Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '11

 
Kategori
Siyaset
 

Acı çekmek özgürlükse, Yazmak ne ola ki ?

Acı çekmek özgürlükse, Yazmak ne ola ki ?
 

Yorum Yazıda !..


Yeniden merhaba !.. Epeydir politik yazı yazmadım. Hatta yazı da yazmadım. Bu durumu eleştiren pek çok mail aldım ama kimseye derdimi tam olarak anlatamadım. Bunun üç sebebi var sevgili dostlar.. Birincisi, iş yoğunluğum bana bilgisayar karşısında oturup, yazı yazdırmadı. İkincisi, siyasi gelişmeler çok hızlı, yetişemiyorum. Bazen sabah yazdığım konu, günün akşamına bayatlıyordu. Yetişemiyordum. Ve üçüncüsü, beni irite eden, düşüncesinden ve de yazdıklarından dolayı tutuklamaların artması ve henüz basılmamış bir kitabın suç unsuru sayılarak, bulunduğu bilgisayarlardan imha edilmesi. Şimdi bu yazıyı okuyorsanız, “fasulye gibi kendini nimetten sayıyor” diyebilirsiniz benim için. Kendinizce halı da olabilirsiniz. Ama bu rahatsızlık şahsi bir durum değildir. Bu bu ülkenin sorunudur ve anti demokratiktir… Bu tutuklamalar, bir nev’i “düşünmeyeceksin”, “yazmayacaksın”, “konuşmayacaksın” formülünün açığa çıkmasıdır. Eğer bu ülkede gazeteciler haber yapmayacak, yazarlar kitap yazmayacaksa, insanlar politik duruşları gereği farklı bir ideolojiyi temsil etmeyecekse ya da muhalif durmayacaksa, o zaman tek tip bir toplum yaratılmaz mı ? Ve bu duruma sesini çıkartmayanlar, buna karşı durmayanlar, şuan bir avuç azınlık olan bizim adımıza karar vericiler karşısında zamanı geldiğinde “azınlık” olmaktan geri kalamayacaklar. Bir yazar, bir gazeteci bir örgüt mensubu olabilir, bu örgütsel faaliyeti gereği de bunu yaymak, dağıtmak ve fikirleri genele yaymak isteyebilir. Bu o örgünün ve de ideolojisi doğası içinde normaldir. Ama yapılan eylemler fiziki bir hal almışsa ve bu ülkenin kanunlarına aykırı ise, adaletin ve ilgili kurumlarının aldığı kararlara saygı duymak gerekir. Çünkü kanun böyle emrediyordur. Fakat, henüz fikir aşamasında kalmış, üç beş kişinin dışında başkalarının haberi bile olmayan ve henüz basım aşamasına geçmemiş bir kitap, nasıl oluyor da suç unsuru olarak kabul ediliyor ve bu kitabın taslağını yazdığı söylenen bir kişi, henüz hakkında isnat edilen suç unsuru ispatlanmamış bir şekilde tutuklanıveriyor. Kaldı ki bu manzaraya yabancı değiliz. Neredeyse tutukluğu yıllanan Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’da benzer suçlardan dolayı Silivri de ikamet ediyorlar. Neden ? Yazı ve kitap yazdıkları için mi ? gerçekten henüz örgüt olduğu bile ispatlanmayan adı “Ergenekon” olan bir örgüt mensubu oldukları için mi ? Hayali bir darbeye destek verdikleri için mi ? Bunları bilemiyoruz. Ama şu bir gerçek ki, yapılanlar ne hukuka, ne de demokrasiye yakışıyor. Eğer gerçekten suçlularsa, suçları ispatlanmalı ve suçlarının cezalarını gerçek bir tutuklu olarak çekmeliler. Yok eğer gerçekten, hukuksal açısından suçlu değillerse, o zaman neden içerideler ve neden özgürlüklerine kavuşamıyorlar. Yok eğer yalnızca muhalif oluşları yüzündense, bu duruma sebep olanlar kamu vicdanı karşısında nasıl aklanacaklar bunu da gözlemleyeceğiz. Durumun özeti şudur ki, yazarların, çizerlerin hapishanelerde tutulduğu bir ülkede, henüz amatör bir yazı yazan biri olarak beni bile rahatsız ediyor ve içimden yazmak bile gelmiyor. Çünkü, yazı yazan biri yazılarının okunmasını ister. Beğenilmesini veya eleştirilmesini ister. Ama illaki birilerine ulaşmamasını ister. Biz milyonlara ulaşmıyoruz ama yazımızı okuyan onlarca hatta binlerce kişi bile bizi mutlu edebiliyor. Bir de bu işte profesyonel olanları ve hayatı yazmak olanları bir düşünün.. Hem Mustafa Balbay’ı hem de Tuncay Özkan’ı gazete yazılarından ve yazdıkları kitaplarından dolayı tanırım ve severek okurum. Her zaman olmasa da fikren kendilerine katılmadığım da olmuştur. Beğenmediğim yazıları yada kitapları da olmuştur. Ahmet Şık’ı tanımazdım, bilmezdim. Yazdıklarını hiç okumadım. Ya da okuduysam hatırlamıyorum. Belki onu hiç kimse tanımıyordu. Ama şimdi tanıyor. Ne kadar ilginçtir ki, daha basıma bile vermediği kitabı neredeyse tüm Türkiye’de tanındı, bilindi. Okumayanlar, yazarı tanımayanlar bile “İmamın Ordusu” ismini duyunca bile hatırlayacaktır. Şimdi ben de tanıyorum. Henüz piyasaya çıkmamış olsa bile yazdıklarını okuyanlardanım.. Ahmet Şık’ın tutuklandığı günlerde, Sayın Gül’ün bir açıklaması olmuştu. Gül “kitap piyasaya çıksa belki birkaç yüz kişi okuyacaktı ama şimdi iyi bir reklam yapıldı belki on binler okuyacak” demişti ki, yerden göğe haklı ama bir konuda yanılmış. Oda internet ortamında yayılan kitabın yüz binlere ulaştığı.. Peki Ahmet Şık'ın kitabı 'İmamın Ordusu'nda neler var? İçinde Gülen cemaatinin devlet içinde, özellikle de polis teşkilatında örgütlendiği tezini belge ve anlatımlarla aktarıyor. Anlaşılıyor ki, bu yazılanlardan rahatsız olanlar var. İspatı da “Haliçteki Simonlar” kitabını yazan Hanefi Avcı’nın benzer bir suçtan ötürü tutuklu olması. Son söz.. Yazdıklarından dolayı Uğur Mumcu neden öldürülmüştü ? Hele bir düşünün bakalım.. ../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..