Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '11

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Acılara kement atmak zormuş

Acılara kement atmak zormuş
 

Acılara kement atmak


Acılara kenemt atmak bu kadar mı zormuş, yeni anlıyordu. Hayat tozpembe görünüyordu. Her zorluğun altından kalkabilir, savaşabilir ve kazanabilirdi. İlk zamanlarda da böyle hissediyordu. Vicdanını rahatlatmak için kendince bahaneler buluyor, hayatını ve düşüncelerini bu bahaneler etrafında kuruyor, kendini rahatlatıyordu ki, aslında yarasının giderek açıldığının ve dönülmez bir yola, anlık kararlarıyla girdiğinin farkında bile değildi. İçindekileri yeni renklere boyamaktan başka bir şey yapmıyordu. Zaman geçtikçe alttaki boyanın yeniden çıkacağını ilerleyen günlerde anlayacaktı.

Aslında böyle zamanlar daha tehlikelidir derler. Bunu biliyordu ancak şuursuzca, yaptığı hataların üzerine, yeni hatalar yaparak devam ediyordu. Kendisine uygun olmayan insanları, hayatından uzaklaştırması gerekirken, bu insanları hayatına sokmaya başlamıştı. Kendince doğru yapıyordu ama girdabın dahada içine girdiğinin farkında bile değildi.

Zaman zaman özeleştiri yapmaya çalışıyor, acı duyuyordu. Ancak acıya dayanamıyor, kesiyordu özeleştiriyi. Yine bahanelere sığınmaya başlıyordu.Zaman her şeyin ilacı derler, ancak zaman geçtikçe sunulan şansların da kaybolduğunu ve ömrü boyunca bu eziklikle yaşayacağını kanıtsıyamıyordu.

Gün içerisinde sık sık geçmiş aklına geliyor, bunalıyor, üzülüyor, mutsuz hissediyordu kendini. Elleri zaman zaman telefona gidiyor, telefon açıyor, sesini duyup kapatıyordu telefonu. O yollardan geçerken hep, direksiyonu çevirip, eskilere gitmek istiyor, ama cesaret edip eskilerede dönemiyordu. Gururunu ayaklar altına almak istemiyordu kendince, ancak bu gururu ayaklar altına almak değil, dahada gururlanmaktı belki de.

Yeni hayatlar, yeni insanlar, yeni meşguliyetler, zaman geçtikçe tatmin etmez olmaya başlamıştı. Ne yaparsa yapsın mutsuzluğunu bir türlü gideremiyordu ve hala kendiyle inatlaşmaya devam ediyordu. Onu bu hale getiren, çevresindekiler ve hep kendi görüşlerinin doğru olduğu düşüncesiydi. Belki de düşündükleri olması gerekenlerdi ancak yaşadığı çevre ve yakınındaki insanlar bunu kaldırabilecek yapıda ve kültürde değillerdi ve yanlışlar yapmıştı.

Yeniden bakmalıydı geçmişine ve geleceğine. Yeniden yapılandırmalıydı yapacaklarını. BUndan başka çaresi yoktu. Kendince yenilmiş hissediyordu ama kazanmaya şimdi başlayacaktı. O tek kişiyi sevmişti gerçekten, unutmaya çalışsada olmuyordu. Çünkü onu gerçekten seviyordu. onu sevdiğinden ayırt edenler hayatında olmamalıydı artık. İlk iş olarak, kendi hayatına müdehale edenleri hayatından tek tek soyutlamaya başladı. İlişkilerini minimize etti. Telefonundan sildi numaralarını, facebook arkadaş listesinden kaldırdı onları, telefonlara bir bahaneyle cevap vermemeye başladı. Günler geçtikçe kendini daha iyi hissetmeye başladı. Sevdiği yanında yoktu ama ona daha yakın hissediyordu kendini. Ona yakıştığını şekilde davrandığını düşünüyor, içinden ' Aşkım yanımda değilsin ama ben hala varmışın gibi hareket ediyorum' diyor ve bunun mutluluğunu yaşıyordu. Bu emeklerine karşılık onu yeniden kazanabilecekmiydi? Yeniden onun yanında olabilecekmiydi? Tamamen kaybetmeden, başkalarının olmadan, zamana yenilmeden onu alabilecekmiydi? Zaman ilerledikçe bu şans tamamiyle ortadan kalkıyordu. Ne yapacaktı. Bekleyip göreceğiz.

Acıların en acısı kendi kendimize çektirdiğimizdir

Sophokles

 
Toplam blog
: 47
: 1672
Kayıt tarihi
: 18.11.11
 
 

Engin Göksu  1976 Kayseri'de doğmuş. Cumhuriyet Üniversitesi Jeoloji Müh. bölümünü bitirmiş. Hale..