- Kategori
- Anılar
Acımadı ki

Belki acıttım, belki ağlattım. Ama hiç sormadım. Hiç bilmedim!..
O merdiven taşlığında dikiliyordu,
Ben bahçenin tam ortasında...
Tek ayağımın üzerinde seke seke etrafımda dönerken bir yandan da ona laf yetiştiriyordum.
Oldukça kızdırmış olmalıydım ki,birden ayağındaki terliği eline alıp bana doğru fırlattı!
Terliğin uçarak geldiğini gördüğüm anda ani bir refleksle başımı aşağıya eğdim ve onu ti'ye alarak, kahkahalarımın arasından,
"Oofff çok acıdı! Çok acıdııı!.." diyerek, tek ayağımın üzerinde zıpladım.
Oysa çok korkmuştum! Kalbim deli gibi çarpmıştı ama, karşısında çeşitli hareketler yapmaya, onu kızdıracak şeyler söylemeye devam ediyordum.
Bana deli oluyordu...
İstediğim zaman çok gıcık bir kız olduğumu ve onun damarına bastığımı biliyordum... Aslında kötü bir niyetim yoktu gerçekten. Sadece annemi kızdırmayı çok seviyordum.
Bu kez son silahı olan diğer ayağındaki terliği eline aldı ve son hızla bir kere daha fırlattı ki; terliği gözümün önünde görmemle beraber gözlerimin kararıp etrafımda bir çok yıldızın yanıp söndüğüne o gün bilakis şahit olmuştum...
Oyun bitmişti!..
"Gözüm... gözüm!" diye avazım çıktığı kadar ağlarken annemin taşlıktan telaşla aşağıya inip yanıma koştuğunu görmedim bile.
Gözümün üzerine balyozla vurulmuştu sanki. Gözümü açamıyordum.
Kalbimle gözüm o gün yer değiştirmişti eminim.
"Yavrum.... kızım...." diye sürekli tekrarlarken onun sesindeki telaş ve korku hoşuma gitmişti. Bunun üzerine ağlama sesimi daha da yükselttim. Eliyle gözümü kapattığım ellerimi bir kenara ittirdi ve gözümü inceledi...
" Aaa ama, tamam sus artık! Bak bir şey yok!" derken, ıhlamur ağacının altındaki ahşap sandalyeye oturarak beni kucağına aldı.
Boynuna sarılmış, başımı yumuşacık göğsüne yaslamıştım.Orada öylece saatlerce kalabilirdim.
Bir yandan gözlerimden akan yaşları siliyor, bir yandan da acım geçsin diye terliğin isabet ettiği gözüme küçük küçük öpücükler konduruyordu.
"Geçti mi artık? diye sordu yüzüme dikkatlice bakarak o yeşil gözleriyle. Omuzlarımı silktim, dudaklarımı büzdüm küsmüş gibi yaparak.
" Ama sen istedin kızım,deli ettin beni" dedi yumuşacık sesle.
Koltuk altlarımdan tutarak beni kucağından yere indirdi ve;
"Hadi git yüzünü yıka şimdi, köpekler yalasa doyacak, yüzün gözün pislik içinde" dedi gülerek.
"Acıyor mu halâ?!" diye seslendi yüzümü yıkamaya giderken.
Dişsiz ağzımı açığa çıkarıp neş'eyle,
"Acımadı ki!" diye cıvıldadım kafamı sallayarak.
Belki acıttım,
Belki ağlattım.
Ama hiç sormadım.
Hiç bilmedim!
"Kolunun, bacağının acısı geçer fazla sürmez,
Ama; yüreğin acısa geçmez..
Öğreniyor insan yaşadıkça...
Küçük kesikler anlamsızlaşıyor derin yaralar almadıkça!"