fotoğrafçının karesine. Bir cevabım yok. Aslında var gözlerindeki derin anlama baktığımda. Ama kelimelerle nasıl anlatabilirim ki bu saf duyguyu. Kelimelerim anlamını yitirmişken nasıl anlatabilirim en doğru şekliyle?

Bir anne görüyorum diğer fotoğrafta. Ellerinde cansız bedeniyle bir çocuk… Terkedilmiş düzene lanet ediyor gözleriyle. Bomboş hastaneyi göstererek eminim nerede görevini yapmakla yükümlü bu insanlar diyor. Torpile yenik düşmüş düzenin mağdur insanlarıyız biz oysaki…

Ve geliyorum son durağa…

Evet, görmek isteyip de göremediğim tek fotoğrafı tutuyorum elimde. Gülümseyen bir geleceğin içinde yeni bir sayfa açılmış. Tüm gözler gülüyor… Çocuklar harcanmamış, kullanılmamış oldukları için mutlu… Gözlerdeki umut resmi artık daha belirgin ve bir o kadar da kendinden emin.

Ne olduğunu anlayamadım… Son fotoğraf elimde buharlaştı birden. Ve ben rüyadan uyandım. Gördüğüm bir rüyaydı ve ben uyanmıştım. İyi ki de uyanmıştım. Yeni bir savaşa gitmek istemiyorum çünkü ve sadece bir hayalden ibaret olmasını istemiyorum gördüğüm son karenin… Ama ne yazık ki yapamıyorum. İmkânsızı istemek diyorlar ya, sanırım ben de artık yavaşça farkına varıyorum.

 
Toplam blog
: 3
: 437
Kayıt tarihi
: 25.01.09
 
 

Gönen'de yaşıyorum. 1993 yılında doğdum ve lise eğitimime devam ediyorum.   ..